~21~

235 14 19
                                    

"Galiba o eskisi gibi değil"

Derin nefes aldım.

"Eskisinden daha kötü" Diye mırıldandım ve bomboş, sert ve kirli yerlere başımı koyup öylece karanlığı izledim.

"Ben korkuyorum. Korkumla tek başıma başa çıkmaya çalışıyorum. Bana 'Hatun'um' diyen adam nerde?" Kendi kendime soruyordum fakat kendi kendime cevap veremiyordum. Çünkü beni bu iğrenç yere bırakıp nereye gittiği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Başım acısa da bu gece böyle uyumak zorundaydım.

"Allah'ım, en iyisini sen bilirsin kurtar beni bu eziyetten. Lütfen şu adam artık gerçekten adam olsun"

8 Yıl sonra...

Büromdan evime dönmüştüm. Çocuklarım bıcır bıcır sesleriyle etrafımı sarmaya başlamışlardı bile. Kazım erken gelmişti. Kapıdan içeriye girdiğim anda çocuklar onun kucağından kalkıp "Annee!" Diye bağırarak bana doğru koşmuşlardı.

Tanıştırayım, Asel ve Bulut. Yıllarca hayalini kurduğumuz iki melek.

"Anne babam bizi lunaparka götürmüyor!"

"Sen söylesen seni dinler hanımcı o" Bulut'un dediğiyle gülmeden edemedim. Kazım'da "Kim hanımcı!" Diyerek yanımıza geldi. Tabiki ters bakışlarıma maruz kalınca susmak zorunda kaldı.

"Benmişim" Dediğinde üçümüz de gülmeden edemedik. "Tamam. Odanıza gidip hızlıca giyinin babanız bizi lunaparka götürecek" Bunu söylememle çocuklar sevinçle giyinmek için odalarına koştu. Onlara tebessümle bakarken Kazım'ın beni tutup kendine doğru çekmesiyle kendime geldim. Gülüyordu.

"Hayırdır?"

"Hayırın yolu bayırdır hatun" Dedi ve kollarını belime sardı. "Fazla mı cilvelisin sanki bugün?" Diyerek boynumdan öpmeye başladı.

"Ya Kazım dur" Başını boynumdan kaldırdı. "Neden kızım neden duruyorum" Diyerek bu sefer yüzümün her zerresini öpmeye başladı. "Çocuklar gelecek Kazım akşamı bekle"

"Aa doğru dedin. Bulut beni böyle görürse gider orda bi kızı yer" Güldüm. "Sende beni yiyordun az daha"

"Yerim yavrum" Dudaklarıma kapandı...

...

Gözlerimi aynı yerde sert zeminde açmıştım. Rüyaydı, yaşananların hepsi rüyaydı. Ne Kazım vardı, ne Asel ve Bulut ne de mutluluk. Bu karanlık yerden kurtulamıyordum. Tek bir yolu vardı. Gözlerimi odadaki küçük cama çevirdim.

Ayağa kalkıp pencere kolunu çıkarttım ve var gücümle cama doğru atıp kırılmasını sağladım. Cam kırılma sesi boş odada yankılanmıştı.

Daha önce denedim ve başarısız oldum. Bu sefer başarmaktan başka çarem yoktu.

Gözlerimi sıkıca kapattım ve elime aldığım büyük cam parçasıyla bileklerimi kestim.

"Umarım bu sefer başarabilirim"

Akan kanı görmemem ölümümü yavaşlatıyordu. Tekrar aynı yere yatıp gözlerimi kapattım ve uyumaya çalıştım.

(Kazımcan)

O kadar içmiştim ki sabaha karşı anca ayılmıştım. Başım deli gibi ağrıyordu. Arabadan inip Ceren'in yanına gittim. Kapıyı açtığımda gördüğüm ise beni beynimden vurmuştu.

Berdel/Kazımcan KarataşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin