Sıcak güneşin tepemize vurmasına rağmen ağaçsız boş bir bölgeye geldik. "İlk önce hızına ve koşma şekline bakacağım" dedi. Başıyla geçmem gereken yeri işaret etti. Kafamı sallayıp yerime geçtim. "Sadece vampir tarafını kullanarak koş" Başımla onu onaylayarak dediğini yapıp geri döndüm. "İyi, yine de bir eksiğin var" dedi ve beni koşu pozisyonuna sokup kollarımı biraz daha açarak yerleştirdi. "Birde böyle dene bakalım" Dediği gibi bir tur koşup tekrar döndüm. "Beklediğimden iyi iş çıkardın. Pozisyonunu sana gösterdiğim gibi ayarlarsan sana çarpan her hangi bir şey kırılır ya da parçalara ayrılır. Yani bu koşuş hem hızını hem de uyguladığın gücü arttırır. Unutayım deme." dedi.
Ardından evin yakınlarında ki ağaçlı kısıma döndük. "Şimdi sıçramanı göster. Avını nasıl yakalıyorsun görelim bakalım." Hafif çömelir pozisyona gelip dizlerimi kastım ve var gücümle kendimi ittirdim. Yere düştüğümde çatlaklar oluşsa da pek etkilenmiş gibi görünmüyordu. Belki de saklıyordu ya da bunları çok görmüştü. "İyi" bu muydu yani? Umursamazca yanıma geldi. "Olur da bir vampirle dövüşürsen blok alman gerekecek. Hızlı bir türüz yani kolların genelde yukarıda olsun ki ani blok veya saldırı çık. " dedi ve kollarımı uygun pozisyona aldı. "Kitsuneler için olanı öğrendiğinde ikisini birbirine katarsın." dedi. Mırıldandım ve hazır bakmıyorken gözlerimi devirdim. Bu halleri beni cidden sinir ediyordu.
"Gözlerini devirme oymak zorunda kalmayayım." dedi ve içeri girdi. Hisagi kapının köşesinden garip bir yüz yaparak gülümsememi sağladı. İçeri son bir bakış atıp kapıyı kapayarak yanıma geldi. "Ne gıcık bir vampir değil mi?" dedi ve güldü. Bir süre düşünüyormuş gibi yapsa da bir süre sonra iç çekti ve yere oturdu. Eliyle yanını gösterip yere pat patladı. Daha önce birilerine yeteneklerimi öğretmedim bu yüzden nerden başlamam gerektiğine emin değilim. Yine de bir şeyi biliyorum. Vampirlerin aksine bizim yeteneklerimiz zeka gerektiriyor. Bu yüzden meditasyon yaparak başlamalıyız." dedi ve ellerini birleştirdi. Onun yaptığı gibi yaptım ve bende yere oturup ellerimi birleştirdim.
Gözlerini kapamasıyla bende gözlerimi kapattım. Nefes seslerimiz, kuş cıvıltıları ve ağaçlara vuran rüzgarın sesi huzur vericiydi. "Bedenini yeterince rahatlatınca benimle buluş." dediği şeyle kaşlarım çatıldı.
"Ne?" Gözlerimi açıp ona döndüm.
Hiç kıpırdamadan konuşmaya başladı. "Zihninde" dedi ve derin bir nefes verdi. "Zihninde bir dinlenme alanın var orayı bul. Konuşma ve benimle orada buluş. Seni bekliyorum." dedi. Şaşkın halimden toplandım ve gözlerimi kapayıp ellerimi tekrar birleştirdim. Derin bir nefes alıp verdim.
Bir süre sonra koyu kızıl dumanların etrafımı sardığını hissettim. Ani bir sarsıntıyla gözlerim açıldı. Oturur pozisyondan ayağa kalktım ve etrafa bakındım. Etraf tamamen kızıl dumanla çevriliydi ama belli bir alan çok net gözüküyordu. Üç dört metre ilerimde dikilen kişiyi görmemle adımladım. Ayağıma takılan bir şeyle dengem sarsıldı ve su sesi duymamla aşağı baktım. Ardından burnuma ulaşan metalimsi kokuyla içinde bulunduğum şeyin su olmadığını fark ettim. Bu durumda ayağımın takıldı şey taş gibi sıradan bir şey olamazdı. Elimi kana soktum ve takıldığım şeye dokundum. Kim olduğunu anlamasam da bir ceset olduğuna emindim. Kafamı kaldırdığımda her yerin ceset ve kanla dolu olduğunu fark ettim. Cesetleri ezerek Hisagi'nin yanına yaklaştım.
"Zihnin, beklediğim gibi değil." dedi yelpazesini sallarken. "Fazla kasvetli." dedi. Gözlerine baktığımda turuncu irislerinin parladığını fark ettim. Göz çizgilerini derinleşmişti sanki. Başımı eğdim. Yaşadıklarım zihnimde kalıcı hasar bırakmıştı büyük ihtimalle. Aniden arkamda hissettiğim bedenle ürperdim. Nefesi kulağıma vuruyordu. Ellerini omzuma yerleştirdi ve güldü. "Bunu sevdim.." dedi. Sesi titrememe sebep olurken başımı ona çevirdim. Şuan avına yaklaşmış bir avcı gibi duruyordu. Bir süre daha güldükten sonra gözlerinin parlaklığı normale indi.
"Nerede kalmıştık?" dedi bir anda eski haline dönerek. Bir süre donuk bir şekilde ona baktım. Bu halime güldü ve anlıma bir fıske vurarak önüme geçti. "Sana basit bir kaç büyü öğretmekle başlayalım o halde. Öncelikle şunu bilmen lazım. Kollarını arkaya alarak koşarsan daha hızlı koşarsın ama yarı vampir olduğun için bir kolunu öne alıp Sett'in dediği gibi tutarsan iki kat daha hızlı koşarsın ve seni yakalamak daha zor olur." dedi. Ardından arkama geçti ve elimi uzatmamı sağladı.
Kısa bir büyü antrenmanından sonra ikimizde gerçek dünya ya döndük. Fiziksel ve zihinsel açıdan bir gün içerisinde çok yoruldum bu yüzden kısa bir konuşma yapıp bir gün çalışma diğer gün izin olarak bir plan ayarladık. Benim kapasitem artıkça elbette izin günlerimde bir değişiklik olacaktı ama şimdilik güzel bir planım vardı. Odama gidip uyumak için yatağıma girdim. Hafif bir müzik çalıyordu ve güneş henüz yeni batıyordu. Yorgundum ama bir türlü uyuyamadım. Yataktan kalkıp camın önüne geçtim. Bahçede çay içen ikiliyi görmemle dikkatimi hemen çektiler. Biri çayını yudumlayarak ona eşlik ediyor diğeri de elinde ki flütle rahatlatıcı bir melodi çalıyordu.
Bir anda ikisinin de gözleri bana dönerken ister istemez gerildim ve camı kapatıp içeri girdim. Kendime bir hatırlatma yapmam gerekiyordu.
Bu ikisi klan başkanları, baş düşmanlarım... İki günde onlara alışmış olamam. Onca kişinin intikamının ağırlığı üstümdeyken hem de. En tehlikeli ve baş düşmanlarımla yaşıyorum, onlarla gülüyorum ve onları dinleyip her dediklerini yapıyorum. Beni güçlendiriyorlar ama bir yandan da kendilerine bağlıyorlar. Ben intikam için çabalıyor gibi değilim. Aksine dostlarıma ihanet ediyorum.
Sesli bir şekilde yutkundum. Doğrular inanmak istemediğim şeylere dönüşmüştü. Bedenime baktığımda kitsune çizgilerimin ortaya çıktığını fark ettim. Aynaya baktığımda gözlerimin parlamaya başladığını ve dişlerimin ön plana çıktığını fark ettim. Gittikçe daha sivri görünüyorlardı. Acıktığımı fark ettim. O an kendime gelmek için gözlerimi kapattım ve iç çektim. Her şey o bir saniyede olmuştu.
Gözlerimi açtığımda odamda değildim. Ormanın ortasındaydım ve etrafım bir kurt sürüsüyle çevriliydi. Bana tehditkar bakmıyorlardı. Aksine bakışlarında korku vardı. Burnuma gelen metalimsi kokuyla bakışlarımı aşağı indirdim. Yerde bir ceset vardı ve her yerim kan içerisindeydi. Korkuyla etrafa bakındım. Bir kaç saniye sonra Hisagi ve Sett geldi. "Demiştim." dedi Hisagi gülerek. Sett omuz silkmeden edemedi. "Kendini beğenmişliği bırak. Şunu geri götürelim." dedi. Hisagi nin bir kaşı yukarı kalktı. "Ben miyim kendini beğenmiş? Götü kalkık vampir sensin." dedi ve saçlarını savurarak yanıma geldi. Beni kimonomun arkasından tutarak yön verdi. Ardından kurt sürüsüne dönüp gülümsedi.
"Bir sorun var mıydı?" Kurt sürüsü hızla geri çekilince kıkırdadı ve bana döndü. "Bende öyle düşünmüştüm." dedi. Ardından eve bir kaç dakikalık mesafeyi yürüdük. "Açlık hissettiğinde bize söylesen daha iyi olur güzelim." dedi ve saçlarımı okşayıp beni banyoya doğru götürdü. Yüzümü ve ellerimi yıkamamı sağladı. Ardından kimonomu çıkartıp yarı çıplak kalmamı sağladı. Odama çıkıp farklı bir kimono getirdi ve yıkanmam için suyu ayarlayıp çıktı. Kısa bir banyo nun ardından kendimi havluya sarıp dışarı çıktım. Odama geçip giyinmeye karar verirken ikilinin kavga ettiğini fark ettim. Neden ediyorlardı pek anlamasam da benim yüzümden olduğuna emindim çünkü cümlelerin yarısında ismim geçiyordu. Gerginliği üstümden atıp kimonoyu bir sehpaya bıraktım ve sadece altımı kapatan havluyla yanlarına girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hybrid (threesome)
FantasyMelezlerin avlandığı, bu dünya da acıdan başka bir şey olmuyor. Bunu değiştire bilirim. Tüm masumların intikamını almalı ve dünyayı huzura kavuşturmalıyım. Başka seçeneğim yok.