~2~

739 41 57
                                    

Esen rüzgar saçlarımı savururken ben ise bundan sonraki hayatımı düşünüyordum. Okul okuyabilecek miydim? En önemli soru buydu.

"Ceren" Bana seslenen annemle arkamı döndüm. "Bak misafirlerimiz gidiyor ellerini öpte geçir kızım" Bu adamdan ne kadar haz etmesem de ailesine saygım olmalıydı. Yanlarına hızlı adımlarla gittim ve anne babasının ellerini öptüm.

"Kusura bakmayın. Biraz kötü hissettim de o yüzden attım kendimi dışarı" Babası güler yüzlü bir adamdı fakat annesi için aynı şeyi söyleyemeyecektim. "Olabilir kızım. Bundan sonra her gün beraberiz dert etme" Malesef peder.

Ona zoraki bir gülümseme gönderip Kazım'ın abisine elimi uzattığımda bileğimin tutulmasıyla irkildim. Sağıma döndüğümde Kazım'la göz göze gelmiştik. Ne? Birbirimizden nefret ediyorduk ve beni kıskanıyordu? HEMDE EVLİ ABİSİNDEN?!

"Sen çok kaldın bence dışarıda. Hava da esiyor gir içeri bence" Sert bir sesle söyledikleri uyarı taşıyordu. "Yarın Kazım gelsin hem en yakın nikah tarihini alın hem gelinliğini seçin" Zoraki bir gülüşle başımı salladım. "İyi geceler" Diyip kendimi Kazım'dan kurtararak hızlı adımlarla içeri girip üst kattaki odama çıktım.

Sıcak duşumu alıp rahatladıktan sonra pembe pijamalarım eşliğinde yatağıma yatıp uykuma daldım. Biraz daha uyanık kalırsam çok düşünüp ağlayacaktım.

Ertesi sabah gözüme vuran güneş ışığı ve annemin sesiyle uyandım. Perdemi açmıştı. "Anne ya" Dedim uykulu bir sesle. "Kalk kızım kalk Kazım gelecek birazdan gelinlik alacaksınız"

"Ee yani utanmasam pijamayla giderim karşısına süsleneyim mi birde onun için?" Ben yatakta oturduğumda annemde karşıma oturmuştu. "Biliyorum annecim yaşın değil elimde olsa inan bırakmam seni. Ama abin, abini mi öldürsünler?"

"Hayır hayır tabiki. Annem olan oldu zaten artık takma kafana. Hadi in aşağı bende kahvaltıya geleceğim zaten"

"Tamam kızım" Diyerek odadan çıktığında bende bol pantolon ve siyah crop gibi klasik bir kombin yaparak kahvaltı masasına oturdum. Moralim bozuk olduğundan kalp kırmamak için kimseyle konuşmuyordum. Ailemde bu huyumu bildikleri için benimle diyaloga girmiyorlardı.

Kahvaltımı edip sadece "Ben doydum" Diyerek kalktım masadan. Kapı çaldığında anlamıştım Kazım'ın geldiğini. Kapıyı açtığımda karşımda duruyordu. "Hoşgeldin niye geldin?" Daha beni cevaplamadan elimden tutarak evin dışına çekmişti. "Ne yapıyorsun be insan dışı varlık!"

"Hayırdır kumaş mı az gelmiş?" Kaşlarımı çattım. "Ne?" Gözleriyle cropumu gösterdi. "Üstün diyorum kumaş yetmemiş herhalde" Ona göz devirdim. "Mağarana dön" Diyerek arabaya yönelip yüzsüzce ön koltuğu kaptım.

Sürücü koltuğuna binip kapıyı kırarcasına kapattığında burnundan soluyordu. Ne bu sinir be?

İlk önce nikah tarihi almaya geldiğimizde selam sabah demeden girmişti konuya. "Abim bize en yakın tarihe" Adam anlam veremez bakışlarla baktı Kazım'a. "Yarın akşam. Ama bu acele neden? Berdel durumu mu var?" Adam alışmış Mardin'e.

"Evet abim berdel var geçtiyse merakın ver şu tarihi!" Yok bu adam manyak!

Tarihi alıp oradan çıktığımızda gelinlikçiye gittik. Ben arabadan inip yavaşça içeri girecekken beni tutup çekeleyerek içeri ittirdi. "Ya yavaş!"

"Al ne alacaksan bitsin şu saçma düğün alışverişi!" Diyerek oradaki koltuklardan birine oturdu. Gelinlikçi abla şaşırmıştı bu duruma.

Sinirden ağlama noktasındaydım. Abla "Gel güzelim buradakiler bakalım" Diyip beni çekiştirdiğinde sesimi çıkartmadan ağlamaya çalışıyordum. "Zorla demi?" Diye sordu abla. "Berdel" Dedim sadece. Buruk bir şekilde baktı bana.

Berdel/Kazımcan KarataşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin