2

187 11 54
                                    

Rafta olan peçete paketine yavaşça uzanıp danışanıma doğru uzattım. Islak gözlerini benimkilerle buluşturup peçete paketini elimden aldıktan sonra bakışları tekrar yeri bulmuştu.

Narsistik bir annenin eseri ilk danışanınızsa, terapi süreci çok zordur. Ancak, daha kötüsü var ki o danışanınızın pekâla bunu fark edemeyecek hatta bir suçlama tepkisi gösteremeyecek kadar manipüle olmuş olmasıydı. İşte o zaman terapi hem size hem de danışanınıza çok zordu.

Çünkü narsistik bir ebeveynin manipülasyonuyla öylesine iç içe olmuştu ki, gerçeklikten uzaklaşmıştı. İçinde bulunduğu toksik ilişki, onu kendi duygularını tanıyamaz hale getirmiş, hatta kendi tepkilerini bile sorgulamaz hale getirmişti. Dolayısıyla, onunla çalışmak sadece bir terapi süreci değil, aynı zamanda onun kendi iç dünyasını keşfetme ve onarmaya çalışmakla yükümlü olduğum bir süreç olacaktı. Ama bu çok zordu. Çünkü yaşadıklarını paylaşamamıştı, yasaktı. Aile içinde olan, aile içinde kalırdı. Birileri onun bam teline dokunmamış olsaydı, muhtemelen bu koltukta oturuyor ve anlattıkları için kendini suçlu hissetmiyor bile olmazdı. Yani elimizde bir artı bir eksi vardı. Suçluluk duygusuna kapılması durumunda kötü bir evlat olduğuna dair kafasında oluşacak olan o döngüyü kırmam gerekiyordu. Acı çekmesini haklı görmeden ve kendini cezalandırma davranışları göstermeye başlamadan önce bir ön müdahalede bulunmalıydım.

Ama psikoloji, ekipmanlarınızla koşarak yaralının yanına geleceğiniz ve onu hastaneye yetiştireceğinize ikna edeceğiniz bir şey değildi. Damla ayarı yavaşta olan ve kana usulca karışan bir sakinleştirici gibidir daha çok. Eğer ayarı hızlıya getirmek isterseniz ya da serumunuzu takan kişi hata yaparsa... Eh, damarlardaki sıvının aniden çoğalması ve kalbin pompalamaya yetişememesine bağlı olarak ilk başta titremeyle daha sonra kalbin yetmemesine bağlı olarak gerçekleşen bir ölümdü.

Aklıma, karşımdaki genç çocuğun benim yüzümden öldüğü düşüncesi geldiğinde, hızla dudaklarımı birbirine bastırdım. Aslında biliyordum ki sadece onu anladığımı görmeye ihtiyacı vardı. Bu, onun bahsettiğim döngüye girmesini engellerdi. Basitti. Hunharca koştuktan sonra uzatılan bir bardak suydu aslında anlaşılmak.

Zar zor sakinleşen genç adama baktım. İhtiyacı olan tek kelimelik o şeyi ona vermek aslında çok kolaydı. Sadece aynalama tekniğini uygulayarak onu anladığımı derinlerine kadar hissettirebilirdim. Ama karşımda bir narsistin eseri vardı. Mimiklerim onu tetikleyecekti. Ona acıdığımı düşünecekti ve bu onu önümdeki koltukta son kez görüşüm olurdu. Kızabilir miydim? Asla. Çünkü bazı ailelerde bu yasaktır: Ağlamak, üzülmek hatta empati yapmak. O, sadece ailesinin kurallarına uygun davranan bir çocuktu.

"Tamam, iyiyim artık."

Burnunu muhtemelen son bir kez çekip küçük bir tebessüm bıraktı ve devam etti. "Teşekkür ederim, zaman tanıdığınız için."

İçimden beni düşüncelerimden kurtardığı için ona teşekkür etmek geçse de, sadece onun tebessümüne benzer bir tebessüm bırakarak başımı salladım.

"Ama bu hafta burada kalsak olur değil mi?" diye sorduğunda, cevabımı bildiği için yavaşça ayaklanmıştı bile. Ben de onunla beraber kalkıp ilerideki masama doğru yöneldim.

"Tabii Erdem, ama sana vermek istediğim bir ödev var." dediğimde sırt çantasını takmakla uğraşan genç adamın hareketleri aniden yavaşladı ve bana döndü. Bu, onun ilk ödevi olacaktı.

Masamın ucuna oturduğumda dikkatle beni izliyordu. Kaygılı ifadesi kaybolmuştu, yerini daha huzurlu bir ifade almıştı. Rahat ve resmî olmayan bir pozisyonda olmam, ona iyi gelmişti. Öngördüğüm gibi oluşu beni de rahatlatırken cümleye girdim. "Sadece senden bir eşya tasarlamanı ve onu çizmeni isteyeceğim. Ama aklına ilk gelen şeyi yapmanı tercih ederim. Hayal gücünü konuşturabilirsin. Bu konuda ne kadar iyi olduğunu ikimiz de biliyoruz, değil mi?"

SINIRDA (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin