kizlar 30.bolumdeyizz!!!!
saka gibi yahemencecik yazdim (hayret
kontrol etmeden attim.
artik olmamissa da olmus dicez.iyi okumalarr
-
gözlerim sokakta geziniyor gelecek omegayı bekliyordum. hava kararmıştı bu yüzden bu saatte tek başına buraya gelmesi beni biraz endişelendiriyordu. konum atmak yerine onu almaya gitmeliydim.
yaklaşık 6-7 dakika geçtiğinde nerde olduğunu sormak için onu aramıştım. "jungkook kuşu," neşeli gelen sesi kulaklarıma dolmuştu. "kaç dakika geçti, nerdesin?"
"geldim geldim! şu küçük bahçeli ev senin mi yoksa?" camdan onu gördüğümde sonunda rahatlamıştım. "evet." gözleri hayranlıkla parlarken evimin bahçesine bakınmış ardından benimle göz göze gelmişti. "evin çok güzelmiş"
"hadi gel artık. sonra yorumlarsın evimi" demiştim. gülerek telefonu kapattığında hızlı adımlarla ilerlemişti. ben de kapıya adımlayıp onun için kapıyı açmıştım.
"selam" üzerinde çoktan giymiş olduğu çizgili pijama takımıyla tam karşımdaydı. utangaç bir şekilde dururken bunu artık garipsemiyordum. son zamanlarda fazlasıyla alışmıştım. duygularını hiç saklayamıyordu. ve bu benim hoşuma gidiyordu.
"hoş geldin." bunu dememi beklemiyor gibiydi. "hoş mu geldim gerçekten?" tuhaf sorusu beni güldürürken bir şey dememiş kapının girişinden çekilip içeri geçmesini beklemiştim.
içeri geçtiğinde küçük gözleri evin her yerini incelemeye başlamıştı. pek ona hitap eden bir yer değildi burası. yine de beğenmesini istiyordum.
salona geçtiğimizde gözleri hala etrafta geziniyordu. "neden babana söyledin?" demiştim bana odaklanması için. bana bakıp omuz silkmiş her zamanki gibi dudaklarını da büzmüştü. "dönüşmek istiyorum. bunu bilmeleri gerekmez mi?" bilmeleri gerekirdi tabii ki. ama sorun bu değildi.
"dönüşmeyeceğini söylemiştin." olabildiğince sakin bir şekilde konuşmaya çalışıyordum. artık gerçekten tartışmak istemiyordum. "evet" düşen yüzünü yere eğmişti. neden dönüşmek istediğini biliyordum. kendince haklıydı da. herkes sevdiği insanla sonsuz bir hayat yaşamak isterdi.
"ama ben... istiyorum işte. şimdi olmasa da ilerde bir gün- altı ya da yedi yıl sonra, olmaz mı öyle?" kırpıştırdığı gözleriyle bana bakarken iç çekmeden edememiştim. ben de onunla yaşamak isterdim. dünya yok olana kadar her güne onunla başlama fikri bugünlerde zihnimde dolaşıp duruyordu.
ama bu kötülüğü ona yapamazdım. bencil olmamalıydım.
yerimden kalkıp ona doğru ilerlemiş yanına oturmuştum. şaşırıp gerilen bedene doğru dönüp tam gözlerinin içine bakmıştım. "18. yaşıma kadar her şey çok güzeldi, yoongi. ailemle birlikte gerçek biri gibi yaşıyordum. sonra kansere yakalandım."
"ne?" anlattıklarımla gözleri irileşmiş bir anda şaşkınlıkla bağırmıştı. "nasıl, sen- kanser mi? jungkook" kelimeleri tek tek söylerken her cümlesi yarım kalmıştı. en sonunda da kaşları yukarı kıvrılmış ağlamak üzere olan küçük bir çocuk gibi bakmıştı bana.
"son evredeydim. babam yaşamam için vampirlerin kapısını çalmış. en sonunda taehyung'un babası o dönem insanların dönüştürülmesi yasak olmasına rağmen kabul etmiş." bir şaşkınlık daha yaşamıştı.
"dönüşünce ailemin de dönüşmesini istedim. ama bay kim kabul etmedi. ben de daha kendimi kontrol edemediğim için yapamadım. herkesi toprağa koydum, yoongi. tanıdığım bir kişi bile kalmadı." bunları durumun ciddiyetini anlaması için anlatıyordum. yoksa anlatıp onu ağlatmayı tabii ki de istemezdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/355012011-288-k89250.jpg)