Chapter 4

140 80 4
                                    

-Dişlerimi sıkıp, kafamı yere eğdim. "Beni istemiyor," dedim. Sesim güçlükle çıkmıştı. Denisse kocaman bir kahkaha attı, parmağıyla çenemi tutup kafamı yukarı kaldırdı. Yavaşça bana yaklaştı ve şöyle dedi,

"İstemiyor mu? Seni şuan ne denli istediğini bilseydin. Buraya bir saniye bile durmaz, üzerine atlardın"

...

Denisse'nin söyledikleri beynimde yankılanırken, yavaş yavaş dediklerini anlamaya çalışıyordum. Kelime kelime, harf harf. Bu demek oluyordu ki; Zayn beni istiyordu. Beni istiyor muydu? Benimle çıkmak? Yoksa bana şaka mı yapıyordu, evet evet. Kesinlikle bu bir şakaydı. Adının Zayn olduğunu öğrendiğim çocuk.. Evet, karmaşalığa gitmişti belki ama onun adını öğrenmiştim. Zayn Javadd Malik. Bu çocuk beni istiyor olamaz, birini isteyen diğer kişi, sevdiğine asla böyle umursamaz dav-ra-na-maz.

Denisse'nin sözleri üzerine Zayn arkamda koşarak geldi ve sağ eliyle masaya vurdu. "BOYNUNU KOPARTIRIM DENISSE!"

"Aman Tanrım," diyerek telaş içinde masadan kalktım. Hem korkuyor, hemde üzülüyordum. Neden üzgün olduğumu bilmiyordum, bilmekte istemiyordum. Ama içimden deli gibi ağlamak geliyordu -ki öyle yapacaktım. Gözlerim kararmaya başlayınca sağ tarafımda bulunan duvarı zar zor görebildim ve elimle yavaşça destek alıp, sürünerek aşağıya doğru kaydım. Dizlerimi karnıma kadar çektim. Onlara biraz uzaktım. Boğazımdaki acıyla, göz yaşlarımı zar zor tutuyordum. Rheme yanıma geliyordu ama bana daha fazla yaklaşmadan kafamı ters yöne çevirip, elimle onu durdurdum. "Pekala," diye mırıldanarak yanımdan uzaklaştı. Zayn onların yanına oturmuştu. Ona baktığımda gözlerimi daha fazla tutamayacağımı anlayıp, kelimenin tam anlamıyla hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Ellerimle yüzümü kapattım. Sırt çantamdan mendil almak için ön gözü açtığımda, Zayn'in dün çizip bana vermiş olduğu kara kalem çalışmasını görüp, nefes almayı kestim. İşte şimdi ölecek gibi hissediyordum. Çizimi yerde unutup, hızla ayağa kalktım. Sırt çantamı omuzlandığım gibi yukarı, sınıfa çıktım. Sınıf kapısının önüne geldiğimde gözlerimi ovuşturuyordum. Ağlamaktan kararmış olan gözlerimi açmaya zorladığımda sınıf kapısına yaslanmış bir şekilde duran Steve'i gördüm. Ağlıyordum ve şimdi lanet olası, merakına yenik düşüp neden ağladığımı soracaktı. Yolumu değiştirmek için çok geçti. Ağladığımı görünce çoktan yanıma gelmişti bile.

"Noldu?" diye sordu. "Niye ağlıyorsun? Biri bir şey mi yaptı?"

..

"Ariana, cevap ver!"

"Hayır," dedim boğuk bir sesle. "Kimse bir şey yapmadı."

"Öyleseyse, niye ağlıyorsun?"

"Bilmiyorum," diyebildim. "Sadece.. Okulda kalmak istemiyorum, lütfen beni eve götür"

Çaresizce başını salladı, başka çaresi de yoktu zaten. Sınıftan geriye beraber dönerken, yamuk yumuk yürüdüğümü görüp tek kolunu koruyucu bir tavırla omzuna attı. Okul bahçesine doğru yürürken, hala oturmakta olan Rheme ve arkadaşlarını gördüm. Zayn de vardı. Diğerleri kendi aralarında konuşuyorlardı. Ben yürürken, Zayn ise dikkatle beni süzüyordu. Ona saatlerce bakmak isterdim, ama hala ona çok sinirliydim. Yavaşça beresini çıkardı, kalbim derimi yırtıp geçecek gibi hissederken, bakışları altında eriyordum. Gözlerimi istemsizce yere çevirdim. Hızlı hızlı adımlamamızı sağlarken, Steve bir anda duraksadı.

"Niye durduk? Yürüsene," diye çıkıştım.

"Bir saniye," dedi. "Şu çocuk burda mı okuyor?" gözleriyle Zayn'i işaret ediyordu.

THEY DON'T KNOW ABOUT USHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin