Türkiye de anlatılan pek çok korku hikayesi ve şehir efsaneleri vardır.Bunlardan birisi de 1960'lı yıllarda olan ve köylülerin yeni doğmuş bebeklerine yardım etme bahanesiyle el koyan Bitlisli Belkıs Ananın hikâyesidir...
1960'lı yıllarda Bitlis'in ismi açıklanmayan bazı köylerinde köylüler bazı garip olaylarla karşılaşmaya başladılar aradan 60 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen bu olaylar ve bu olaylarla ilgili anlatılan hikayeler hala açıklığa kavuşmadı ve kimine göre Türkiye'nin en gizemli olaylardan birini aldı. O yıllarda bazı civar köylerde ki çocuklar elleri,kolları ve gözleri olmadan dünyaya geliyorlardı yeni doğan bazı bebeklerde ise sadece tek göz bulunuyordu küçük çocuklardaki bu durumlar sadece belirli sakatlıklarla alakalı değil gibiydi.Kimi bebeklerin ise yüzlerinin ve vücutlarının bazı yerleri yılan deresi gibi pullarla kaplı dilleri de çatal gibiydi olaylar sıklaşmıştı ve yeni doğan çocukların neredeyse hepsinde benzer sorunlar meydana gelmeye başladı bebeklerin tamamında bu tür hastalıklar ve sakatlıklar olması sonucunda köylüler üzerlerine bir çeşit lanet veya büyü olduğunu düşünmeye başladılar kendilerine bir şey musallat olduğunu veya lanetlendiklerine inandılar. Dertlerine derman aramak bu duruma bir çare bulmak umuduyla toplandılar aynı sorunları yaşayan ailelerden oluşan köy halkları, Bitlis'te büyücülüyle ve yaptığı tılsım işleri ile bilinen kadına gitmeye karar verdiler.
Gidecekleri bu kadın civardakilerin Belkıs ana olarak adlandırıldığı yaşlı ve görüntüsü ürkütücü olan tanınmış bir medyum ve büyücüydü. Belkıs ana çevrede iyi bir insan olarak anılan birisiydi anlatılanlara göre musallat vakalarını çözer ve büyü yapılmış kişilere yardımcı olurdu, bu nedenle başlarındaki lanetden kurtulmak isteyen ve yeni doğmuş bebeklerinin iyileşmesi umuduyla bir çare arayan köy halkı Bitlis'li Belkıs ananın yanına gitmeye karar verdi.Köylüler ile görüşen Belkıs ana işledikleri günahlardan ötürü köy halkının başına bunların gelmiş olduğunu ve köylülerin lanetlendiğini söyledi ve her ailenin hastalıklı ve sakat doğan çocuğunu kendisine getirmesini istedi, ve bu bebekleri kendilerine getirirlerse ve Belkıs ananın dediklerini yaparlarsa başlarındaki musallattan ve lanetten kurtulacaklarını ve bundan sonra dünyaya gelecek çocuklarına da herhangi bir sağlık sorunu olmayacağını belirtti. Olaylar resmi mercilere konuşan bir kişi tarafından şöyle anlatılıyor;
"Ben kendisini çok görmedim yalnızca bir defa onu uzaktan gördüm ve onun mübarekliğine anlatacağım biçimde tanıdık oldum. Bir gece dünyaya gelmiş hastalıklı bebeklerinden birisini kendisine götürdüm Belkıs ana diğer çocukların annelerini de evin bahçesinde toplamıştı.
Yaklaşık 10-15 kişilik grup evin bahçesinde hepsi bir ağızdan Belkıs ananın söylediği ayetleri tekrarlıyorlardı bahçedeki kadınlar ayetleri okumayı sürdürürken Belkıs ana da yeni doğmuş ve iki gözüde olmayan bir bebeği beşiğin içine koydu bebeğin gözleri yoktu ve gözlerinin olduğu yer alnı ile birleşmiş gibiydi. Belkıs ana bebeğin olmayan gözlerinin yer aldığı kısma göz şekilleri çizdi ve Arapça yazılar yazmaya başladı. Ardından ilk defa duyduğum sözler ile beraber gitgide yükselen sese bağırdı o esnada simsiyah bir gölgenin beşiğin oldu tarafa çocuğun yanına doğru geldiğine hem ben hemde ordaki kadınlar hepimiz şahit olduk o gölge bebeği beşikten alıp götürdü herkes çığlık çığlığa bağırarak dağıldı hiç birimiz böyle bir şeyi daha önce görmemiştik. Duyduklarıma göre bu olay daha önceden de olmuş ve aynı şekilde başka bebekleri de götürmüş o gölgenin ne olduğunu ve nasıl bir gücün böyle bir şey yapabildiğini hiçbir zaman öğrenemedik"Bu gölge neydi ve çocuğu neden götürmüştü? Bu sorunun cevabı hiçbir zaman bulunamadı Belkıs ananın bahçesindeki insanlar yaşadıkları bu doğaüstü deneyim nedeniyle panikle ve çığlık atarak oradan uzaklaşmıştı.
Olaylar tabii ki de burada bitmemişti benzer deneyimleri yaşayanlar başlarına gelenleri anlatmıştı. Bitlis'li Belkıs tarafından alınan çocuklardan birinin babası jandarmaya verdiği ifadesi şöyleydi;
"İki çocuğumuzda ne yazık ki hastalıklı doğmuştu çocuklarımdan birinin elleri ve kolları yerinde değildi diğerinin ise Allah düşmanımın başına vermesin derisi yılan deresi gibi pul pul dili ise tıpkı yılan gibi çatallıydı Bitlis'li Belkıs olarak bildiğimiz ve bizim gibi hastalıklı çocuğu olanları tedavi eden bir hoca olduğunu duyunca köye gidip başıma gelenleri anlattık bizden para yahut başka bir şey talep etmedi ama bizden yeni doğmuş olan derisi yılan derisine benzeyen çocuğumuzu isteyerek üstümüzde ki bela ve lanetin gitmesi için vermemizi yüce Allah'ın izniyle sonra doğacak çocuklarının sağlıklı olacağını söyledi söylediklerine ek olarak bir domuz öldürmemizi ve derisini yüzüp ona getirmemizi aynı zamanla domuzdan akan kanı her akşam yatsıdan sonra birer kaşık içmemizi söyledi dediklerini aynen yaptık domuz kanını hangi gece içsek sabaha kadar evimizin içinde bir takım ayak sesleri ve tıkırtılar duyuyorduk sanki birileri kaçarcasına evin içinde koşuyordu karım uyurken kendi kendine Bismillah Bismillah diye bağırıp devamında küfürler ederek uyanıyordu sonrasında söylediği günde çocuğumuzu ve domuz derisini Bitlis'li Belkısa götürdük evinde bizim gibi hastalıklı çocukları olan başka ailelerde vardı getirdiğimiz domuz derisini yeni doğmuş olan çocuğumun üstüne sardı deriye de anlamadığım birtakım arapça olan harfler yazmaya başladı bunu yaparken bana dönüp oğlunu bu belayı kaldırmak için feda ediyormusun diyerek 3 defa sordu bende ediyorum diye 3 defa cevap verdim o anda toplandığımız odanın kapısı kendi kendine açıldı ve siyah bir gölge beşikte ki domuz derisine sarılı bebeği alıp götürdü o gölgenin ne olduğunu anlayamasak da odadaki kadın erkek herkes bağırarak kaçıştı"
Çocukları elinden alınan ve yaşadıkları felaketten kurtulacakları söylenen köylüler aradan ayran geçmiş olmasına rağmen hiç kimsede bir düzelme olmadığını fark eder bu felaketler azalmadığı gibi üstüne eklenerek artar Yeni doğan bebeklerin yine hastalıklı ve sakat olması köylülerin yaşamlarının daha da kötüye gitmesi başlarının beladan kurtulamaması sonrasında köy halkı tekrar toplanmaya karar verir Bitlis'li Belkıs ananın evine tekrar gitmeye karar verirler ancak onu evde bulamazlar anlatılanlara göre evde kimse yoktur önce bahçeden Belkıs anaya seslenirler ancak çıkan olmaz kapıya giderler ama kapıda kilitlidir ardından köy halkı muhtarla birlikte kapıyı kırar ve içeri girer içeri girdikleri zaman şahit oldukla bir şeyler karşısında birçok kişinin köyü terk ettiği rivayet edilir çünkü Bitlis'li Belkısın evi sanki içinde hiç kimse yaşamamış ve yıllardır boşmuş gibi durur evde ne Belkıs Ana ne de onun evde yaşadığına dair bir eşya vardır oysa ki köylerden onlarca kişi Belkıs ana nın evine gitmiş ve onunla konuşmuştur evde bulunan eşyaların üzeri sanki senelerdir kullanılmamış gibi kalın bir toz tabakası ile kaplıdır ve Belkıs ana dan da hiçbir iz yoktur bu çocuklara ne olmuş bu insanlar nereye gitmişlerdi çevre illerden gelen 20 30 kadar aile ise hem çocukların akıbetini bilmediği hem de dolandırıldıklarını düşündüğü için köy muhtarını bilgilendirir köylüler yaşadıkları olayları ve hem de kadının dolandırıcı olduğunu sandıklarından köye jandarmayı davet ederler jandarma köye gelip köyde araştırma yapar ancak yaptıkları araştırmada kadının köyde ikamet ettiği ile alakalı hiçbir kanıt bulamazlar ve Belkıs ana isimli şahıs hakkında hiçbir bilgiye ulaşamazlar bu nedenle Bitlis'li Belkıs ana nın gerçekte kim olduğu bilinmez
Belkıs ananın aldığı çocuklar ve evindeki o ürkütücü olaylar ise kocaman bir soru işareti olarak kalır bu olayların şahit olmuş birçok vatandaş Belkısın sağlıklı çocuk sahibi olamayan insanlara yaptıkları büyüler sebebiyle bu topraklarda yaşamış insan suretinde bir cin veya bir ifrit olduğunu düşünüyor. Bitlis'li Belkıs ın büyüklerde kullandığı çocukların başlarına ne geldiği ise hala bilinmiyor.