"Tabi ki öyle, fakat..." dedi tedirgin bir şekilde. Heyecanlı bakışlarıma engel olamıyordum. "Fakat, o belki duymuşsundur"
"Neyi?" dedim sabırsızca.
"Gazetede ki haberi görmedin mi? O bir suçlu, ve 3 sene sonra tekrar özgürlüğe kavuştu"
...
Oturmuş olduğum çimenin üzerinde gezdirdiğim gözlerimi ani hareketle Rheme'ye çevirdim. Söylediklerini sindirmeye çalışırken, kendimi uçurumdan düşüyormuş gibi hissediyordum.
Kahramanlık yapıp, sabah beni adamların elinden cesurca koparıp alan çocuk, bir suçluydu.
Bir suçlu..
O bir suçluydu, ve sanırım ondan hoşlanmıştım. Bunun yanlış olduğunu çok iyi biliyordum. Hiçbir şey söylemeden gözlerimi Rheme'den alıp bereli çocuğa çevirdim. Yavaş hareketlerle beresini çıkardı. Simsiyah dağınık saçları, gün ışığında ışıldıyordu. Muhteşem ela gözlerini, o uzun kirpikleri öyle güzel süslüyordu ki. Güçlükle yutkunup, bereli çocuğa bakarak devam ettim.
"Peki neden hapise girmiş?"
Rheme derin bir nefes alıp, "Uyuşturucu kaçakçılığı ve adam dövme suçundan" dedi. Rheme bunu derken bereli çocuğun bana baktığını fark ettim ve bakışlarımı zorda olsa bereli çocuktan alıp tekrar Rheme'ye çevirdim.
"Nereden biliyorsun?"
"Bak," dedi. "Orda bankta oturan 4 kişiyi görüyor musun?"
"Evet," diye fısıldadım. "Ama oraya ilk baktığımda 5 kişilerdi."
"Öyleydi, ben ordan kalkıp senin yanına gelene dek"
"Ne yani?" dedim şaşkınca. "Sende mi o gruptasın?"
"Evet, bak şurdaki kızı görüyor musun? Adı Denissa, gruptaki tek kız biziz. Şu iki erkek var ya, saçları kıvırcık olanın adı Justin. Uzun, düz saçları olan da Jonathan. Ve bende Rheme."
"Pekala," dedim sıkıntılı bir şekilde. "Bankın tepesinde tek başına oturan, bereli çocuk. Onun adı ne?"
"Onun adı mı? Adı-" derken lafı yarım kaldı çünkü bana adını Justin olarak tanıttığı çocuk el işaretiyle ona gelmesini söylüyordu. Rheme eliyle bir saniye işareti yapıp bana döndü.
"Özür dilerim, gitmeliyim. Ama yarın öğlen arası bizimle yemek ister misin?"
"Tabi, olabilir" dedim. Rheme bana görüşürüz dileyerek yanımdan uzaklaştı ve grup hep birlikte kalkıp başka bir yere gitti. Bereli çocuk tek başına orda oturuyordu, ama yanına gitmeye cesaretim hiç ama hiç yoktu. İşin açıkcası korkuyordum. Çünkü tehlikeli bir şekilde karşılaşmıştık. Ve bana karşı hiçte iyi davranmıyordu. Sadece bana çizdiği resmi vermişti o kadar. Ama bu bile gülümsememe yetiyordu. Öğlen yemeği zilini duyup, sınıfa gitmem gerektiğini anlayarak oturduğum yerden kalkıp üstümü başımı temizledim.
*
Okul çıkışı sürgülü kapıya yaslanmış Steve'in beni almasını bekliyordum. Geç kalmıştı, fakat dövüş okuluna gittiği için ordan çıktığında çok sinirli oluyordu. Düşüncelerim hiç bilmediğim bir şekilde bereli çocuğa kaymıştı. Adını bile bilmiyordum, ve bu sinirimi bozuyordu. Sabah yaptığı kahramanlıktan sonra ve beresini çıkardığında yüzünü gördükten sonra kalbim çok hızlı atıyordu. Korna sesiyle irkildim ve kapının önünde Steve'in arabasını gördüm. Ona doğru el sallarken bedenim ileriye sarsıldı. Biri arkadan bana çarpmıştı. "Noluyor ya?" diye arkama bakarken Jonathon'ı gördüm. Bugün gördüğüm gruptaki uzun saçlı çocuk. Yeşilimsi gözleri ve pürüzsüz bir teni vardı. Düşmemem için omuzlarımdan beni yakaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THEY DON'T KNOW ABOUT US
Romance******* " Ariana, " diyerek duraksadı Zayn. " Tanrım, Ariana. Sağ eline noldu senin? " Sağ elim, sağ elim, SAĞ ELİM. Elimi nereden görüyordu? Gözlerim penceren dışarıya, kaldırıma kayınca Zayn'i gördüm. Görmemiş gibi yapıp hemen bakışlarımı çevirdim...