1 gün sonra..
Bu gün okula gitmek için çok erken kalkmıştım daha doğrusu uyuyamamıştım.
Banyoda işimi hallettikten sonra odama geçip hazırlanmaya başladım altıma bol rahat bir pantolon üstüne ise koyu kahve bir üst. Üstümü giydikten sonra çantamı hazırlamaya başladım Yektanın tahminine göre bu gün okulda kalacaktık bende bu yüzden hazırlıklı gidecektim. Çantama belki lazım olur diye bir t-shirt ve kapatıcı koydum tam çantamı kapatacakken aklıma bişey daha geldi çekmece mi açıp içinden küçük bir çakı çıkardım babamın ne yapacağı belli olmaz diye alıp baş ucumdaki komidine gizlemiştim şimdide okulda ne olacağı belli olmaz diye yanıma alacaktım. Çantamın yanına gidip çakıyı t-shirt'ün ortasına koyup katladım.
Odamdan çıkmadan boynumdaki lekeyi kapattım. Aşağı indiğimde annem kahvaltı hazırlıyordudu bu gün babam evde olduğu için ev çok sesizdi, tek ses onunkiydi. "Mayıs erkencisin bişey mi oldu?" Anneler en ufak şeyi bile nasılda anlıyorlardı ama.
Benimki ufak olmasa bile.
"Yok bişey bu gün okula erken gitmem gerekiyor o yüzden." Dün eve geç gelmiştim bu yüzden annem baya soru soru sormuştu. 'Arkadaşların kim? Kız mı erkek mi? Yoksa sevgilimi yaptın, Mayıs haddini aşma sana arkadaş edin dedik sevgili değil! Kızım bana herşeyi söyleye bilirsin ama sevgiliye karşıyım bunu bil. Derslerine odaklan senin iyiliğin için söylüyorum.' Gibi şeyler.
"Tamam. Baban içeride yanına git kızmasın." Kafa sallayıp içeriye gittim. Büyük koltukta yayılarak telefonla konuşuyordu. Tekli koltuğa oturup telefonumla oyalanmaya başladım telefondaki kişiyle baya sert ve bağırarak konuşuyordu çaktırmadan onu dinlemeye başladım.
'Ben size demiştim ama beni dinlemediniz' karşı taraftaki kişinin sesini duyamıyodum bu yüzden neyle alakalı konuştuklarını anlamam biraz zordu ama büyük ihtimal işle alakalıydı. Babam büyük bir ilaç fabrikasının ortağıydı bu yüzde maddi açıdan biraz varlıklıydık fakat babamın bir üst kademede gözü vardı bu yüzdende çok çalışıp kademesini yükseltmeye çalışıyordu. Aslında babamın ortağı olduğu ilaç fabrikası hakkında çok fazla söylentiler vardı. İlaçların yasal olmadığı, orada ilaç yerine başka kimyasal şeylerin üretildiği, bir ayin düzenledikleri ve benzeri gibi saçma sapan şeyler. Babamın böyle olaylara karışacak cesareti yoktu bu yüzden ben bu söylentilere inanmıyordum.
'Yeter artık herşeyi bana bırakın' Telefonu kapatıp ayağa kalktı. Telefondan bir yerlere tıklayıp telefonu tekrar kulağına götürdü. 'Siz ne yaptığınızı zannediyorsunuz, ben size güvenip bu işe girdim ve şimdi sizin yaptıgınıza bakın. Ben bu işte yokum.' Baya sınırlı gözüküyordu umarım bize patlamadan çekip giderdi. 'Evet çekiliyorum şartlar umurumda değil ne yapıyorsanız yapın ama beni bulaştırmayın.' Karşı tarafın konuşmasına izin vermeden telefonu kapattı.
"Şerefsiz piçler" acaba neyi bu kadar sinirlenmişti, o söylentiler doğru olabilirmiydi?
"Kahvaltıya geçebilirsiniz" Annemin çağırmasıyla ayağa kalkıp mutfağa gittim.
"Arkın nerede?" Kalktığımdan beri onu görmemiştim normalde herkesten önce kalkardı.
"O bu gün okula gitmeyecek okulda seminer varmış" birşey demeden sandalyeye oturdum. Babamda gelince zaten konuşmamız yarım kalacaktı bu yüzden hiç başlamasak daha iyi olurdu.
"Yumurta nede soğuk!" Kahvaltının sonlarına doğru gelmiştik babam daha yeni yumurtayı yediği için yumurta soğumuştu ve şimdi bunun yüzünden annem azar yiyecekti.
"Kahvaltının sonunda yersen tabikide soğur" annem birşey demeden olaya müdahale olmuştum. Aslında azarlayacak bahane arıyordu az önce telefonla konuştuğu kişi moralini sıfıra indirmişdi bunun hıncınıda annemden çıkaracaktı.
"Sana bişey demedim ona sordum karışma"
"Kadın sana diyorum yumurta neden soğuk benim cinlerimi tepeme getirme sana neler yapabileceğimi bildiğin halde bana düzgün davranmıyorsun. İllaha bir yerini kırmam yada kesmemmi gerekiyor cevap ver!" O her masaya vurduğunda annem yerinden sıçrıyordu."Soğutmasaydın o zaman annemin suçu yok o yüzden düzgün konuş!" Ayağa kalkıp masa örtüsünü çekip herseyi yere attı bağzı bardaklar kırılmış ve tüm kahvaltılık halıya dökülmüştü ve benim kırmızı çizgim nimetti bu yüzden dahada sinirlenmiştim. Annemin kolundan tuttu, bende hemen ayağa kalkıp annemi arkama alacak şekilde önüne durdum. Beni dezgeha doğru itekleyip tekrardan sertçe kolundan tutup ayağa kaldırmaya çalıştı, tekrardan önüne geçip annemin kolundanki elini çektim.
"Bana zorluk çıkarma senide ayağımın altına almayayım" annemi iyice arkama alıp üstüne doğru ilerlemeye başladım. Bana birşey yapamazdı yapsada karşılık vermekten çekinmezdim. Beni görmezden gelip tekrardan anneme doğru ilerlemeye başladı, masada kalandır tabağı eline alıp tam karşısına fırlattı, sırtım oraya dönük olduğu için nereye attığını bilmiyordum bu yüzden hemen arkama dönüp baktım. O sırada kulağım güçlü bir şekilde çınlamaya başladı. O an herşey durmuş ama onlara zıt şekilde etraf dönüyordu. Yere düşen cam parçalarında kan vardı, annemin kanı. Annem kafası kanlar içinde yerde düşmüş ve ben onu koruyamamıştım.
"Sen ne yaptın ne yaptın!" Üstüne yürüyerek onu yumruklamaya başladım. Var gücümle tüm vücudunu yumrukluyordum, sıktığım yumruğumu sert bir şekilde suratına geçirdim sonra birtane daha. Bana karşılık vermiyordu çok sert vuruyordum. Var gücümle vuruyordum.
"Sırf yumurta soğuk diye. Ne yaptın sen geberde kurtulalım senden, git artık boşan annemden defol git, kiminle yattığın kiminle eylendiğin kiminle annemi aldattığın umrumda değil senden ilk ve son isteğim boşanman ve bizi salıp defolup gitmen." Bir yandan vargücümle vurup bir yandanda hayatımda ilk defa ona yalvarıyordum. Annem yerde kanlar içinde yatarken tek yaptığım buydu, ambulansı aramam gerekiyordu, ayık olup olmadığını kontrol etmem gerekiyordu fakat ben sadece hıncımı çıkarıyordum. Hiç birşey söylemeden mutfaktan çıktı ardından dış kapının sesi geldi. Hiç birşey yapmadan gitmişti, ne onun peşinden gidebilmiştim nede dahada ambulansı aramıştım. Etrafa bakınıp telefonumu aramaya başladım o sırada gözüme mutfak kapısının biraz ötesindeki Arkın'ı gördüm, anneme bakıyordu ama tepki vermiyordu, ne demeliyim ne yapmalıyım bilmiyordum ama telefonu aramaya devam ettim.
"Öldümü?" Arkın konuşmaya başladı ama ben ona ne diyeceğimi bilmiyordum. Ölmüşmüydü hayır annem ölemez bizi bırakamaz, ona yaşatacağım çok güzel şeyler var daha onunla dışarıya çıkıp ne isterse onu yapıp nereye gidelim derse oraya götürecaktim, ona yaşamanın nasıl bir his olduğunu tattırıcaktım çünkü annem beden olarak yaşayan fakat ruhu ölü bir kadındı, o adam onu öldürmüştü evlendiği ilk gün o ölmüştü. Ama ben onu tekrar yaşatacaktım.
"Hayır ölemez o güçlü" sonunda telefonumu bulup elime aldım. Ambulansı arayıp durumunun acil olduğunu kafasından yaralandığını söyleyip zar zor adresi verdim, o sinir ve üzüntüyle evimizin adresini bile unutmuştum. Sahi artık bu eve bir daha gelirmiydik? "Anne bak o adam bir daha bize yaklaşamıyacak onu polise vericem eyer tutklanmazsa gözünün yaşına bakmadan onu kendi ellerimle öldüreceğim. Bu sana sözüm olsun. Söz, onu kendiellerimle öldüreceğim" Ambulansı bekliyorduk, aslında kendim götürücektim fakat Arkın vardı onu bırakmazdım yanımda da götüremezdim bu yüzden beklemeliydik.
"Ölmeyecek değilmi?" Hâlâ aynı yerindeydi. Ne ağlıyordu nede kıpırdıyordu sadece boş boş bakıyordu.
"Saçmalama bu bizim annemiz sence ölürmü? Merak etme ona hiç bir şey olmaz, olamaz." Ona kafamdaki saçma senaryolardan bahsedemezdim, ona çok kan kaybetmiş biraz zor diyemem ona nabzının yavaşladığını söyleyemedim. Ümidinin kesilmemesi için ona iyi şeyler söylemem gerekiyordu fakat söyleyecek birşey bulamıyordum- ona yalan söylemek istemiyordum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİSE-LİSTE
Mystère / ThrillerDÜZENLENİYOR Bir anda telefonuma bir bildirim geldi ben telefonumu elime aldığım sırada kafedeki neredeyse bütün herkesin telefonundan bildirim sesi geldi. Yekta ve Gece dahil herkes birbirine bakarak neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Telefonumu...