final.

97 17 39
                                    

choi beomgyu okul çıkışında dolabında bulduğu defteri kapatıyor. çıkış saati geldiğinde kitaplarını bırakmak üzere dolabını açtığında siyah suni deri kaplamalı bu defteri gördü. orada incelemeye vakti yoktu o yüzden evde okumak için çantasına koydu. şimdi odasının zemininde uzanıyor. kafası karışık. birkaç ay önce bir iki gün gönül eğlendirdiği alt sınıf çocuk ona ciddi bir aşk ilanında bulunduğunda kibarca reddetmişti. ne onun bu kadar etkileneceğini ne de onun hislerinin bu kadar derin olabileceğini düşünmemişti. kang taehyun'un yüzünü hatırlamaya çalışıyor. onu son gördüğünün üstünden fazlaca zaman geçmiş olmalı ki pek hatırlayamıyor. yarın onu bir şekilde bulup düzgünce konuşması gerektiğine karar veriyor. yerden kalkıp yatağına uzanıyor. uyuyamıyor. saat gece ikiyi geçiyor. choi beomgyu'yu bu kadar sarsıp uykusundan eden şey ne? alt sınıf saçma sapan çocuğun saçma sapan bir şekilde onu idealize edip tanrısallaştırması mı? yoksa yeonjun'u şeytanın oğlu olarak tanımlaması mı? ya da hakkında hiçbir şey bilmediği birinin ona bu kadar bel bağladığını fark etmek mi? kang taehyun onun hakkında neyi ne kadar biliyordu ki? kang taehyun kendisini ne kadar tanıyordu ki onu böylesine sevebiliyordu? belki de kang taehyun sadece duygusal olarak boşluktaydı ve tutunacak onu bulmuştu. okuduklarından sonra kendini biraz rahatsız hissetmeye başladı. izlendiğinin hep farkındaydı ama saplantı derecesine kolayca gelebilecek hisleri olan biriydi kang taehyun.

•••

choi beomgyu dün gece gözünü bile kırpmadı. ne düşüneceğinden emin olamadı. taehyun'u görürse ne demesi gerektiğini bilemedi. onu ararsa neler olacağını kestiremedi. şimdi onun sınıfının önünden bu teneffüs üçüncüye geçiyor. kang taehyun'un arkadaşları yanına geliyor.

"burada ne arıyorsun?"

choi beomgyu söyleyeceği her şeyi unutuveriyor. yaptığı yanlış bir şeymiş gibi utanıyor. gözlerini hızlı hızlı karşısında dikilen ikiliye gezdiriyor. sesinin sakin çıkması için çaba harcıyor. neden geriliyor?

"taehyun'u arıyorum."

taehyun'un arkadaşları bir anlığına birbirine bakıyor.

"bugün okula gelmedi."

beomgyu'nun kaşları çatılıyor.

"neden?"

neden önemli bu kadar?

"bilmiyoruz, ulaşamıyorum ona."

beomgyu hiçbir şey demiyor, sınıfına geri dönüyor.

•••

çıkış saati geldi. choi beomgyu sınıfı herkesten önce terk etti. merdivenleri hızla iniyor. taehyun'un defterine yazdığı gibi; uzuyor da uzuyor yüzlerce oluveriyor basamaklar, in in bitmiyor. sonunda birinci sınıfların katına geldiğinde beomgyu, dikkatle tüm dolapların isimliklerine bakıyor. kang taehyun, kang taehyun. uzun sayılamayacak koridoru ikinciye dolaşmaya başlıyor. kang taehyun, kang taehyun. nihayetinde aradığı dolabı bulduğunda saati kontrol ediyor. servisini çoktan kaçırmış. önemi yok, diyor kendi kendine. sesi boş koridorda yankılanıyor. kendi sesi yüzünden irkiliyor. bir süredir önünde dikildiği dolabı açmaya eli gitmiyor. ona ulaşamadığında neden dolabına bakma ihtiyacı duyduğunu bilmiyor.

uzun parmakları dolabın kapağını kavrıyor ve ince bir gıcırtıyla dolabı açıyor. darmaduman bir yığın kitap görüyor. kucaklayabildiği kadarını alıp kütüphaneye giriyor.

tüm kitapların sayfalarını tek tek çevirip göz gezdirirken beomgyu, ne aradığından pek emin değil. belki bir not, tuhaf şarkı sözleri, minik kalpler, beomgyu'ya olan nefretini veya sevgisini dile getiren ufacık bir işaret.

yığının sonuna gelirken beomgyu hüsrana uğramak üzere. fizik kitabının kapağını açıyor. sayfaları çeviriyor. gerçi defteri varken ders kitaplarına bir şeyler karalayacağını sanmıyor. yetmiş yedinci sayfaya geliyor. bu sayfaya hızla karalandığı belli olan bir kaç cümle yazılmış. beomgyu adlandıramadığı bir duyguyla - sevinç veya heyecan değil- okumaya başlıyor.

"okulda yanına gelebilmeyi dilerdim. sana sarılmayı, yanaklarını öpmeyi. belli belirsiz minicik gamzenden öpmek isterdim seni. ya da yanında oturmayı. benimle konuşmasan da, hatta bana bakmasan bile olur. yanında oturayım sadece sessizce. senin yanında olmak bile yeter bana."

beomgyu dün geceki gibi ne hissedeceğini bilemiyor. sayfaları çevirmeye devam ediyor. seksen sekizinci sayfada kısa bir paragraf görüyor.

"seninle ilgili her şeyden ölesiye nefret ediyorum. nefret ediyorum senden. hayır, uyduruyorum, basit bir hoşlantı bile değil hislerim. seviyorum seni, aşığım sana. o kadar seviyorum ki bakmaya kıyamıyorum. ben bakarsam eskisi gibi güzel olamazsın sanıyorum. bakışlarımla kirletirim seni saf ve temiz kalamazsın sanıyorum. sen hiç saf ve temiz olmamışsın aslında. bunu anlamıyorum. bunu kendime anlatamıyorum."

beomgyu'nun kafası daha da karışıyor. doğrudan doksan dokuzuncu sayfaya gidiyor.

"seni ona sarılırken, onu omzundan tutarak yürürken gördüğümde nefesim kesiliyor düzensizleşiyor. kalbimden parçalar kopuyor, uçuyor, uzaklaşıyor ve geri gelmeyecekler. panik atak geçireceğim sanıyorum her seferinde. umarım o, senin değerinin ve ne kadar özel olduğunun farkındadır; umarım o, seni benim sevdiğim gibi seviyordur. umarım o, seni asla üzmez; eğer benimle olsaydın seni asla üzmeyeceğim gibi. umarım onunla mutlusundur ve hakkında iyi olan gerçekleşir. iyi olan benimle olmaman olsa bile."

beomgyu'nun boğazı düğümleniyor.

ders kitaplarının tamamını taradıktan sonra sadece üç paragraf bulabiliyor. kitapları bir düzen içine koyup dolaba yerleştirdikten sonra okuldan çıkıyor.

•••

choi beomgyu ertesi gün okula gidiyor. hala okuduklarının ağırlığı altında eziliyor. ilk ders geçiyor ve okul bir haberle yıkılıyor. choi beomgyu inanmak istemiyor. birinci sınıfların katına iniyor. aradığı kişileri bulamıyor. rehber öğretmenin yanına gidiyor. tıklım tıklım dolu odada kendine yer açıyor. zavallı kadının masasına ellerini büyük bir gürültüyle vuruyor.

"hocam, doğru mu?"

gözleri yanıyor. kadının ağzından çıkacak bir cümleye yalvarıyor.

"doğru, kang taehyun dün intihar etmiş."

_____
taehyun'un ölümü yazmaya elim gitmedi hiç. üst paragrafları defalarca düzenledim taehyun intihar etti yazmamak adına. ama taehyun'un kendini öldürmesi önemliydi benim için. birilerine kapıldıktan sonra hüsrana uğrarsanız eğer, içinizde bir şeyleri öldürürsünüz, duygularınızı. taehyun da kendini öldürdü. 

bu fanfic'te aradığınız soruların cevaplarını bulamamanız çok doğal. ben de bulamıyorum çünkü. aslında soru sorabileceğimiz kadar bile bilgi yok elimizde. "neden" sorusunu sorabileceğimiz çok yer var ama bu soruyu sormak için bile bir şeyler biliyor olmamız gerekiyor. biz taehyun ve beomgyu arasındaki hiçbir şeyi bilmiyoruz çünkü aslında aralarında hiçbir şey geçmedi. o yüzden de hikaye biraz yarım kaldı. bu hikayeye bir final yazmış olmak bile içimde bir şeyleri öldürüyor.

kendi hikayenizin kalemini başkalarına vermeyin. kendi hikayenizde taehyun olmayın. kimsenin hikayesinde kilit nokta olmayın.

kendi kendinizi eğitin. kendiniz için bir şey yapmaya çalışın. geleceğinize maddi veya değil, bir şekilde yatırımda bulunun. eğer bugün sizin için çok karanlıksa yarın güneş açacak. her yağmur aslında çiçekleri sular, siz o çiçeklerden taç yapın diye.

tanrı melezi, taegyu.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin