0.4

0 0 0
                                    

"üzgünüm fazla beklettim" sesi yumuşak çıkmıştı. Sanki karşısında ürkek bir çocuk var ve onu korkutmaktan korkar gibiydi. Karanlık havada saçları kaybolmuştu. Siyahın en koyu tonu olan gözleri, gözlerimin içinde bir şey ararmış gibiydi. "sorun yok" sonunda ağzımdan bir kelime çıkmıştı. "sende bugün bir şey var fazla sakinsin sanki"

Öyle miydim? Sanırım ilaçlar işe yaramıştı.

Gülümsedim

Gülümsememe gülümsedi

"aşık mısın sen" diye sordu hiç beklemediğim bir anda. Gözlerimi dudaklarından çektim. "ne alakası var ahmak herif" diye cırladım bir an. Bu sefer tek gülümseyen oydu "sonunda kendine gelebildin adacık" ellerini cebinden çıkardı ve yanıma oturdu. Uzun süre konuştuk. Bana bildiği her şeyi fazlasıyla anlattı. Hatta o kadar şey anlattım ki ben uzun süre etkisinden çıkamadım. Kafamda o kadar çok soru vardı ki. Hangisinden başlamalıydım? Dedem böyle bir şey yapmış mıydı gerçekten. Ne düşüneceğimi, ne yapacağımı bilmiyordum. Uzun süre önce bedenimi terk eden boşluk hissi tekrar gelmişti.

Ona inanıyordum yani sonuçta elinde bir sürü yazılı belge vardı. Ayrıca bu belgelere nasıl erişmişti?

Dedem tamda onun dediği gibi insanların canını yakmıştı. Şimdi ise sıra bendeydi onlar benim canımı yakmak için peşimdeydi.

"korkuyor musun?" diye sordu uzun süren sessizliğin ardından. Onun bu sorusuna karşılık belirsizce kafamı salladım. Korkuyordum ama kendim için değildi. Dedem ve anneannem içindi. Onlar benim tek dayanağımdı. Beni iyileştirip elimden tutup ayağa kaldırmıştı. Öz anne ve babamın yapmadığı, vermediği sevgiyi onlar vermişti. Onlar benim ailem olmuştu. Ayaz sanki aklımı okumuşçasına "deden için korkuyorsan onlara zarar gelmez yeterince iyi korunuyorlar. Ama eğer için rahat etmezse bende bir şekilde korumaları güçlendiririm"

Hayır anlamında kafamı salladım. Kendine bu güveni nerden geliyordu? Arkasında kim vardı? Kime güveniyordu? Ve en önemlisi o kimdi?

Hiç beklemediğim bir anda "sen kimsin" diye sordum. Bana anlamaz bir şekilde baktı. Sanırım yanlış bir şekilde başlamıştım cümleye. Kafamı salladım ve tekrar konuşmaya başladım. "yani demek istediğim arkanda kim var, sen kimsin anlıyor musun beni sadece merak ediyorum. Durup dururken hayatıma giriyorsun ve beni korumaya çalışıyorsun"
"şşh sakin ol" diyerek araya girdi. Derin bir nefes aldı ve devam etti "yaptığım meslekten bahsetmem pek doğru olmaz benim açımdan ama zaten zaman geçtikçe anlarsın diye umuyorum. Ha yok ben öğrenmek istiyorum meraktan çatlarım diyorsan sen beni asker gibi düşünebilirsin"
"iyi de-" diye araya girdiğimde o da benim sözümü kesti "sorular adacık sorular"

Adacık.
"Ama soru sormadan nasıl senin hakkında bir bilgim olacak? Ve aynı zamanda sana nasıl güveneceğim?"
"tamam ada şöyle yapalım bana günlük iki soru sor daha fazlası değil. Ve ayrıca şu güven konusuna gelirsek eğer sen zaten buraya benimle konuşmaya geldiysen bana çoktan güvenmişsindir"

"tamam o halde sana bir soru hakkım daha kaldı"
Güldü.

Gülümsedim.

"kaldı evet" dedi ensesindeki saçlarını okşayarak. "kaç yaşındasın" diye sordum aniden. Bana baktı ve baya baktı işte. Daha sonra "29" diye yanıtladı beni.

AYAZ KORHANIN AĞZINDAN

Kız çocuğunu gece geç saatte eve bıraktım. Kapıdan içeri girene kadar ve kaldığı dairenin ışıkları yanana kadar bekledim. Daha sonra arabayı bir yere park ettim. Yan koltuktan bilgisayarımı alıp ekranını açıp hızlıca şifresini girdim. Masaüstüne kurduğum uygulamayı açıp kameralardan onu izledim. Her şeyden habersiz mutfakta kaseye gevrek koyup aynı zamanda da kendi kendine konuşuyordu. Bilgisayarı açık bırakıp yan koltuğa geri koydum ve arabayı çalıştırdım.

Geçmişin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin