Kitap yazma konusunda pek tecrübeli olduğum söylenemez. Lakin ilk kitabım da değil. Kitap halihazırda bölümleri peş peşe göndereceğim. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin :)
İyi okumalar.
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••"İris?"
"İris?"
Uyanmamı sağlayan annemin çağırışlarıydı.
"Uyandım!" bunu demeseydim biraz daha seslenebilirdi. Siyah mavi yatak örtümü düzeltirken içimde. Okula lanetler indiriyordum. Sabahın bu saatinde kalkmaya ne gerek vardı?
Banyoya girip duş aldım ve saçlarımı kuruttum. Formalarımı dolaptan çıkardım; siyah etekli Şort ve siyah uzun kollu lacoste giydim. isteyen kırmızıda gidebilirdi ama siyah gayet hoştu. Az önce ensende topladığım dalgalı saçlarımı saldım çantamı da alıp aşağı indim.
Ah! Bir de şu kahvaltı işi vardı.
Masaya oturdum ılık sütümden bir yudum alıp ağzıma zeytin ve ekmek tıktım. Kusacak duruma gelmeden kalktım sofradan. Annemde çok geçmeden kalktı sofrayı kaldırıp holdeki vestiyerden yağmur çizmelerimi çıkardım. Eteğim dizimin üstünde çizmem altında bitiyordu. Tamamen siyah olmuştum annem her zamanki gibi rahatsız olmuştu. Dışarı çıkarken şişme montumu giydim annem de çantasını alıp çıktı evden. Soğuk dışarıda kalan dizlerimi ısırmıştı arabaya binince de pek bir şey değişmedi annem ısıtıcıyı açana kadar. Arabada yine hiç konuşmadık. Sıradan
Şebnem Hanım ve İris'tik işte. Okulun önüne gelince
"Saat 4'te burada olurum"
"Tamam. Görüşürüz"
Bir servise ihtiyacım yoktu zaten annem sabah bırakıp akşam alıyordu.
Okulun bahçesine girince Atakan yanımda bitti.
"N'aber güzellik?"
"Iyidir senden?"
"Fena değil. Dün gözüm seni çok aradı be! En yakın arkadaşını yapayalnız bıraktın."
"Lütfen Atakan biliyorsun kalabalık ve bu tarz kutlamalar hoşuma giden şeyler değil hem sen beni yalnız bıraktın bize gelseydin yapacak bir şeyler bulurduk."
"Yok sağ ol almayayım. Zaten Şebnem Hanım benden pek haz etmiyor"
Omuz silktim ne diyebilirdim hayatımın her köşesine müdahale eden bir annem vardı zaten.
"Her neyse sınıfa geçelim" deyip beni düşüncelerimin arasından sıyırdı. Kabul ederek onu takip ettim.
Atakan'ı 7. Sınıftan beri tanırdım. Tek arkadaşımdı. Pek kimseyle takılmazdım ama o Atakan'dı. Çok iyi arkadaş olmamıza rağmen birbirimize hiç benzemezdik. Onun Babası iş adamıydı benimkinin aksine vardı. Son derece varlıklıydılar. Atakan'da her akşam arabasına bir kız atıp bar bar dolaşırdı. Çoğu kez beni de yanına almak isterdi ama hiç oralı olmuyordum. Evde oturmak daha cazip geliyordu.
Dün akşam da Yılbaşı Kutlamaları için teklifte bulundu ama ben yine reddettim. Yazılı haftası yaklaştığından ders çalışacağımı söyleyince bir kaç iltifatta bulunup telefonu suratıma kapattı.
"Yine uçuşlardasın?"
"Hı?"
"Diyorum ki niye daldın?"
"Hiç."
"Her neyse matematikçi bu hafta yok. Yani 8 saat boş!" İşte Atakan'ı mutlu edecek bir haber!
Kantine geçip kahve aldık
"Sınıfa gidip biraz çalışalım?"
"Saçmalama kızım! İyi bir üniversite meraklısıysan annen doktor senin yani zengin seni özele gönderir ya da benim peder de çok zengin zaten seni benden çok seviyor o seni okutur!" Rahatlığına güldüm.
"Ha bir de babam okulun %51 hissesini aldı. Artık istediğin kadar bağır, çağır, kavga et soranlara okul babamın dersin"
"Evet en çok sevdiklerim Arasında zaten saydıkların!" Dedim gülerek
"Cidden ya sen niye böylesin şu kızla kavga etsene. Yol saçını başını ne olacak?"
Dedi kantin sırasındaki sarışını göstererek.
"Saçmalama Atakan."
"Yok kızım ben ciddiyim!"
'Yapma!' Der gibi baktım oflayıp göz devirdi.
2 dersi böyle geçirdik ardından 2 ders Fizik ve 1 ders Tarih' ten sonra nihayet öğle arasına girebilmiştik! Açlıktan Ölmek üzereydim.
Atakan kalkmam için dürtükledi. Cebime biraz para tıkıştırdıktan sonra yemekhaneye gittik.
"Ne varmış yemekte?"
"Köfte,patates kızartması, kola. Buradayız?"
"Evet."
Sıraya girip beklemeye başladık zaten 5 dakika sonra tepsilerimiz dolu bir masaya yerleştik. Her zaman olduğu gibi hiç konuşmadan önünüzdekileri süpürüp kalktık.
Herkesin unuttuğu bizim hep gittiğimiz yer olan yemekhanenin arkasına geçtik. Atakan'la oraya kırık bir bank koymuştuk ve geçen seneden beri orada oturuyorduk.
"Sana bir şey getirdim. Yılbaşı hediyesi."
Deyip montunun iç cebinden kırmızı bir kutu çıkardı. Gözlerimi kısarak ne olduğunu çıkarmaya çalışıyordum. Konu Atakan ise her şey olabilirdi. Kutuyu açtım ve beni ciddi anlamda tanıyan tek arkadaşım ne alacağımı iyi biliyordu. Kutu çikolata doluydu.
"Sanırım beni mutlu edebilecek tek kişisin!"
"Tabi oğlum bir zahmet!" Deyip yanağımı sıktı. Elimdeki kutuyu ona uzattım
"Haydi oradan! Paylaşacak mısın?"
"Eşek zaten bi senle paylaşırım!" Elini içine daldırdı ona bakarken güldüm o da güldü.
"Atakan?"
"Ha?"
"Kibar ol biraz!"
"Efendim canım?" Gülümsedim
"Seni çok seviyorum."
"Biliyorum!"
"Aptal!" Derken yine gülümsemiştim.
"İlk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?"
"Tabii Hatırlıyorum!" Dedim
"7. Sınıfta sizin okula gelmiştim. Sınıfta bir senin yanın boştu. Zaten buz gibi görüntün Yüzünden kimse yanına oturmuyordu. Ben Hariç. Ama oturunca bir somurttun ki! Hiç konuşmuyordun diye kızmıştım sana. Ama ben beden eğitimi dersinde yere düşünce ilk sen koştun. Tabii yine konuşmuyordun." Güldüm.
"Dizin çok kanamıştı. Sonraki gün okula gelmemiştin. Geldiğinde sana ' Bak bir konuda anlaşalım; çok konuşma, bağırıp çağırma, koşturma , çok soru sorma bunları yapmazsan arkadaş olabiliriz' demiştim."
"Ve ben sana hayran kalmıştım. Nasıl konuşmuştun öyle sanki 13 değil 23 yaşındaydın!" Güldüm. Ama ciddi anlamda hiç bir zaman gerçek bir çocuk gibi davranmamıştım.
"Senin yanında dolaşınca ben de dışlanmaya başladım tabii. Ama sen de ne soğuktun be kızım hep bir köşede durup etrafı inceliyordun."
"Yapacak başka bir şey yoktu."
"Deme öyle hepimiz oyun oynuyorduk."
"Oyun oynamak eğlenceli değildi Atakan."
"Ben hep kızlarla oynadığımdan aynı şeyleri söyleyemem bebeğim." Omzuna vurdum.
Aptal çocuk hep aynıydı tıpkı 7.sınıftaki gibi ne kadar onu durdurmaya çalışsam da aynı kalacaktı. Hep koşturan, alaycı, Çocuksu Atakan işte.