~14~

707 45 32
                                    

Sabah uyandığımda yanımda yoktu. Telaşla yataktan doğruldum. "Kazım!" Diye seslendim. Ses yoktu. Gözlerim dolmaya başlamıştı. "Kazım!" Diye güçsüzce seslenerek yataktan kalktım ve merdivenleri hızlıca indim.

"KAZIM" Diye bağırdım avazım çıktığı kadar ve ayağımı burkup yere düştüğümde ağlamaya başladım. Hayır, hayır hayır hayır. Kabus gerçek olamazdı. Neredeydi Kazım? Ayağım çok acıyordu. Bırakmış mıydı beni?

Telaşla odadan çıkıp bana seslendiğinde derin bir nefes çekmiştim fakat ağlamamı durduramıyordum. Hızla yanıma geldiğinde altında siyah kot pantolon üzerinde siyah kısa kollu gömlek vardı. Saçları ıslaktı. Duştaydı sanırım.

"Güzelim" Dedi bana. Başımı kaldırıp onu gördüğümde bir çocuk gibi kollarımı uzattım ona. Anında benimle beraber yere oturup bana sarıldı. Rahatladığımdan mı ayağımın acısından mı bilmiyorum ağlamaya başladım. O ise sakinleştirmek için saçlarımı okşuyordu.

"Şşt. Tamam bir şey yok ne oldu sana bakayım neden ağlıyorsun?" Yüzümü elleri arasına alıp burnumun ucuna öpücük bıraktı. "Kazım kabus. Sen gidiyordun. Beni bırakıp..." Cümlemi tamamlamadan alnını alnıma yaslayıp susturdu beni.

"Gitmedim bebeğim gider miyim? Söyledim ya kontrole gidecektim duşa girdim"

"Ben korktum"

"Korkma. Kalk bakalım ayağa" Diyerek ayağa kalktı fakat ben kalkamıyordum. "Kazım çok acıyor" Dediğimde ayağıma baktı ve kaşlarını çalarak tekrar eğilip ayak bileğime dikkatlice baktı. Dokundukça daha çok yakıyordu canımı.

"Siktir! Çok kötü olmuş!" Dedi ve yüzüme kısa süre bakarak ayağa kalkıp beni kucağına aldı. "Hastaneye gidiyoruz" Endişelenmiştim işte. Ya randevusunu aksatıp eskiye dönerse? Ben çok mutluyum. "Gerek yok randevun var" Dedim korkuyla.

"Onlar sana bakacak ben doktorla görüşeceğim. Ben gelene kadar da salmayacaklar seni" Diyerek arabanın arka koltuğuna beni yatırıp kendisi hızla arabayı sürmeye başladı.

Hastaneye geldiğimizde yine aynı şekilde kapıyı açıp beni kucağına alacaktı ki durdurdum. "Dur Kazım ne yapıyorsun?"

"Kucağıma alıyorum Ceren bu halde yürüyemezsin"

"Koskoca Mardin'in en büyük aşiretindensin ve ağasın karısını kucağında taşıyor mu desinler? Yürürüm gerek yok" Hareket etmeme bile müsade etmeden beni kollarına alıp dudaklarıma yaklaştı. Sanki öpmek istiyordu da zor duruyordu. "Desinler" Diyerek arabanın kapısını kapattı ve içeri doğru yürüdü.

Gerçekten de herkes ona hayretle bakarken o dik duruşundan asla ödün vermiyordu. "Kazım" Dedim. "Herkes bakıyor" Alnını alnıma yasladı. "Herkes bakarken dudaklarına yapışmamı istemiyorsan şimdi susarsın" Diyerek ayrıldı.

Yutkundum. Bir şey diyemedim. Gerçekten yapardı.

Kapısına geldiğimiz doktorun odasına kapı çalmadan girince omuzunu sıktım. "Kapı çalar insan" Diye fısıldadım fakat beni umursamamıştı.

"Bileğini burktu. Kırık olabilir iyice bakın lütfen düzgün tedavi edin"

"Tabiki oturabilirsiniz" Dediğinde beni hasta yatağına oturttu. "Bilerek mi kadın doktor seçtin?" Diye sordum. Sırıttı. "Tabiki seni görmeyi, sana dokunmayı hak eden tek erkek benim karıcığım" Dedi ve alnımdan öperek uzaklaştı.

"Size zahmet gelene kadar salmazsanız" Dedi. Doktor başını salladı. KÖPEK MİYİM BEN SALMAYIN NE?!?!

Bana son kez bakıp odadan çıkmıştı. Bizde doktorla kalmıştık baş başa.

Berdel/Kazımcan KarataşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin