Akademinin siyah duvarlarına yaslanmış, Elena ve Kalyayı bekliyordum. Toplam üç öğretmenle tanışmıştım, dersler çoğunluklu tanışma ve bildiklerimizin gözlemlenmesi ile geçmişti. Hiç bir şey yapamadığımdan emin olmuştum artık, sol avcumu yukarı bakacak şekilde önümde tutup avcumdan su yükseldiğini hayal ediyordum. Diğerleri bunu kolayca yapıyordu, odağımı tamamen avucumdan çıkmasını istediğim su damlasına verdim. Gözlerimi bile kırpmadan avcuma bakıyordum, önümden geçenlerin kıkırdamalarını ve nasıl göründüğümü umursamadım, avuç içim karıncalanmaya başlayınca ufak bir umut kırıntısının varlığını hissettim. Gözlerim yanmaya başlamış avuç için iyice terlemeye başlamıştı, avucumdaki ter damlalarının yükselip su damlalarına dönüştüğünü hayal ettim, etrafımdaki tüm sesler kesilmişti. Dur. İç sesim olarak adlandırsam da rüyamdaki sese benzeyen komutu dinlemedim ve devam ettim, ter damlaları yavaş yavaş bir bütün haline geliyordu başım yerinden çıkacak kadar ağrımaya başlamıştı, başka bir ter damlası da avucumdaki kavisli çizgiden ilerleyerek ortada oluşan minik küreye katıldı. Odaklandığım tek şey havalandırmaya çalıştığım ter küresindeydi, berraklaştı ve su haline geldi, bu gerçek dışıydı! Şuan elimde bir su küresi bulunuyordu, gözlerimi kırpıştırarak görüntümü netleştirdim. Küreyi havaya kaldırmaya çalışıyordum fakat yerinden milim hareket etmiyordu, omzuma dokunan bir el hissedince reflekse su küresini yanlışlıkla karşımdaki uzun kırmızı saçlı adama fırlattım. Ne yaptığımı fark edince karşımda sırılsıklam olmuş gömleğe baktım, ardından gözlerim yavaşça yukarı tırmandı ve ıslak kırmızı saçlı, beyaz tenli, yumuşak çene hattı ve sarı gözleriyle bana bakan öğrenciden özür dilemek için ağzımı açtığımda "Sorun değil, seni korkuttuğum için üzgünüm, Sadece Elena ve arkadaşının seni zemin katta beklediğini söyleyecektim." kibarlığı karşısında şaşırsam da belli etmemeye çalıştım "Teşekkür ederim, bilerek olmadı." gülümseyerek yanından ayrıldım. Zemin kata nasıl ineceğimi bir kaç öğrenciye sorarak kaybolmamıştım, Kalya gülümseyerek el salladı ve yerlerini belli etti. Yanlarına ulaştığımda Kalya çok mutlu görünüyordu, Elena cebinden bir kaç taş çıkararak bana verdi. Elimdeki üzeri element sembolleriyle oyulmuş taşları inceledim, galiba bu taşlar onların paralarıydı ve tahmin ettiğimde çok daha hafif ve inceydiler. Kalya benim ve Elena'nın koluna girerek çıkıştaki kadının yanına ilerledi, "Arkadaşımızın yanında hiç giysi yok, ailesi de burada değil onun için bir kaç giysi almaya gidebilir miyiz?" kadın kaşlarını kaldırarak üçümüzü de süzdükten sonra "O neden tek gitmiyor?" Kalya hemen söze atladı "Çünkü o buralara çok yabancı ve tarzı çok kötü." son dediğiyle dirseğimle dürttüm, bana kısa bir bakış attıktan sonra yalvaran gözlerle kadına baktı, saçlarına aklar düşmüş bu kadının yıllarca öğrencilerden bıktığı gözlerinden okunuyordu. Kadın bıkkınlıkla başından savmak için tek bir şart koştu "Yalnızca iki kişi." Kafamızla onayladık "Elena gitmek ister misin?" somurtarak omuz silkti ve yanımızdan ayrıldı. "Çok eğleneceğiz!" Kolumdan tutup kapıdan dışarı sürüklemeye başladı, "Umarım tarzım bir şeyler vardır."
Aradan iki saat geçmişti ve sonunda çarşıya ulaşmıştık, yolculuğumuzu garip uçan bir otobüs ile yapmıştık yavaş yavaş alışıyordum bu tarz şeylere. Yol boyunca bir sürü dükkan bulunuyordu, restoranlar, giyim mağazaları, marketler ve daha bir çoğu. Kalya bu sefer daha renkli giysilerin bulunduğu reyona sürüklemeye başladı, elbiselerin asılı olduğu askılıklardan bordo kadife bir elbise çıkardı, uzun kollu v yaka dizlere doğru çapraz biten şık bir elbiseydi. Oldukça güzel görünüyordu, Kalya elini şıklatarak elbiseyi giymemi sağladı, "Bu tek hareketle giyme olayını sevdim, bana da öğret." diye adeta şakıdım "Tabi öğretirim." elimden tutup beni kendi etrafımda döndürdü "Çok güzelsin her şey çok yakışıyor." Kalyayı gerçekten sevmeye başlamıştım bana karşı her zaman nazikti.
Bir kaç parça giysi ve tarak aldıktan sonra yurt odamıza eşyaları bırakıp yemekhaneye inmiştik. Yanımda Elena karşımda Kalya ve diğer üç kızla oturuyorduk, tabağımdaki yeşil içinde pembe çiçek parçaları olan çorbadan bir kaşık aldım. Elena beklentiyle bana bakıyordu, kaşığı ağzıma götürüp içtim. İlk başta tatlı bir elma tadı sonra ise ekşi bir lezzet almıştım, daha önce hiç böyle bir tat almamıştım içindeki pembe çiçek parçacıkları kıtır kıtırdı, gözlerim memnuniyetle açıldı, itiraf etmeliydim ki bu çorba bir harikaydı. "Benim en sevdiğim çorba bu, beğenmene sevindim." hızlı hızlı tüm çorbayı bitirdim "Ne tuhaf bir zevkiniz var." Kalya yüzünü buruşturdu, anlaşılan bu çorbayı sevmiyordu. Tabağımdaki diğer yemeklere yumuldum, açlığımı bastırana kadar yedikten sonra beraber yurt odamıza geri döndük. Üçümüz de pijamalarımızı giymiş beraber yerde oturuyorduk, "Jayla hiç aşık oldun mu?" Kalya'nın sorduğu soruyla yüzümde bir gülümseme oluştu "Olmuşsun." başımla onayladım, turuncu saçlarını düşününce bile duygulanıyordum "Anlat bize." merakla söylediği şeyi yapmak ile yapmamak arasında ince bir çizgideydim, ama belki başkalarına anlatmak beni rahatlatabilirdi. "Liseye geçtiğim ilk gündü, sınıfta kızıl saçlarıyla popüler olmuş bir çocuk vardı, her kızın ona aşık olduğu gibi ben de ona aşık olmuştum. Öğle arasında gizlice sırasına sevdiği içeceklerden koyuyordum, ona hiç bir zaman içecekleri koyanın ben olduğumu söylemedim, o ise hiç merak etmedi. İlk yılım bu şekilde gizlenerek geçti," tamamen bana odaklanmış pür dikkat dinliyordu, iç geçirip anlatmaya devam ettim. "Artık ikinci sınıfa geçmiştik, en yakın arkadaşımla sevgili olmuştu canım acıyordu ama belli etmiyordum. Arkadaşımı suçlayamazdım o da bilmiyordu Liamdan hoşlandığımı, depresyona girmiştim, kimsenin sevmediği kadar çok seviyordum onu ama açılma cesaretini bulamamıştım bir türlü. Dört ay sonra ayrılmışlardı, arkadaşım üzüntüsünü bana anlatırken içten içe sevindiğim için kendimden nefret etmeye başlamıştım, hastalıklı bir hal almıştı artık saat kaçta ne yaptığını bile biliyordum. Üçüncü yılımıza bir şekilde geçmiştik, gözlerim önünde bir sürü ilişkisi oldu, nefret etmek istesem de bir türlü başaramıyordum, onu unutmak için aklıma gelen her şeyi yaptım. Sevmediğim bir çocuklarla çıktım, nefret etmek için bir çok sebep aradım ama yine de onu bitiremedim içimde." Gözlerimden aşağı süzülen yaşları sildim, Elena bana acıyarak bakıyordu, Kalyanın gözlerinde şefkat vardı "Sonra ne oldu peki?" hızlıca kendimi toparladım ve Elena'nın sorusuyla devam ettim "Artık son yılımızdı olgunlaşmıştım, ona olan hislerimin bana zarar verdiğini fark ettim ve onu fazla düşünmemeye başlamıştım. Çok daha güzel görünüyordum ve bu Liam'ın ilgisini üzerime çekti, arada sırada konuşuyorduk ve bir yıl daha bitti. Bir gün önce doğum günüme onu da davet etmiştim, o gün oldukça eğlenmiştik ve bana karşı bir şeyler hissettiğini anlamıştım. Devamı yok çünkü buradayım." omuzumu silkerek kollarımı iki yanıma açtım. "Liam körmüş, ayrıca sen daha güzel görünmeye başlayınca yanaşması çok sinir bozucu!" Kalya göz ardı ettiğim bir gerçeği dile getirmişti, başımı önüme eğip parmaklarımla oynamaya başladım "Hey, sıkma canını Liam geride kaldı, burada bir sürü yakışıklı çocuk var daha iyisini bulabileceğine eminim." Elenayla gözlerimiz kesişti, beni teselli etmesini beklemiyordum, ona haksızlık ettiğimi düşündüm. Yanıma oturup bana sarıldıklarında kendimi çok daha iyi hissetmeye başlamıştım, ben de kollarımı vücutlarına sardım, "Teşekkür ederim kızlar."
Bölüm geç geldi ama umarım sevmişsinizdir (Okurum yok eğer gelecekte olursa diye onlara ithafen) Liam hakkında ne düşünüyorsunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜLLERİN LANETİ: İkiz Alevi
FantasiaPorsiusda yaşanan büyük savaşın sonucu olarak doğan minik bebek ortaya yeni bir element çıkardı, genç büyücü bebeği insanların dünyasında saklayarak olabilecek tehlikelerden korumuştu, öyle sanıyordu. 18. yaşına basan Jayla doğum günü gecesinde, te...