Yavaşça elimle boynunu kavradım ve onu incitmek istemezcesine kendime doğru çektim. Tereddüt etmeden ellerini belime koydu ve beni kendine bastırdı. Ona sımsıkı sarılıp, kokusuyla kendimden geçerken; artık doğru hissettiğime yemin edebilirdim.
-
Beni sımsıkı saran kolları, ve boyun çukuruma gömmüş olduğu burnu ile rahatlıyordum. Elindeki bezdeki kan atletimi de kırmızıya bürümüştü. Alnından akan bir damla kan, omzumdan aşağıya süzülürken kendime geldim. Zayn, kollarını yavaşça gevşetti.
Hayır, diye geçirdim içimden.
Hayır, sakın beni bırakma.
Tabi ki öyle olmadı. Yavaşça gevşettiği kollarını açınca, bende ellerimi boynundan almak zorunda kaldım. Ayrılınca yüzüne baktım. Ama o kafasını, bakışlarını yere çevirmişti. Sol eliyle, diğer elinde sarılı olan beziyle oynuyordu. Yanağındaki, kurumaya yüz tutmuş kanı, baş parmağımla silip, arabanın üstünde duran beresini aldım. Kuru olan kısmını yarasının üzerine denk getirerek kafasına geçirdim. Bir süre yüzüne baktım. Berbat haldeydi, ama nasıl bu kadar seksi olabiliyordu ki?
"Neden yüzüme bakmıyorsun?" dedim sessizce. Cevap gelmeyince elimle çenesini tutup yukarıya kaldırdım.
"Ariana, yapma" diye mırıldandı.
"Neyi, neyi yapmayayım?"
"Gözlerime bakmayı, Ariana. Gözlerime bakma."
"Pekala," diyerek bende araba kaputunun üzerine, yanına oturdum. "Kendini kötü hissedeceksen, bir daha yüzüne bakmam"
"Öyle demedim"
"Peki ya, ne demek istedin?"
"Hiçbişey," diyerek öksürdü. "Artık gitmen gerek. Abin meraklanmış olmalı"
Kafamı evimizin camına çevirdiğimde.. Steve'i gördüm. Bizi izliyordu. Adrenalin, yüz damarlarımda dolaşırken, hışımla ayağa kalktım. Zayn'e,
"Burda kal," diyerek yanından ayrılmak için oturduğum yerden kalktım. Ama elimden tutarak beni durdurdu. Derin bir nefes alarak elimi okşamaya başladı. Yüzümün utançtan kıpkırmızı kesildiğini hissedebiliyordum.
"Bir şey mi oldu?" dedim nefesimi kontrol etmeye çalışarak. Kafasını hayır anlamında sağa sola salladı. "Sadece.. Ben gitmeliyim, kendine iyi bak" diyerek hiçbir şey dememe fırsat vermeden arabaya bindi. Ve hızla yanımdan uzaklaştı. Yine tek başıma kalmıştım işte. Avcunun içine aldığı elime bakıp gülümsedim. Ardından her şeyi b.k eden Steve'in yanında, ona bağırırken buldum kendimi. Bir süre kavga ettik. Sinirle eve girdim, evdeki sıcak hava yüzüme çarpınca. Üşüdüğümü fark etmiştim. Odama çıkarken annem arkamdan bağırıyordu,
"Üzerindeki kan da neyin nesi Ariana?"
"Bir şey yok, ben iyiyim" diye bağırdım. Sonra da bedenimi yatağıma bıraktım. Üzerimdeki atleti çıkarıp katlayarak sandalyenin üzerine bıraktım. Pijamamın kenarına sıkıştırmış olduğum çizimi özenle çıkartarak baktım. Hala ilk günkü gibiydi, bir zarar gelmemişti. Tertemiz..
*
Sabah kalktığımda kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Dün gece üşüttükten sonra olmuş olmalı, diye düşündüm. Doğrulmaya çalıştığımda kollarımda can kalmamıştı. Durmadan öksürüyordum, boynumu da hareket ettiremiyordum. Lanetler savurarak, zorda olsa yataktan çıkarak duşa gittim ... Duştan çıktığımda burnum falan açılmıştı, daha rahat nefes alıyordum. Ama nedenini bilmediğim bir şekilde öksürüyordum. Bugün hava biraz bulutluydu, o yüzden pantolon, tişört, kapşonlu falan klasik şeyler takındım. Üzerimi giyinince telefonuma gelen mesaj sesiyle kafamı telefonuma yönelttim. Rheme'den.. Gözlerimi devirip mesajı açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THEY DON'T KNOW ABOUT US
Romance******* " Ariana, " diyerek duraksadı Zayn. " Tanrım, Ariana. Sağ eline noldu senin? " Sağ elim, sağ elim, SAĞ ELİM. Elimi nereden görüyordu? Gözlerim penceren dışarıya, kaldırıma kayınca Zayn'i gördüm. Görmemiş gibi yapıp hemen bakışlarımı çevirdim...