Masum bakışıyla "Çok özür dilerim. İsteyerek olmadı. " gözlerine baktığımda acı çekiyordu. Aklına bir şey gelmiş olmalı ki kaşları çatıldı.
***
"Andolsun ki sana bunu yapanların bedeli ağır olacak. Senin canını yakanların hesabı sorulacak."
Başımı göğsüne yasladığında kendimi güvenli limanımmışdaymış gibi hissetmemin sebebi ne? Belkide o değişmiştir bir şans versem n'olur ki?
Odada sadece ikimizin düzenli nefes seslerimiz vardı. Odaya birinin dalmasıyla sıçradım. Oraya baktığımda Mirza gelmişti.
"Yenge iyi misin?"
"İyiyim"
"Valla yenge abimi kendine nasıl aşık ettiysen sen uyuyana kadar gözünü kırpmadan öyle bekledi seni. Hayır yani gel yemek ye azıcık diyorum. Yok efendim benim sevdiğim kadın uyanmadan yemek yemem. En sonunda bugün azıcık yedi." duyduklarımla şoka girerken neden gözleri öyle olduğunu anlamıştım.
"Kes sesini Mirza! Çık odadan" Mirza göz devirerek odadan çıktı. Bakışlarmı savaşa çevirdiğimde "Sen neden yemek yemedin?"
"Boşver sen" dedi ve çok da sorgulamamaya çalıştım.
"Savaş"
"Efendim"
"Uyumak ister misin" dedim. Gözleri paraldığında küçük çoçuk gibi kafasını salladı. Başını göğsüme koyduğumda hiç itiraz etmeden koydu ve bacaklarını yatağa uzattı.
"Beni bırakma" diyerek uyudu. Düşündüm bizim bu hikayenin sonunda ne karşılacaktı.
Saatler sonra...
Saatlerdir onu izliyordum. Siyah saçları beyaz tenine çok yakışıyordu. Kıpırdanmaya başladığında saçlarını öptüm. Yavaş yavaş bu adama alışacaktım.
Gülümseyip ayağa kaltığında dolaba ilerledi. Ne yapacağını merak ederken kıyafet alınca hala anlamadım. Bu ne saçmalıyordu acaba?
İkimiz birbirimize tuhaf bakarken sanki ortada saçma şeymiş gibi bakışıyorduk. Bu saçma bakışmamızı bölen Savaş oldu.
"Hastaneden taburcu oldun. O yüzden kıyafetlerini giydirelim güzelim." ne yani beni o mu giydirecekti? Ben şokla ona bakarken eliyle hastane elbisemin eteğini tuttuğunda utançla geri doğru kaçmaya çalıştım.
Eliyle bileğimden tutarak kendine çekti. Yüzünü yüzüme yaklaştırırken kalbimin delicesine çarptı. "Nefes al Gökçe" geriye doğru çekildiğinde derin nefesler aldım.
Hınzır gibi sırıttığında elbisemin eteğinden tutarak çıkardı. Vücüdüma sanat eseriymiş gibi izlediğinde yanaklarımın ısındığını hissettim.
Savaş ise hızlı nefesler alıyordu. Nefesleri dudaklarıma vururken, çenemde soğuk parmaklarını hissetmemle daha ne olduğunu anlamamışken dudaklarımda baskı hissettim.
Kafasını eğip öpüşünü derinleştirdi. İç sesim karşılık ver derken, aklım sana yaptıklarını düşün diyordu. Ben kalbim ile aklım arasında karar vermeye çalışıyordum. Ama ona şans verecektim.
Savaşım alt dudağımı ısırmasıyla ağzının içine inleyip karşılık verdim. Karşılık vermemle daha da hırslanmış olmalı ki üzerime ağırlığını vermeden çıktı. Bir eli çıplak göğüslerimi dokunmasıyla vucuduma ateş değmiş gibi titremiştim. Diğer eli vücudumu keşfe çıkarken ellerimi boynunda buldum. Kendimi kaptırıken Savaş kendinden geçmişcesine öpüyordu.
Yaralı halim aklına gelmiş olmalı ki güç bela dudaklarımdan ayrılıp kafasını geriye attı. İkimizin nefesleri birbirine karışırken nefesini dudaklarıma vererek "Çok iyidin... Şimdi kıyafetlerini giydirelim kimse gelmeden." kafamı salladığımda ayağa kalktı.
Oyalanmadan kıyafetleri giydirdiğinde üzerimde siyah tişört ve altına siyah bolpaça vardı. Üşememek için siyah ceket vardı. Lakin bu beni asi göstermişti. Saçlarımı alttan at kuyruğu yaptığında ayağa kalktım.
Bana yaklaşıp nefesini kulağıma verdi.
"Bu arada siyah benim sevdiğim renk. Sende benim zaafım oldun." dedi göz kırparak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZOR KAÇIŞ
Chick-Lit"Adımı söyle." yine tekrarladığında demedim. Gözleri ateş şaçarken "ADIMI SÖYLE!" diye çağırmasıyla yerimden sıçrayıp "Savaşşş"dedim. Karşımda sırıtarak "Tekrarla" dedi. Yanaklarımdan sicim sicim gözyaşlarım gelirken "Savaşşş" dememle psikopat gülüş...