6

26 3 0
                                    

      Yağmurun altında durmuş manzarayı izliyordum. Öyle dalmıştım ki. Dağa çıkan askerleri fark edememiştim. Kan kokusu burnuma gelirken arkamı döndüm. Vampirler ve kitsuneler. Beklediğim, iki klanın askerleri. Hava henüz yeni kararıyordu.

    Ben buraya geleli bir hafta olmuştu ve çoktan otuz kişi yanıma yerleşmişti. Bu yüzden bende askerliydim. Yine de onları bu işe karıştırma gibi bir düşüncem yoktu. "Liderleriniz olacak o aşağılık hayvanlar nerede!?" diye bağırmamla sanki hayat durmuş gibiydi. Biriktirdiğim öfke bir an için benden çıkıp kükremişti sanki.

    Askerlerin arasından bana doğru gelen ikiliyi görmemle yüzüme bir gülümseme yerleşti. "Ah demek buradaydınız. Arkalara falan saklanırsınız sanıyordum." dedim gülerken. Set hâlâ aynı pişmanlıkla gözlerime bakıyordu. Ama Hisagi... Onun bakışları aynıydı. Sinsilik ve belirsizlik taşıyordu. Ne yapacağı asla belli olmazdı zaten.

    "Çocuklar arkada uyuyor. Görmek ister misin?" dedi Set, sesi yeterince üzgün çıkıyordu. Belki onu affetmeliydim ama bunun da bir rol olmadığından nasıl emin olabilirdim? Kafamı olumlu anlamda salladım. Sırf askerlerini elde edebilmek için bunu yapmışlardı. Onlar çocuk istemiyorlardı ki. Onların bir evlada değil askere ihtiyaçları vardı.

    "Siz ikiniz bebeklerle birlikte benimle gelin. Daha fazla ıslanmasınlar. Askerlerinize de söyleyin en ufak bir şeye dokunurlarsa hepsini öldürürüm. Açım ve gözlerinin yaşlarına bile bakmam." dedim. Beni başlarıyla onaylayıp önce arkaya döndüler. Ardından bebekleri alıp yanıma doğru geldiler. Kendi evime girdim. Ateşi yakarak etrafına oturmaları için minder verdim. Benden komut alarak ikiside oturdu.

   "Gelişmişsin." dedi Hisagi "Gücün sana yaklaşmadan bile çok net hissediliyor." Önündeki çocuğa uzandım. Ve minik kitsuneyi kucağıma aldım. Saçlarının uç kısımları bana benziyorken arkaları aynı Hisagi'nin gibiydi.

      Bebek aniden uykusundan uyanarak bana baktı. Mutlu olmuş gibiydi. Bana güldü ve bir elini yanağıma koydu. Ne yaptığını bile bilmeyen bir bebeğin bana böyle davranıyor olması içten içe mutlu etmişti beni. "Sevimli" dedim mırıldanarak. Kulaklarını ve kuyruklarını okşamayı ihmal etmedim. Onu hemen yanıma bir battaniyenin üzerine yatırıp diğer bebeği kucağıma aldım. O da hissetmiş olacak ki diğeri gibi gözlerini açmıştı.

     Onun da güzel saçlarını okşadım. Saçlarının arkası benim gibi kırmızı önleri aynı set gibi beyazdı. Gülerek onu da sevdikten sonra yanıma bıraktım. "Evet beyler. Askerlerinize iyi bakmış gibisiniz." dedim. Set yanımdaki bebeğe bakarken Hisagi göz temasımızı bir saniye olsun kesmiyordu. "Pekâlâ o hâlde ne diye buraya geldiniz? Özgürlüğüm kalıcıydı. Bir daha yüzünüzü görmemeliydim ki fikrimi sorarsanız görmek de istemiyorum." dedim.

     Set konuşacak gibi oldu ama pes edip bakışlarını Hisagiye çevirdi. Elleri yumruk olmuştu. "Konuşun" dedim onlara bakarken.

     "Biliyorsun gerçekten Hisagi'nin kontrolü altındaydım." dedi. Set kendini savunurcasına. Ama Hisagi onu gülüşüyle yarıda kesti. "Bundan sıyrılabilecek kadar güçlüydün." dedi Hisagi, vampiri daha da kötü bir duruma düşürürken. "Bak üzgünüm gerçekten! Hayatımda en nefret ettiğim şeyi yaptım. Neden bilmiyorum ama biliyorsun o bir kitsune ve akıl oyunlarında usta. Beni bir düşün, yıllarca acımasızca davrandım. Kimsenin göz yaşına bile bakmadım. Ama sırf bunun için sana yalvarıyorum. Affet beni. Seni asla bu duruma sokmak istemezdim." dedi.

     "Biliyorum, acımadığın kişiler benim yakınlarımdı. Benim türümdekileri gözünü bile kırpmadan öldürdüğün aramızda çok yaygın." dedim. Bir süre daha bana baktıktan sonra pişmanlıkla bakışlarını indirdi. "Yine de en azından hatanı biliyorsun. Melezlere zarar vermemen şartında seni affedebilirim. " dedim.

    Başıyla beni onaylayıp elini kesip bana uzattı. Bende aynı kesiği yaparak kesik ellerimizi birleştirdim. "Anlaştık o zaman." dedim gülerek. Gülümsedi ve başını salladı.

    "Peki aynı yerde kalma şansımız hiç mi yok?" dedi mırıldanarak. "Çocuğumu annesiz büyütmek istemiyorum. En azından onu sevmesen bile senden uzakta kalsın istemiyorum. " dedi. Gülümseyerek başımı salladım.

   "Burası büyük bir yer ve zamanla yaygınlaşacak zaten. Melezler dışında soylarda burada varolacak fakat burası hep melezlerin toprağı olacak. Yani burada benimle kalabilirsin. İstediğin kişiler de buraya taşınabilir. Buranın doğası bozulmadığı sürece. Bu sakinliklik yok olmadığı sürece kapımız herkese açık." dedim. Sevinçle başını bebeğe çevirdi. "Endişene gelecek olursam. Çocuklardan nefret ederim. Sinir bozucu olurlar. Ama onca çocuk cesedi gördükten sonra bir burukluk var içimde. Ayrıca onu ben doğurdum ve ona her türlü bakımı sağlayacağımdan emin olabilirsin. Bir de işlerini gönül rahatlığıyla halledebilirsin. Kimse seni yadırgamayacaktır." dedim.

     Yavaşça yanıma yaklaşıp elime uzandı ve bir öpücük kondurdu. "Teşekkür ederim." dedi daha da yaklaşırken. Öpmeyi düşünmüyor gibiydi. Zırhın yumuşak kısmından kavrayıp kendime çektim ve dudaklarımızı birleştirdim. Uzun zaman sonra iyi gelmişti. "Set, benim taze kan ve ete ihtiyacım var." dedim dudaklarımızı ayırırken.
 
     "Sorun değil. Kan dediğin bizim için sudan farksız. Biraz bekle bizimkilerden alıp geleyim." dedi. Başımla onaylayıp bebekleri kucağıma çektim. Elbette ikisini de seviyordum. Niye Hisagi'nin bebeğini ayıracaktım ki? O bir şey yapmamıştı. Babası hayvansa onun ne suçu vardı.

    Bir kaç salise içerisinde Set geri dönüp bir kaç şişe uzatmıştı. Bebekleri yerlerine bırakıp şişeleri elime alıp teker teker hepsini açlıkla bitirdim. Neredeyse doymuştum ama et de lazımdı. "Senin affına ihtiyacım yok." dedi Hisagi ben ne yiyeceğimi düşünürken. En azından aylık krizim önlenmişti. "Biliyorum" dedim alayla. "Zaten hak edemeyeceğin şeylere ihtiyacın olamaz." başını salladı. Kimonosunun kolunu düzeltti ve bakışlarını yumuşattı. "Sana yaptığım şey sonucunda bir bütün olacağımızı düşündüm fakat sen fazla inatçıydın. Bu yüzden paramparça olduk. Ve siz ikiniz utanmadan sevimli bir aile kuruyorsunuz. Bensiz. Bensiz, bir aileniz olamaz." dedi.

    Kaşlarımı çattım. "Seni istesem öldürebilirim. " dedim elimi kaldırırken. Kollarını bağlayıp başını alayla yana eğdi. "Biliyorum ama istiyor musun ki? İsteseydin zaten bunu çoktan yapamaz mıydın?" dedi. Gülümseyerek başımı salladım. "Haklısın" dedim gülerek. O da güldü. "Setle aynı düşünceler içerisindeyim. Yani çocuğu yalnız büyütmemekten bahsediyorum. Seninle büyüsün istiyorum." dedi.

     Bir yandan bebeklerle oynarken ona kafa salladım. "Onları hiç ayırmaksızın büyütürüm elbette." dedim. Başını salladı. "Bende burada kalıp sizinle beraber kalacağım." dedi. Kaşlarım çatılırken bebekleri bırakıp tamamen önüme döndüm. "Ne düşünüyorsun?" dedim tehditkâr çıkan sesimle.

   Omzunu silkti ve konuşmaya başladı. "Dediğim gibi. Bensiz bir aileniz olamaz. Ailenize katılıcam Setle aynı kurallara uyucam ve aylık krizlerinde sana yardımcı olup besin bulucam. Bunlar sana uygun mudur?" dedi. Bir süre olayın rahatlığına bakarak kabul etme kararı aldım.

    "Pekâlâ" dedim mırıldanarak. "Bunu kabul etmemin tek nedeni çocuğunun kendini dışlanmış hissetmesini önlemek ona göre. Olurda bir yanlışını görürsem saniyesinde kafanı uçururum. " dedim ve gözlerimi kısarak gülümsedim. Kimonosunun içinden bir mendil çıkararak bana uzattı. Mendili alıp açtım ve içindeki tarağa baktım. Başımla kabul edip tarağı aldım. Mendili ona geri uzattım. Gülümseyerek o da hafifçe eğildi. "Siz aynı odada kalın şimdilik. İleride yanıma gelme hakkı kazanmaya bakın. Belki böylece gerçek bir aile oluruz." dedim. Set özgüveni tavan bir şekilde Hisagiye bakarken Hisagi sadece set'e göz devirmekle yetinmişti.

     Bebekleri kucağıma alarak odama gittim. Harika bir kaç malzemeyi çıkararak yanıma birer tane beşik yaptım. Büyüyecekleri odalar bile aklımda hazırdı.  Ve daha fazla yapılcak bir şey yoktu. Bu yüzden kendimi yatağıma bırakıp gözlerimi kapadım. Son süreç beni bayağı yormuştu. Şimdiyse geriye sadece her şeyi zamana bırakmak kalmıştı.

Hybrid (threesome) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin