5. bölüm "acılara alıştım"

8 1 0
                                    

Kaderin ipleri kimini korur, siper olur
Kiminin bileklerini keser, boynundan asar...
~•

"kes sesini berat" diye sitem etti Rabia. "Kimse kim sanane"

Saat sabah 10'du ve berat ablasının telefonu kurcalamış, yiğit isminde birinin ona istek attığını görmüştü.

"Sevgilin işte" dedi Berat.

"Bak nasıl reddediyorum" diyip isteği reddetti.

"Sevgilin" diye inat etti berat.

"Senin belanı öperim çocuk" diye bağırdı Rabia. "Defol git başımdan"

"Sakin olun" dedim. "Sabah sabah ya" diyip ayağa kalktım. Beratın yanına oturup elimi omzuna koydum.

"Ablacım bak, birisine iftira atmak çok büyük günahtır" dedim yumuşak ses tonumla.

"Gerçek olan bir şeyi söylemek ne zaman iftira sayıldı" dedi Berat.

Kendine gel! Sen daha 8 yaşındasın canım.

"Bak bana çocuk" diyip sağ elimle yanaklarını sıktım. "Saçma sapan iftira atarsan ben de senin foyanı ortaya atarım kalırsın göt lalesi gibi"

"Ne varmış" diye konuştu berat elleriyle elimi iterek.

Arkama yaslanıp bacak bacak üstüne attım. Ardından ellerimi başımın arkasında buluşturup sırıttım.

"Zeynep diye birini sevdiğini" dedim uzatarak. "Ama kızın başka birini sevdiğini"

O esnada berat hızla karnıma yumruk atmıştı.

Acıyla inlerken Rabia ayağa kalmıştı.

Ağzıma gelen demir tadıyla yutkundum.

"Öyle biri yok" diye bağırdı berat ardından odadan çıktı.

Ellerim karnımda buluşmuştu acıyla.

"İyi misin" dedi Rabia telaşla.

Gülümseyerek "iyiyim" dedim. Ardından ayağa kalktım. "Çocuk yani bir şey olmaz. Neyse elimi yüzümü yıkayayım kahvaltı hazırlamaya yardım edelim"

"İyi değilsin" dedi Rabia.

"İyiyim yavrum" dedim ve odadan çıktım. Karnımı tutarak zorla da olsa banyoya varmıştım. Kapıyı kilitleyip el lavabosuna ağzımdaki kanı tükürdüm.

"Sus Miray. Anlatma kimseye, sus" dedim kendime fısıltıyla.

Ağzımı bir kaç kez çalkalayıp ağzımı kuruladım.

Tişörtümü hafifçe yukarı kaldırıp karnıma baktım. Her tarafı mordu...

Geçen yıl
"Gel lan" dedi karşımdaki rakip.

Hızla çocuğun üstüne yürüdüm. Çocuk karnıma hızla tekme atıp beni yere fırlatmayı başarmıştı. Ağzımdan kan gelmişti.

Yerden kalkıp çocuğun üstüne koştum hırsla. Aynı şeyi ben ona yapmıştım. Çocuk yere serildiği anda ağzından kan gelmişti.

Ağzımdan kan akarken sırıttım. "Hepsi annemin hayalleri için" diye bağırdım.
~•

Elimi yüzümü yıkayıp saçlarımı sıkı at kuyruğu yaptım ardından banyodan çıkıp mutfağa gittim.

Hülya teyze, anaannem, Rabia ve teyzem kahvaltı hazırlıyorlardı.

"Kuzum sen de ekmekleri doğrar mısın" dedi teyzem.

"Tabi ki " dedim. Ablamın verdiği ekmekleri ekmek bıçağıyla kesmeye başladım.

"Berat nerede bu arada" dedim ekmekleri keserken.

"Cehennemin dibinde" diye söylendi Rabia.

"Sen niye bu çocuğa böyle davranıyorsun" diye öfkelendi teyzem.

"Az önce kızın karnına yumruk attı" diye bağırdı Rabia eliyle beni gösterirken. O an herkes bana bakmıştı.

"İyiyim" dedim ellerimi havaya kaldırarak.

"Beratın vurmasıyla bir şey mi olacak" dedi teyzem.

"Kız bağırdı resmen" dedi Rabia titreyen sesiyle. "Ama sen hâlâ oğlunu savunuyorsun. Banu teyzem kızını size emanet etti. Miray bu acıları çekmektense anne ve babasıyla gitseydi çok daha iyi olurdu biliyor musun"
~•

Kahvaltıdan sonra erkekler evden çıkmıştı. Teyzem, anaannem ve Hülya teyze de mutfaktaydı. Bir kaç misafir gelecekmiş, hazırlık yapıyorlardı.

Ben ve Rabia da bize ayrılan yatak odasında oturmuş sohbet ediyorduk.

"Ben çok özür dilerim" dedi Rabia. "O an sinirle söylediğim söz için"

"Asla önemli yok" dedim. "Ben bunu kendimi bildim bileli söylüyorum"

"Nasıl bu kadar güçlüsün" dedi Rabia.

"Hayat benden daha da zayıf demek ki" diyip ayağa kalktım ve telefonumu elime aldım.

"Tabu oynayalım mı" dedim.

Rabia gülümseyerek "olur" dedi.

"Ben soruyorum o zaman" diyip bağdaş kurarak oturdum.
~•

"Misafirler bana mı geliyor amınakoyayım" dedi Rabia öfkeyle. "Ben bu odadan çıkmak zorunda mıyım"

"Beni tek mi bırakıyorsun" dedim. "Yapma"

"Asla" diyip ayağa kalktı.

O esnada kapı açıldı. Gelen berattı.

"Annem sizi çağırıyor" dedi benim yüzüme bakmadan.

"Geliyoruz prens" dedim. "Ama o kafan eğik oldukça tacın düşer haberin olsun"

"Kime ne" diyip odadan çıktı.

"Evleneceği kıza üzülüyorum" dedi Rabia saçlarını toplayarak. "Vallahi yazık kıza"

Ağzıma yine kan tadı gelmişti. Aniden öksürmeye başlamıştım.

"İyi misin" dedi Rabia hızla yanıma gelerek.

"İyiyim" dedi öksürmeye devam ederken.

"Defol miray. Yeter artık. O karnındaki morluklar ne o zaman" diye bağırdı Rabia.

"Ben yaptım" dedim nefes almaya çalışarak. Ağzımdan biriken kanı avcumun içine tükürdüm.
"Rengi açık pembe Rabia" dedim ve sırıttım.

"Sen salak mısın ağzından kan geldi" diye bağırdı Rabia. "Anne!" diye çığlık attı.

"Hemoptizi bu" dedim. Güçsüzleşen bacaklarımla birlikte yere oturdum. Gözlerim yavaşça kapanırken kapı şiddetle açıldı. İçeri anaannem, Alperen amcam, teyzem ve diğer tüm kişiler girmişti odaya. Ama içlerinde tek birisi dikkatimi çekmişti; hayatımda ilk defa görüyordum.

Rabia ağlıyordu.

"Ağlama salak" dedim. "Anne ve babam beni bekliyordu zaten"
~•

Anne ve baba... Özledim sizi, özledim...
Annesine babasına çiçek alan kızlardan olmak isterdim fakat anne ve babasının mezarına çiçek alıyorum ben. Çiçekçiler belki de bunun için vardır. Kim bilir? O çiçekçiye sevgililer gider, fakat kimse düşünmez mi mezara koymak için alınan çiçeklerin de oradan alındığını?

Tükendim. Tek tükenen ben değilim, akciğerim de tükendi. Yüreğim sızlıyor dedim ya, akciğerimmiş sızlayan. Ama yemin ederim ki yüreğim de sızlıyor anne.

Ama anne ve baba. Siz sakın üzülmeyin. Siz rahata kavuştunuz artık. Dünya'nın kahrını, derdini çekmiyorsunuz. Sonsuz uykudasınız ve beni bekliyorsunuz. Bekleyin. Annemin hayallerinin hepsi gerçekleştirdikten sonra geleceğim...
~•

~•
Devam edecek...

Kara Deniz 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin