7 - Armin

37 5 10
                                    

"We will now write the future together."

-

Uyarı!:
Bölüm içerisinde adı geçen "Ymir Fritz." İlk titan olan Ymir değildir. İlk bölümlerde de gördüğümüz, Historia'dan hoşlanan Ymir. Gerçek adı ve soyadı hakkında bir bilgi verilmediği için bu ismi kullanmak durumunda kaldım.

Bölüm Fotoğrafı:

Okula o kadar erken gitmiştim ki herhalde okulda ki tek kişi bendim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Okula o kadar erken gitmiştim ki herhalde okulda ki tek kişi bendim.

Hızlıca üst kata çıkıp Annie'lerin sınıfının başına geldim. Mavi ve yeşil renkli dolaplar vardı koridorda. Mavileri gezdim.

Ymir Fritz, Bertolt Hoover, Mikasa Ackerman…

Hayır, burada değildi.

Bu sefer yeşili dolaplara bakmaya başladım.

Reiner Braun, Historia Reiss, Annie Leonhart...

Annie Leonhart.

İşte buradaydı.

Eren ile yaptığımız keki dolabına bıraktım. Bir not, bir de Eren'den habersiz aldığım küçük peluş kediciği koydum.

Anahtarı nasıl mı buldum?

Eren'ciğimin yeni gelini sayesinde.

Hehehe.

Hızlıca sınıfıma gittim. Kendimi özür dilemekten çok soygun yapıyormuş gibi hissediyordum.

Saat ilerlemeye başladıkça herkes gelmeye başladı. Sasha da bugün erken gelmişti ancak benim kadar değil.

"Neden bu kadar erken geldin?"

Omuz silkti. "Daha fazla yemek için." Gülümsedim.

Umarım Annie beni affeder.

Hava çok değişkendi. Dün çok sıcak olmasına karşın bugün çok soğuktu.

Ne alaka bende bilmiyorum.

Şimdi gerginlikten ölme zamanı.

-

Notumu almıştı ama ben ölmek üzereydim.

Koridordaydık. Eren ve Mikasa sohbet ederken bu sefer onları rahatsız etmek durumunda kaldım, tek başıma olsam kesin ağlardım.

Annie dolabına yöneldiği an farkında olmadan Mikasa'nın arkasına geçtim. Utançtan ve gerginlikten yerin dibine girmek üzereydim. Eren ise her zöana ki gibi otuz iki diş sırıtıyordu.

Annie dolabını açtı, önce kaşları çatıldı. Keki aldı, geri koydu. Dolabı kapattı.

Ne?

"Eren." dediğim gibi...

a) Bir çeşit krize girdim.
b) Ağlamaya başladım.
c) Mikasa'yı ve Eren'i çocuk gibi çekiştirdim.
d) Hepsi.

Evet, "d" şıkkını seçen seyircilerimiz soruyu doğru yanıtladı.

Mikasa bana şaşkın şaşkın bakarken Eren'in "Hep böyle o." dediğini duyar gibi oldum.

Eren bana sarılırken Mikasa'da ona katıldı. Ben ise aralarında çocukları gibi kalmış, deli gibi ağlıyordum.

"Armin sakin ol."

Tam o sırada Annie dolabını tekrar açtı. Sinirli gibiydi. Notu ve peluş kediciği aldı, notu açtı. Okudu, okudu...

Gülümsemeye başladı.

Aşırı adrenalinden (Halbuki ortada adrenalin gerektirecek bir şey yok) kalp krizi geçirip öldü dersiniz.

Hiç iyi çocuk değildi valla. Sürekli ağlar zırlardı.

Etrafına bakınırken beni fark etmesi ile Mikasa ve Eren'i hızla önüme siper ettim -birbilerine çarptılar, Mikasa'nın kolum kırıldı galiba "çat" diye bir ses geldi ama.

O an bir ses duydum.

"Mikasa,"

Ah kalbim.

"Çekilebilir misin lütfen?" Mikasa arkasını dönüp bana baktı. "Hayır" anlamında başımı salladım. Önüne döndü.

"Yok, olmazmış." Aferin!

O an ihanetin en büyüğünü yaşadım.

Eren, Mikasa'nın elini tuttu ve hızlıca koşmaya başladılar. Ben de ortada kabak gibi kaldım.

Kabak ne alaka?

YA NE BİLEYİM BEN!?

"A-Annie!" Gülümsemeye çalıştım ama hem kıpkırmızıydım, hem de gözlerim yaş içindeydi ve istemsizce akıyordu.

Ağlamaktan nefret ediyorum.

"Armin."

"Şey, özür dilerim. Ben iyice saçmaladım değil mi? Vaktini aldığım için üzgünüm. Şey, hoşçakal." Tam arkamı dönüp gidecekken elimde hissettiğim sıcaklık...

Pahabiçilemezdi.

Kollarını boynuma dolayıp bana sarıldığında ben hâlâ salak salak bakıyordum. Kendime geldiğimde kollarımı beline doladım.

Çaktırmayın ama çok güzel kokuyor he.

Geri çekildiğinde yüzüme baktı. "Neden ağlıyorsun?"

Peki ben ne yaptım?

Daha çok ağladım.

"Bilmiyorum." dedim gözyaşlarımı silmeye çalışırken. O kadar komik duruyorduk ki.

Ben ağlayarak salak gibi dikiliyorum o ise aşağıdan (Boy farkı işte) bana bakıyordu.

"Üzülme, affettim seni. Aslında affedilecek bir şeyde yoktu. Senin yüzünden gitmemiştim."

Ha?

"Ev arkadaşım hastalandı, hatta senden nasıl özür dilesem diye düşünüyordum. Sözleşmiştik ancak pat dşye kayboldum ortadan. Hatalı olan benim. Seninle vakit geçirmekten tabii ki keyif aldım ve..." Ayağıyla yere bir şeyler çiziyordu. Kafasını kaldırdığında farkında olmadan ona çok yaklaşmıştım.

Okuldasınız, hocalar size bakıyor.

Kafamın içinde ki hatırlatma ile hızlıca geri çekildim.

"...ve seninle daha çok zaman geçirmek istiyorum, seni tanımak istiyorum. Kek için teşekkür ederim."

Oh be!

Dünya varmış!

Geleceği artık birlikte yazacağız.

Annie ile, umarım.

Deniz Kokusu | AruAnnieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin