5. Bölüm İlk Gün.

65 8 3
                                    

Tekrar uyandığımda gün çoktan doğmuştu. Hatta sanki öğlen vaktiydi. Doğrulup odayı inceledim istemsizce ve istemsizce suratımı buruşturdum. 10 yaşında bir kız çocuğu değildim.
Dün akşam bileğimde kalan tokayla saçlarımı toplayıp dağılan yatağı düzelttim. Saat 11'i geçiyordu. Yüzümü yıkarken kapı çaldı.
"Kızım uyansana ya! Annemler kahvaltıya bekliyor... Ne ağır uykun varmış be!" Diye bağırıyordu Semih. Üzerimi değiştirip kahvaltıya indim. Sofra hazırdı hatta başlamak üzereydiler. Beni görünce 'günaydın' dediler. Karşılık verip dün akşamki yerime geçtim.
"Bugün İris'le alış verişe çıkıyoruz Bora"
Babam gülümseyerek baktı ikimize
"Öyle mi? Cidden sevindim buna."
Yavaş yavaş kahvaltı yapıyorduk. Bir ara Semih ile göz göze geldik. Kafasını iki yana salladı somurtarak. Omuz silktim. Hiç kardeş kavgalarına giremezdim. Kahvaltımı yaptıktan sonra mutfağa geçip kahve yaptım ve odama çıktım. Fazla ev sahibi gibi mi davranıyordum acaba? Kafamı iki yana sallayım pencere önünde duran koyu mor tekli koltuğa oturdum. Fincanımı da pencerenin kenarına koydum. İlk uyanışımdan sonra kar yağmaya devam etmiş olduğu bekliydi çünkü kalın bir kar tabakası oluşmuştu. Bahçedeki karı dün akşamki adam temizliyordu.
Bu şekilde düşünürken aklıma annem düştü. Acaba hâlâ hastanede miydi? Merakıma yenik düştüm. Masanın üzerindeki telefonu alıp son arananlardan annemi buldum. Bir kaç çalıştan sonra açtı.
"İris?"
"Nasılsın anne?"
"İyiyim canım sen?"
"Harika(!)" dedim alayla. Güldü.
"Yarın gideceğin yeni okul için heyecanlı mısın?"
"Sorma." Dedim alay ederek yine. Tekrar güldü.
"Bak orada kar varmış dikkat et kalın giyin tamam mı?"
"Tamam."
"Ee? Ne yapıyorsun bugün?"
"Sıla'yla alış verişe çıkacağız okul için."
"Öyle mi?" Sesi değişmişti.
"Anne! Mecbur olduğum için. Meraklı değilim bu abartılı hayata. Iyy bir de üvey kardeşim varmış... Anne?" Sonunda gülmüştü ama bu önemliydi.
"Efendim?"
"Üvey kardeşim...benden büyük. Babam evliyken mi senle olmuş?"
"Evet." Dedi tereddütle.
"Anne?"
"Evet?"
"Biliyor muydun?"
Cevapsız kaldım. Çünkü biliyordu. Çok iyi.
"Neden bana söylemedin?! Etrafımdakileri suçluyordum bir de. Asıl suçlu biziz! Ben kadar sen! Ve sen kadar babam! Neden evli adamla beraber oldun anne?!"
"Kapatmalıyım. Görüşürüz." Suratıma kapattı.
Bu iğrençti. Berbattı!
Ah, Sıla. O kadın onca şeye rağmen bana kucak açıyor! Şu an bu suçluluk duygusuyla kendimi tavana asabilirim.
Elimdeki telefon titreyince sinirle ekranı açtım. Dişlerim gıcırdıyordu.
"Hafta sonu orada olacağım. Eğer mantıklı bir açıklama istiyorsan baban, sen, ben oturur konuşuruz." Sorumluluk sahibi annem işte (!).
Elimi saçlarıma attığı. Sırada kapı vahşice açıldı ve Semih kafasını uzatıp;
"Annem hazırlansın diyor. Acele et!"
"Geldiğin yerde kapı yok mu?"
"Teşekkür etmen gerekir. Ayrıca bir yerden gelen varsa o da sensin!" Deyip kapıyı çarptı. Bunula beraber irkildim. Hakkettiğim kessinlikle buydu. Sıla'nın yaptığı değil.
Yüzümü yıkayıp odaya döndüm.
Siyah tişört, kot ve hırkamı giydim. Saçlarımı daha düzgün bir biçimde toplayıp postallarımı giydim. Annemin çıkardığı ek kartı çantama atıp aşağı indim.
Sıla kahvesinin son yudumunu alıp ayaklandı. Kapının önünde montunu ve çantasını alıp çıktı. Bende montumu giyip arkasından çıktım.
Bahçede bizi beyaz bir cip bekliyordu. Binince yoğun parfüm kokusu burnuma doldu.
"Önce gidip mobilyaları seçelim. Sonra bu soğuğa uygun kıyafetler alalım senin için. Hem bana da fikir verirsin." Dedi kocaman gülümseyerek.
"Tamam." Dedim kuru kuru. Bu kadına karşı yoğun bir suçluluk duyuyordum.
"Ee İris? Orada bıraktığın bir erkek arkadaşın falan var mıydı?"
"Hayır. Hiç sevgilim olmadı. Ama çok yakın bir arkadaşım vardı. Atakan."
"Zor olmuştur bırakmak."
"Öyle oldu." Gibi klişe bir konuşma geçti aramızda.
"Bu akşam Semih arkadaşlarıyla buluşacak. İstersen sen de git hem yeni ortamını görürsün hem de hava almış olursun."
"Semih'in bundan hoşlanacağını sanmam."
"O... Biraz garipsedi bu durumu ama alışır. Birbirinize fırsat vermelisiniz."
"Bilemiyorum. Umarım olur."
AVM'nin otoparkına arabayı park etti ve indik. İlk gördüğümüz mobilya mağazasına girdik. Siyah başlıklı bir yatak aldık. Ona uygun siyah mor bir dolap ve onlara uygunda bir çalışma masası. Bunlar dışında zaten mor bir koltuk ve makyaj masası vardı. Onlar kalabilirdi. Akşamüstü teslim edeceklerdi.
Bana kalın gömlek ve kazaklar aldık. Ayrıca pijamalar. Kendi için de bir kaç parça aldı. Evden 12.30 da çıkmıştık ama şu an saat 5'ti. Kahve içmeyi teklif etti. Bu yorgunlukla kabul ettim.
"Yüzün çok temiz. Makyaj yapmıyorsun değil mi?"
"Hayır. Hiç"
"Gözlerin güzel. En azından onları ortaya çıkarabilirsin biraz."
"Makyaja dair hiç bilgim yok."
"Sana yardım edebilirim... Bir kızım olmasını hep çok isterdim ama Semih'ten sonra yapmadım zaten yaşımda geçti." Dedi kaşlarım çatıldı. Bu kadının mı yaşı geçmişti. Benim yaşımda gibi duruyordu.
"Bence çok gençsiniz yapmamanız için hiç bir neden yok."
"Ah, sağ ol tatlım ama artık yapmama gerek yok sen varsın." Dedi gülümseyerek.
Bir an kalbim göğsünü vurmaya başladı. Yani cidden kocasının gayrimeşru çocuğunu kızı olarak mı görecekti? Nedendir bilmiyorum ama gözlerim doldu ve yaşlar süzüldü.
"Ah, ne oldu? Yanlış bir şey mi söyledim?"
"Yok. Hayır... Ben anlamıyorum. Eşinizin gayrimeşru çocuğuyum ve siz beni kızınız olarak görüyorsunuz. Ben yapmazdım. Daha doğrusu kimse yapmazdı. Sizi anlamıyorum."
Derin bir nefes alıp gülümsedi.
"Sana kötü davranmam için bir sebep yok. Olan şeyler geçmişte kaldı. Boş ver cidden seni sevdim. Sessiz sedasız , kendi köşende yaşıyorsun. Zararın dokunmuyor bana sana neden kötü davranayım ki?" Dedi yumuşak sesiyle. Sonra peçete uzattı. Gerekli işlemi yapıp peçeteyi attım.
"Bak gidip sana biraz makyaj malzemesi alalım ha? Hem akşamleyin de yaparsın."
"Cidden beni Semih'le gönderecek misiniz?"
"Evet. Hem kendi sosyal yaşamından koptun geldin. İyi gelir." Güldüm.
"Benim sosyal hayatım yoktu. Genelde evde oturan tiplerdendim."
"Sen bir genç kızsın İris. Bir kez bu yaşlara geleceksin. Keyfini çıkar ve bana bir daha siz deme lütfen. Sıla yada Sıla Abla diyebilirsin. " direk Sıla demek tuhaf olurdu. Sıla Abla diyecektim.
"Haydi kalk şu kozmetik işini halledelim" dedi. Ve alt kattaki kozmetikçiye girdik. Girer girmez ilgilenmeye başladılar.
Sıla benim için bir eyeliner, bir pudra, göz kalemi ve 2 ruh almıştı. Pudranın rengi dışında her şeyi o seçmişti. Kendi içinde bir şeyler aldı. Kasada 700 lira dediklerinde dudaklarım uçuklatacaktı.
"Ben bugün çok yük oldum. Keşke kendim ödeseydim."
"Saçmalama İris. Baban senin için en iyisini istiyor. Senin için hiç bir masraftan kaçınmaz. Emin ol."
"Babam... Neden sevgi yerine para ile ilgi gösteriyor."
"Sadece ne yapacağını bilmiyor. Ona zaman ver. Dikine gitme, kavga edip tartışırsanız sürekli bir yere varamazsınız. Bence babana karşı yumuşamalısın."
"Sanırım yapamayacağım. Yani zordu benim için. Gözlerimi açtığımda babam yoktu. Eksikliğini hissettim ama alışmıştım. Sonra bir anda çıkması tuhaf oldu. Ben sırf bu yüzden kendimi her şeyden soyutladım. Girdiğim her ortam da babamla ilgili sorular illa yöneltiliyordu. Bilmiyorum..." Sanırım hayatım boyunca en çok şimdi konuşmuştum.
"Bu konuda kessinlikle haklısın ama yeni bir hayat senin için var ve baban hep yanında olacaktır." Dedi omzumu sıkarak.
"İkimize de zaman gerek."
"Her şeyi bir anda beklemek garip olur zaten."
"Garip olur." Diye tekrarladım onu.

Yaptığım şey tuhaftı. Sıla'yla konuşmam tuhaftı. Yaşadığım her an tuhaf gelmeye başlamıştı. Nasıl bir normallik bekleyebilirdim ki?

Fotoğraflarda bile görmediğim babam gelip beni almış bambaşka bir hayatı önüme sunmuştu ve tüm nimetlerinden yararlanmamı istiyordu.

Beni kazanmak için miydi?
Doğrusunu söylemek gerekirse hak etmiyordum. Ben sonradan aralarına girmiş biriydim. Babamın gayri meşru ilişkisinden olan bi çocuk.
Bunu cidden hak etmiyordum.

EKSİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin