5. Bölüm: Zorunda Bırakılanlar

137 21 535
                                    

Müzikler:

Starset - Monster

Linkin Park - Numb

Austin Wintory - Family

G-Eazy, Halsey - Him&I 

          ⬤━━━━━━━⊶☯⊷━━━━━━━━⬤

Bazı şeyler, yaşanmadan da kesindir.

Mesela, şimdiki gibi.

Az sonra 47 kişinin katili olacağım, gibi.

"Kimsin sen ?" Yerdeki adamın sesi kısık çıkıyordu. Kan kaybediyor ve ölüyordu. Ama yavaş olsa iyi ederdi, çünkü onu diğer tarafa gönderecek olan bendim.

Düşünürmüş gibi yaparak etrafı inceledim. "Kimim ben ?" Gözlerimi yavaşça gözlerine indirdiğimde, korku dolu gözleri gözlerimi yakaladı.  "Herkes, mutlaka bunu sorar. Öldürdüğüm herkes bunu merak eder. Kimsin sen ?" Göz kırptım. "Sence kimim ben ?" 

Adam yutkundu ve konuşacağı sırada yüzünü buruşturdu, eli dizine gitti. Sonra gözleri öfkeyle arkamdaki noktalara baktı. "Bu kölelerin efendisi ? Sen de onlar gibi kölesin."

"Yanlış." Başımı iki yana salladığımda, kaşlarımı kaldırdım. "Çok yanlış sularda yüzüyorsunuz, bay Stefan." Kanlı çakımı çıkardığımda gözleri ona takıldı. Arkasındaki bana silah doğrultmuş ve liderlerinin emrini bekleyen 49 adam yere düşmeye başladılar. Elimdeki çakının ucuyla arkasını gösterdim. "Kölelerin de aynı şekilde."

Adam omzunun üzerinden arkasına baktı ve baktığı gibi, donakaldı. Bir kaç saniye kalakaldı, ardından yutkundu. Tabi ki herhangi 49 kişinin canını umursayacak veya üzülecek değildi. Sadece, kendisini koruyacak olan ve canları bir tırnağının ucuna bile değmeyecek olan adamlar, kendilerini korumadan ölüp gitmişlerdi. Bencillik bu olsa gerek ki, insan, bir noktada yanındaki insanları yalnızca birer et parçası olarak görüyordu.

Ona doğru yürümeye başladığımda, gözlerini korkuyla kapattı ve tekrar açtığında bana baktı. "Merhamet.." Ne mucizeviydi, günlük hayatında, karanlık zihninin en ücra köşelerinde bile anlamını unuttuğunu ve üstünün toz kaplandığını düşündüğüm bir pislik parçasının, tatlı canı mevzu bahis olduğunda hemen hatırlayabilmesi bu kadar hızlı, ondan çok uzak olan bir kavramı. İşte bu da, tanrının, biz kötülere olan şakasıydı. "Merhamet et, merhamet et bana ! Yalvarırım san-" Silahımı doğrultmam ve koluna iki kere, beklemeden ve gözümü ondan ayırmadan ateşlememle, bir bağırış koptu dudaklarından. Ve bu bağırış, yayıldı, yayıldı sessizliğe, karıştı kaybetmiş olduğum kalbime. 

Yanına geldiğimde çenesini tuttum ve bana bakmaya zorladım. Sağ elimle çenesini tutarken, sol elimle çakımın ucunu boynuna bastırıyordum. Kıpırdarsa eğer, ölecekti. "Kapa çeneni. Eğer ses çıkarmaya devam edersen, diğer koluna 3 mermi yersin." Fısıltım o kadar güçlü çıkıyordu ki, adam fiziksel olmasa da, ruhen acı çekmeye başladı. Elimle çenesini ittim ve yere düştü. Bacakları ve kolu hareket ettiği için acıyla çığlık attı. Sinirle gözlerimi kapadım ve diğer koluna 3 kere sıktım. İnsanların anlayışsızlıklarını da sevmiyordum, burada başı ağrıyan biri olsaydı ne olacaktı ? Saygı duymak, bu kadar zor olmasa gerekti.

Gözlerimi açtığımda yüzüne sağlam bir yumruk indirdim, ağzından birkaç dişi söküldü ve kan fışkırdı, fakat asıl sorunun bu olmadığını anladığımda, deri, siyah ve uzun ceketimdeki kanla bakışıyordum.

Gözlerimi yavaşça kapadığımda, alışıldık ve tanıdık bir öfke, büyük bir azimle sinir uçlarıma yayıldı. Gözlerimi açtım, ve çenesini sıkıca tuttum. Yüzüme bakması için zorladığımda, sağ bacağına botumun ökçesiyle, sert bir şekilde bastırdım. Hamlem karşısında bağıracağını bildiğim için ve bu sırada, çığlığı dudaklarından kopmadan, çenesini tutarken bir yumruk daha indirdim ve sıkkın bir nefes verdim. "Sana," dedim, kısık bir sesle. "Ses çıkarma, demiştim."

Zorluk Târiki (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin