Sıradan ve acılı bir günü, aksiyonlu, ama sonrasında hoşlantı dolu bir güne dönüşten Zayn Javadd Malik.. Sanırım artık ona kızgın değilim. Eski duygularım, yapboz gibi, yavaş yavaş, yerine yerleşmeye başladı bile.
-
Işığın karanlıktaki sonsuz dansı..
Garip olan şeyler üstüne daha garip şeyler ekleniyor. Ben her gece yıldızları sayıyorum sanki onlar bana inat çoğalıyorlar gibiydi.
-
Eve girince iyi şeyler olmayacaktı, bundan eminim.
Steve beni gebertip, cesedimi küle dönüştürecekti.
Yani, yapmazdı elbette ama olmuşa döndürecekti.
Umutsuzluk ve çaresizlik içinde anahtarımla kapıyı açıp içeriye girdim. Zayn'de gitmişti zaten. Steve koltukta oturmuş, gözüne buz tutuyordu. Annem de yanında oturuyordu. Korku içinde içeriye bir kaç adım attım. Çünkü Steve'le eve dönmeyip, Zayn'le döndüğüm için iyice pataklanacaktım. Steve yayıldığı koltuktan kalkıp hışımla yanıma geldi. Nefesini yüzüme vurarak, bağırmaya başladı. Sesi kulağımı delip, beynime işliyordu sanki.
" Neredesin sen? O kıçı 5 metre havada olan çocukla birlikteydin değil mi! " Hiçbir şey söylemeden başımı yere eğdim. Çünkü haklıydı. Bağırışlarını duyan annemde neye uğradığını şaşırmış bir şekilde yanımızda belirmişti. " Fahişe... "
" Hey, dur dur. " diye çemkirdim. " Sen ne saçmalıyorsun? Fahişenin anlamını biliyor musun? "
" Evet, senin gibi hapishaneden yeni çıkmış suçluların g*tünü yalayanlara deniyor. "
" Kes sesini aptal! Geçen sene evde kimse yokken kız kardeşinin odasında sevgilisini yiyip bitiren bendim değil mi! " Bunu der demez, gözümün kenarına, öfke dolu bir tokat yedim. Ona olan sinirimden dolayı acıyı pek hissetmemiştim. Ama bunu bana yapmaya hakkı yoktu. Gözümü tutup anneme döndüm. " Gördün mü? " dedim. Gözlerim dolmuştu. " Bay Sky'ı nasıl yetiştirmiş, nasıl terbiye vermişsin! "
Öfkeyle odamı adımlıyordum.
İçeriye girmeden önce bağırdım, " Beni çok arayacaksınız, çok! "
Aynaya kendimi süzüp, sakinleşmeye çalıştım. Ama gözümü görünce bu hiçte mü*ün görünmüyordu. Ayakta durmam söz konusu bile değildi. İçten içe morarmaya başlamıştı, birazdan da şişer, davula dönerdi. Mükemmel . .
Öfkem, Steve'e olan nefretim, kinim. İçimde git gide büyüyordu. Saatli bomba gibi bir hal almıştı. Saati geldiğinde ise..
Bir şeye vurmalıydım. Bir şeye yumruk atıp, kırıp dökmeliydim. Odamda sesim kısılana kadar bağırırken, elime gelen ilk şeyi yere atıp üzerine çıkıp parçaladım. Ne yazık ki farkına varmam baya zaman almıştı, parçaladığım şeyin biyoloji dersi yeşil hafta projemiz olduğu. Sonradan ne kadar pişmanlık duysamda, pişmanlık duygusuda karmakarışık bir hal alıp, öfkeme öfke kattı. Hiçbir şey düşünmeden odamdaki cama doğru yavaş adımlarla ilerledim. İlk önce, atlamayı düşündüm. Ah, hayır. Burdan atlarsam ölmem ki. Benden ebediyen kurtulamazlardı. Deliye dönmüş bir biçimde odamdaki katı cama yumruk geçirdim. Parmaklarımdan gelen kırılma sesiyle, elimde kuvvetli bir acı hissettim. Sonra da kolumdan aşağıya bir şey süzüldüğünü gördüm. Kokusundan anlamıştım. Kan. Camın bir parçası, bileğimi baştan başa ayırmıştı. Ve şiddetli bir şekilde kanıyordu. Tüm kanı üzerime sildim. Ceketimi üzerimden çıkartırken, sağ elimdeki parmakları hissetmediğimi fark ettim. Bir kaç kez oynatmayı denedim, ama ne parmaklarımı hissediyordum. Ne de bir acı. Anlamsızca kaşlarımı çatıp, camdan içeriye giren oksijeni içime çektim. B*k gibi görünüyordum. Üstüm başım kan olmuştu. Zayn Malik'ten şimdi hiçbir farkım yoktu. Kan, yara izleri. Kırık parmaklar, kötü durumda olan bir göz. Buz mavisi bir pantolon, önce beyaz, ama sonradan kırmızıyla süslenmiş olan bir tişört, deri ceket. Bir tek berem eksikti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THEY DON'T KNOW ABOUT US
Romance******* " Ariana, " diyerek duraksadı Zayn. " Tanrım, Ariana. Sağ eline noldu senin? " Sağ elim, sağ elim, SAĞ ELİM. Elimi nereden görüyordu? Gözlerim penceren dışarıya, kaldırıma kayınca Zayn'i gördüm. Görmemiş gibi yapıp hemen bakışlarımı çevirdim...