"Yetta!" diye cıvıldayarak salona koştum. Devrim saçlarımı iki yandan toplamıştı ve koşturdukça buklelerin sallanmaları komik duruyordu.
"Yetta köpüşle oynayabiliy miyim?"
Yavru golden beni görünce üzerime atladı, kahkaha attım yere düşmeme rağmen suratımı yalıyordu.
"Şuna bak nasıl sevindi." dedi Ogi.
"Bunu da mı hatırlamıyor?" diyen Kaya'yla gülüşüm soldu. Sanki durgunluğumu hissetmiş gibi ufaklık da durup beni izledi. Parıldayan tasmasına baktım usulca. Elf yazıyordu. Elf mi?
Bahçede çimlere oturmuştuk. Yanımda alımlı genç bir kadın vardı. Peri'nin annesi değildi bu sefer farklı birisiydi. Kucağımdaki hareketlilikle odağım değişti, üzerimde minicik sarı bir tüy topu vardı. "Şaçı aynı binim gibi abya." dedim neşeyle. Abla? Devrim'den başka kimse yok sanıyordum abla da nerden çıktı?
"Evet birtanem üstelik senin gibi oyun oynamayı da seviyor. Adına karar verdin mi?" dedi.
Hevesle başımı sallıyorum. "Babiş bana masaylay anlatiyo ya abya oyda peyileyin aykadaşlayı vay."
"Hımm kimmiş onlar bakalım?"
"Eyfley! Babişim onlay kayşı kyallıkta yaşıyo didi. Beni de götüycekmiş eyfleyi göymeye söj veydi."
"Kim ne söz verdi?" Devrim buraya doğru geliyordu. Elimle ağzımı kapatıp kıkırdadım.
"Babişim veydi abiş. Diyer peyileyin hatta eyfleyin yanına gitçem." diye neşeyle şakıdım. Devrim eğilip beni kucağına aldı. Yanaklarıma sulu sulu öpücükler kondurdu.
"Onlar seni görmeye gelsin prensesim, sen hepsinden özelsin." dediğinde utanıp ellerimi kızaran yanaklarıma koydum.
"Devrim düzgün tut midesi bulanacak."
"Aman Dilan, bir şeycik olmaz azıcık sakin yavrum." Beni havaya atıp tekrar sıkıca kucakladı. "Bak gördün mü o da gülüyor."
"Ayy başım döndüy abiş." dedim tatlı bir sersemlikle.
Kendime geldiğimde sanki o anı gerçekten yaşamışım gibi tuhaf bir baş dönmesi hissettim.
Ayağa kalkıp Elf'ten uzaklaşmak istesem de annesini takip eden yavru ördekler gibi peşimden geliyordu.
Devrim bendeki değişikliği fark edince "Abim? dedi. "Noldu prensesim?" Bir şeyler hatırlayıp hatırlamadığımı test eder gibiydi tavrı.
Bilinmezlikten sıkılmıştım. "Eyf'i niden getirdin?" Cevaplar istiyorum beyefendi, gerçek cevaplar.
Kısa bir sessizlik oldu. "Onu tanıdın mı?" dedi tereddüt içerisinde.
Hayır Devrimciğim 17 yaşında beynimde yükünü taşıyamadığım bir tümörle savaşıyordum. Zaten nadiren ziyaretine gelen annemi onu istemediğimi söyleyerek kendimden uzaklaştırdım, arkadaşlarım vardı bırakmam gereken, zaman ilk aşkımı yaşayacak kadar bile beklemeşti beni. Öldüğümü sandığım hayır hayır, öldüğüme emindim ama sonrasında kendimi burada buldum. Hayatını çaldığım kızın korkusu, acısı, sevinci, gülüşleri ortağım olmuşken onu korumak istiyordum. Bir de sen vardın, gözlerimi açtığım ilk anda sudan çıkmış balığa dönmemi engelleyen, kaybettiklerimin yokluğunu hissettirmemeyi başaran sen. Hayır tanımıyordum ama birleştirmem gereken parçalara bir yenisi daha eklenmişti.
"Eyfi biyi veydi bana."
Birbirlerine baktılar. "Kim verdi Peri'm?" dedi Devrim.
Aslında hafıza kaybı rolüne devam etmem daha iyiydi. Kimse bir şeyleri bildiğimi bilmemeliydi, belliki bazı ölümler olmuştu herkese güvenemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesela Yani
Teen FictionKanserin son evresindeyken yalnız hayatım son bulacaktı. Bedenimin tükendiğini hissediyordum evet, ölüyordum ya da öldüm sandım, hayatımın devrime uğradığını çok sonradan fark edecektim.