Hastaneden taburcu olup kendimi arabada, bebek koltuğuna yerleştirilmiş halde buldum. Bedenim yorgunluğa dayanamadığı için yolu uyuklayarak geçiriyordum.
Peri denilen kızın Devrim'in yokluğunda hastalandığını öğrenmiştim. Konuşmaları tam hatırlayamasam da sanırım zatürreden dolayı hastanelik olmuş, kurtarılması mucizeymiş. Sahi kurtuldu mu? Büyük ihtimalle ya öldü ya da ruhu başka bir bedene gitti tıpkı benim gibi.
Sorun şu ki düşüncelerim bana ait olsa da hareketlerimin çoğunu kontrol edemiyordum. Şey gibiydim... şey, bir bebek... Off utanç verici ya!
Annesi veya babası hakkında da bir şey bilmiyordum. Şu an için sadece Devrim vardı. İyi ki 2-3 yaşlarında bir velettim. Yetişkin olsaydım bendeki tuhaflığı yadırgar başkası olduğumu anlarlardı.
Düşüncelerim yüzünden yüzüm utançla kızardı. Devrim'in Peri'ye ne kadar değer verdiği belliydi. Onu kandırmak istemiyordum ama çok sevdiği kardeşi olmadığımı öğrenirse başıma neler gelirdi?
Gerçi küçük bir kızın çıkıp da ben Peri değilim demesine inanırlar mı?
Ailem ne durumdaydı acaba? Zaman kavramım yoktu, belki de bu zamanda hiç varolmamıştım. Ailemin olduğunu,öldüğümü kim olduğumu hatırlıyordum ama anılarımı "Anne..." Farkında olmadan kendi kendime mırıldanmıştım.
Araba ani bir frenle durdu. Her ne kadar kemerler öne savrulmamı engellese de Devrim kolunu önüme atmıştı.
Yandan onu inceledim çatık kaşlarımla. Direksiyonu sıkıyordu, çenesi kasılmıştı. Gerizekalı herif küçücük çocuğun olduğu arabada böyle fren yapılır mı? "Sayak" dedim öfkeyle ve kolunu ittirmeye çalıştım.
Gözlerini kısıp bana baktı. "Ne dedin bakiyim sen?"
Tamam bu adam beni üçe beşe katlar yer. R yap, yap ben arkandayım. "Devyim kıjdı?" Masum masum suratına baktım.
Başını iki yana sallayıp güldü. Kemerimi açıp kucağına aldı. Bu da iyi alıştı ha temas etmeden duramıyor. Beni göğsüne bastırıp iki koluyla sıkıca sarmaladı. "Ölürüm kızım sana."
Yanağımı öptüğünde batan sakalları yüzünden çığlık attım. "Ayy öpme Devyim öpmee!"
"Huylandın mı?" Muzipçe güldü, alık alık gülüşüne baktım. Ulan Peri, ne şanslı veletsin.
Ayrıca ne bu samimiyet canım? Kollarından çıkmaya çalıştım ama nafile, bicepsleri kafam kadardı.
"Tamam tamam dur debelenme," dedi ve tekrardan koltuğuma oturtu ve kemerimi taktı.
Telefonu çaldığında ekrana bakıp gözlerini devirdi. "Söyle."
Aynı anda arabayı tekrar çalıştırdı. "Tamam Ogi sus yeterki, alırım yol üstünden."
Dişlerim kaşınıyordu ya.
"İyi, birazdan orda oluruz. Önce yüzbaşını görmem lazım sonra lojmana geçerim."
Harbi taşşaklı herif.
Şimdi Devrimciğim askerse ve ondan başka aile bireyim yoksa onun yokluğunda kimleydim? Anne dememe bu kadar tepki vermesi de normal değildi. İşin içinde başka şeyler vardı ama dur bakalım. Ben de Yeşimsem bunu çözecektim.
"Ne anlatıyorsun öyle hararetli hararetli prensesim?"
Ha? Sesli mi konuşuyordum? İç çektim, sanırım önce ufaklığın bedenini kontrol etmeyi öğrenmeliydim.
Konuyu başka yöne çekmeye çalıştım. Parmağımın ucuyla ağzımı işaret ettim. "Kaşiniyo Devyiimm." diye mızmızlandım. HAAA? Peri şu adama nazlanmayı bıraksana!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesela Yani
Teen FictionKanserin son evresindeyken yalnız hayatım son bulacaktı. Bedenimin tükendiğini hissediyordum evet, ölüyordum ya da öldüm sandım, hayatımın devrime uğradığını çok sonradan fark edecektim.