Yoongi
Yanağımı rahatsız eden ıslaklığın neden olduğunu bilmememin verdiği sinirle birkaç saniyede açtım gözlerimi. Turuncu tüylerin görüş açıma girmesiyle daha fazla çatıldı kaşlarım. Jimin'in saçları turuncu değildi ki.
Kafamı iyice kaldırıp etrafıma baktım. Turuncu tüylü şey bir kediydi. Demek yanağımı yalayan bu güzellikti ha ? Ellerim başını okşamak icin beklemedi ve tüyler arasındaki yerini hızlıca aldı. Ben kediyi severken masa garip, kısık bir sesle titreşti. Jimin elini uzatıp telefonuyla ilgilendi birkaç saniye. Ben hâlâ ne olduğunu anlayamamıştım, sanırım çok çalışmıştım bugün. Kedi titreşimden rahatsız olmuş gibi masadan inmiş ve bizi baş başa bırkamıştı.
"Ne zaman uyandın? Keşke beni de uyandırsaydın." Uykulu sesi o kadar hoştu ki bir an önce büyüyüp her günüme bu sesle başlamak istedim. "Yeni uyandım sayılır. Herkes gitmek için toparlanıyor. Saat kaç?" Başı hâlâ masadaydı, yorgun bakıyordu. Sol kolunu kaldırıp saate baktı.
"Sekize geliyor. Biz de gidelim artık , geç oldu." Kafamı onaylarcasına sallayıp kitaplarımızı toplamaya başladım. Tam o anda boynuma saplanan acı ses çıkarmama neden oldu. Jimin hemen ayaklanıp yanıma geldi. Ne olduğunu ben söylemeden anladı ve becerikli elleriyle biraz masaj yaptı boynuma. Biraz daha iyi olduğumu söylediğimde her şeyi tek başına toplamış, montumu bana giydirmişti.Sessizliğinin garip geldiği sokakta el ele eve yürürken rüzgâr bizi ferahlatıyordu. Aynı rüzgârın burnuma getirdiği mandalina kokusuyla durdum ve Jimin'e döndüm.
"Jimin sanırım canım mandalina istiyor. Aşağıda pazar gibi bir yer var. Oraya gidelim mi, n'olur? " Neredeyse yalvaracaktım mandalina için. Yeni uyandığım için de ağzım kurumuştu ve ben mandalina istiyordum. Ellerimdeki ellerini sıkılaştırıp bizi pazar yerine yürüttü. İçime dolan mutlulukla, el ele tutuşmak için açıkta bıraktığımız üşüyen elini kaldırıp birkaç tane öpücük bıraktım. Keşke eldiven takmayı akıl edebilseydik. Öptüğüm elini soğuktan korumak için kendi montumun cebine koydum. Dikkatinizi çekmek isterim, ellerim hâlâ ellerinde.Gürültülü ve kalabalık alana yaklaştığımızda dip dibeydik Jimin'le. Jimin'in kokusu ve mandalina kokusu birbirine karışıyordu. Mandalina tezgâhına yaklaştıkça ağzım sulanıyordu. Sevgilim de sabırsızlığımı fark etmiş gibi hızlı hızlı ilerledi. Tezgâha vardığımızda bir mandalinayı soyup bana verdiğinde bir çocuk gibi hissediyordum.
"Kolay gelsin. Biz iki kilo mandalina alabilir miyiz? Bir tane de fazla hesaplayın lütfen. Arkadaşım biraz sabırsız olduğu için," Arkadaşım demesine takılmadım. Kimseyle tartışacak, kavga edecek hâlimiz yoktu. Sorunsuz bir şekilde mandalinalarımızı alıp eve gitmek istiyordum. Sevgilim bana uzattığı mandalinanın hesabını vermeye çalışırken pazarcı abi, "Ne önemi var oğlum. Afiyet olsun hatta sen de al bir tane ye. Gençsiniz, ögrencisiniz. Vitamine ihtiyacınız var , hele şu salgınlar yaygınken bol bol yiyin." dedi. Jimin'in o kısacık sevgi seli karşısında yüzü güldü.
Iyi biri olmak zor değildi, birini güldürüp gününü güzelleştirmek zor değildi. Herkesin binbir çeşit maskeyle dolaştığı bu kötü baloda kalbindeki iyiliği yüzüne yansıtmak zor değildi. Mutlu etmişti Jimin'i ve benim için saygı duyulmayı en çok hak edendi artık o adam. Jimin yüzünde gülümsemesi, ellerinde benim için aldığı mandalina poşetiyle çok güzeldi. O gülüşün hep orada olması artık en büyük ve en önemli meselemdi.
Pazar yerinden çıkıp az önceki sokağa girene kadar sevgilimin o pazarcı abiyi konuşması şaşılacak bir şey değildi. Hepimiz bir yerden sonra hasret değil miydik sanki bir güler yüze? Elinden çekip kollarıma aldım onu. Hava soğuktu, yüreklerimiz sıcacık. Konuşmayı kesmiş ve yüzüme bakmaya başlamıştı. Soğuktan yaşaran gözleri, kurumuş dudakları ve az önce yediği madalinanın üstüne sinen kokusuyla dayanılmazdı . Her hareketiyle büyülenen beni de bu saatten sonra kimse tutamazdı. Eğildim ve sevdiğim o iki aromanın birleştiği dudakları öpmeye başladım. Omuzlarımdaki elleri boynuma çıktı. Karşılık vermeye başladığında ben bende kalamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Golden Hour | YOONMİN
Hayran KurguAkademik başarıyı haddinden fazla önemseyen okul birincisi Park Jimin ve basketbol takım kaptanı en yakın arkadaşı Min Yoongi'nin aşka dönüşen gün batımı tadındaki hikayesi...