ölü bir insan acı çekemez.

190 13 33
                                    

☾

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Bir ceylan gözlü karşıladı beni.
Âhı yüreğimi deldi geçti,
Gözlerimi gözlerine mahkûm etti.
Sonra bir rüzgar gibi esti,
Bir yağmur gibi yağdı üzerime tebessümü,
Feryadımı derinlerimden söktü götürdü.

Ruhuma ruh katan birkaç renk,
Canıma can katan birkaç nota,
Aciz bedenime beden katan birkaç zerre ile;
Her şeyim oluverdi bilmediğim bir seher vakti.

Teniyle soluklandığım,
Bakışlarıyla dirildiğim,
Sözleriyle canlandığım biri karşıladı beni.
Bir ceylan gözlü karşıladı beni.


Girişten ne kadar acemi gözüktüğümü fark ettim... Umarım bu kitap şu "Vayy be nasıl bir şeymiş bu." diyeceğiniz ve size binlerce hissiyatı geçirebilecek, heyecan katabilecek bir kitap olur. Kalemimin güçlü olduğu söylenir lâkin burada okuduğum çok fazla kitap var ve yazarları cidden çok yetenekli.. o yüzden sizi tatmin edebilir miyim endişesinin içerisinde boğuluyorum birazcık.

Keyifli okumalar


"İç bölgede durum nasıl?"

"Üç ölü, beş de yaralımız var. Diğerleri iyi durumda gibi görünüyor."

"Seni soruyorum."

"Kan gördükçe içim burkuluyor."

"Alışmak zorundasın, yoksa bunlardan babanı da haberdar etmek zorunda kalacağım."

"Evet. Biliyorum."

Omuzlarımdaki ağırlık dayanılmaz bir acı vermeye başlamıştı. Sol elimin serçe parmağıyla yokladığım pantolonumun cebinden minik ambalajı çıkardım.
Zar zor parmaklarımı içine daldırdıktan sonra ağzıma birkaç zehir daha attım. Asıl zehir bedenimde değildi, bedenimdi. Deliceydi, tüm bu olanlar, üç yıldır dahil olduğum her şey ellerimin eseriydi. Kırmızı boyalarla donatılan bir tabağa elimi sürerek kendi canımı da feda etmiştim. Onlarca çöp tabakası için yüzlerce kan.

Sağ kolumda hissettiğim uyuşukluk geçmek bilmezken gözlerimi kamaştıran korkunç gürültülerle bakışlarımı büyük yarığa çevirdim.
"Ölüden başka bir şey değilim." kanların usulca süzüldüğü kolumun yan tarafından yerler kırmızıyla boyanıyor, kendimi avutuyordum. Ölüye karşılık ölü, ölüyorlarsa nolmuş, zira ben de yaşıyor değilim.

Çığlık sesleri, bağırışlar, haykırışlar, yakarışlar ve bombalar. Önümde diz çöken soluk tenli bir kadın, gözlerini kocaman açmış halde korkuyla inlerken de ölüydüm. "Lütfen.. çocuklarım var. Lü.." tetiği çektim, düşünmeye vakit yoktu lâkin bu ben değildim, bu ölü bir hayaletti. Ve o hayalet bana, sen artık busun diyordu, beni aciz hissettiriyordu. Gözlerimi kıstım, kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki yaşadığımı hissediyordum, birkaç duygu zerresinden eser vardı yüreğimde, beni yürüyen bir ölü yapan da buydu ya. Lakin eğer duygularımın kalan son kırıntılarını da bu kadına acıyarak gösterecek olursam, işte o zaman hiç minicik olan bir benden zerre kalır mıydı içimde?

Gözlerini kırpmadan içimdeki o çocuğu öldürürlerdi, o çocuğu öyle iyi saklıyordum ve seviyordum ki kimsenin ondan haberi yoktu, henüz.

Tüfeği doğrulttum, kadının gözündeki her bir korku parçası bedenime batıyormuşcasına her bir yanımı acı ile doldurdu. "Üzgünüm.." fısıldadım.
"Bir canavar olduğum için."

Parmaklarım ağır bir kararsızlıkla ateş edeceğimin habercisi olarak hareketlendi.

Kadının gözlerinden son birkaç damla yere düşerken acı içinde gülümsediğine şahit oldum. Kara bir silüet bakış açıma girdi aniden, Ve bir çığlık koptu. Kris benden önce davranarak kadına ateş etmişti. Yaklaşık on beş dakikam asıl benliğimle savaşmakla geçmişti, istesem de yapamazdım ki. Birkaç yaş da benim gözlerimden savruldu, kafamı çevirdim tüfeğime. Gözlerimde tek bir yaş dahi olacak olursa eziyetlere maruz bırakılacaktım. Normal bir eziyet değil, kırbaç değil mesela. Ellerini ve bacaklarını kelepçeleyip çeken, vücudunu yırtacak kadar gererek acı çekmeni sağlayan işkence aletleri.. Yüzlerce kere katlanmıştım. Saklamaya çalıştığım merhametim içimde bir yerlerdeydi, istesem de yok edemezdim onu. Ört bas edebilirdim belki ama zerresinin de zerresi hep orada kalırdı.

Bir ihtimal doğru şeyi yaptığına inanan Kris omzumdaki tüfeği çekip yere attı ve beni de bir ağacın köşesine ittikten sonra "Ellerini havaya kaldır." dedi. Sesindeki kısa titreşim beni onun da merhametini gizliyor olabileceği ihtimaline, ya da düşüncesine itmeye yeltendi.

Biliyordum, insanlığının bir tutamı gizliydi içerisinde, hepimizin olduğu gibi. Fakat bazılarının doğasında vardı merhametsizlik, onların bir tutam insanlığı bile işe yaramaz durumdaydı.

Bedenim tir tir titriyordu, duraksadım. Ne yapacağını biliyordum, bunu yaparken düşünmeyecekti. "Ellerini kaldır dedim Chanyeol!"
Çaresizliğe bürünmüş, korkuyla cebelleşen minik bir chanyeol ve kendi ismini lekelendirmiş bir canavar olarak korkuya büründüm. İkisi de korkaktı, korku herkesin kendini koruma içgüdüsü ve alışılmışlığıydı. Yarıklar ve çizikler içerisinde kalmış kollarımı hızla kaldırdım, korkunun sonlanmasını istiyorsan beklememelisin chanyeol, ölü bir insan acı çekemez ayrıca.

İki kurşun da aynı anda avuçlarıma girdi, ağzımdan beş on tane inilti çıktı. Tutsak birer korkunun izi ve yara almış bir çocuğun haykırışlar ile doldu ruhum. Ruhum karanlık ve yara bere içerisindeydi.

Önizleme gibi düşünelim bunu, bölümler daha uzun olacak..

gazelle, chanbaek.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin