Uzun süre oturduğu yerden kıpırdamadı. Tuvalete girip çıkanlar hatta kapıyı çalanlar oldu. Sesini bile çıkarmadı, kapıyı içeriden tıklatarak cevap verdi. Ders zilinin çalmasıyla tuvaletin kapısı bir kez daha açıldı. Bu sefer kokusundan kimin olduğunu anlamıştı.
"Tae, burada mısın?" Sustu ve gitmesini bekledi. Jungkook ikna olmamıştı. "Hadi ama kokunu alıyorum."
Beta cevap olarak güldü, siniri bozulmuştu. "Kokum yok ki, aptal." Alfa bunu zaten biliyordu. Bahsettiği şey boynuna ve bileklerine minik minik sürdüğü lavanta esansıydı. Bir de beta sınıftan çıkıp gidince onun peşinden gelmişti ve on dakikadır kapının önünde bekliyordu. Tabii bunu belirtmek istemedi.
Sırtını Tae'nin olduğu kabine yaslamış tavanı izliyordu. Sesinin kötü geldiğini fark etmişti. "Yanılıyorsun, kokun var ve gayet güzel." İyi hissetmesini istiyordu. Yıllar sonra karşılaştığı çocukluğunun bu durumda olması berbat bir histi.
"Yapma bunu." Taehyung, onun bu kelebek veren sözlerine kanmak istemedi. Zaten sağlıklı düşünemiyordu. Olması gerekenden daha cesur olduğunun farkındaydı.
"Bak, hazır yüzünü göremiyorken..." O da başını kapıya yasladı. Şu anki görüntüleri bir film afişi olabilirdi. "Benimle yine oynayacaksan..." Alfa hemen sözünü kesti.
"Seninle oynadığımı mı düşünüyorsun?"Sinirlenmişti. Durdu ve düşündü. Beta haklıydı. Her ne kadar çocuk aklıyla yapıp umursamadığı şeyler olsa da gerçekti. Reddetmek istemedi. Reddedilecek bir yanı yoktu. Kabul de edemezdi. Bok gibi hissettirirdi.
'Ne önemi var ki? Zaten seni istemiyor, senden nefret ediyor, Jeon.' Alfasının sesiyle kafasını yaslandığı duvara hafifçe vurdu.
"Siktir etsene." On beş yaşındaki ergen haline küfretti. Yine de sakin çıkmıştı sesi. Bir mazereti olmadığı için kaçmayı seçti. Çıkıp tuvaletin kapısını çarptı. Geride kalan betaydı. Bir kez daha.
Beta gür bir kahkaha attı. Alfanın onu seveceğini hayal etmiş olması bile ne kadar gülünçtü!
Hemen pes etti, vazgeçti çünkü haklıyım. O beni hiç sevmedi. Beni kim sevebilir ki?
Sifonu çekip kabinden çıktı. Aynaya baktı. Göz altı morluklarına, çatlamış dudaklarına... Nefret ettiği tüm özelliklerini gözden geçirir gibiydi. Fakat yalnızca yansımasına bakıyordu. Gördüğü her bir zerre onu rahatsız etti.
Uyuşmuş hissediyordu. Bu histen hoşlanmıştı. Belki de bu yüzdendir, kurdu sessizdi. Saçma düşünceleriyle kafa ütülemiyordu.
Ağzında su çalkaladı. Aldığı tatla yüzünü ekşitti. Tekrar mı kusacağım? Hayır, kusacak bir şey kalmadı. Ne önemi var ki?
Düşüncelerinin sağlıklı olmadığını fark etti. Bu onu korkuttu. Ruh sağlığı müthiş değildi, daha da bozmak istemezdi.
Titrerken telefonunu aldı. Annesini aradı. Arama sesini dinlerken aynadaki bitkin haliyle bakıştı. Nasıl bir yola girdiğini anladı. Artık tek sorunu kesinlikle yakışıklı bir alfa değildi.
Gözyaşlarını sildi ve burnunu çekti. Sesini normal tutmaya çalıştı.
"Anne, beni alabilir misin?"
ʕ´• ᴥ•̥'ʔYazdıklarım hakkında nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyorum. İstediğim gerçekliği yakaladım ama bu şekilde çok monoton olacakmış gibi geliyor. Ya da empati kuramayan okurlar Tae'nin düşüncelerini aşırı bulup okumayı bırakabilir. Bilemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
so you love me?
FanfictionGeçmişte sevdiği kişi tarafından kullanıldığını anlayan beta, sevileceğine asla inanmıyordu. tw: yeme bozukluğu