Bölüm-3

32.1K 1.6K 784
                                    

Merhabalar!! Öncelikle size bir haber vermek istiyorum. Ölüm Lisesi kesin olmamakla birlikte kitap olma aşamasında. Ama bazı yerleri düzenlemem ve kitabı uzatmam gerekiyor. İşte bu yüzden Kamp'a olan ilgim azalabilir, bölüm araları açılabilir kusura bakmayın Ölüm Lisesi daha acil durumda. Anlayacağınızı umarak fazla uzatmıyorum İyi okumalar..


Güneşin gün yüzüne çıkmasıyla geceye dair kalıntıları hatırlamakta zorlanırken, çadırda yan dönmüş mışıl mışıl uyumasına devam eden Buğra'yı doyumsuzca seyrediyordum.

Gece Burak ile gölden döndüklerinde Çınar yine durmamış, herkese birer tane getirdiği kutu biralardan vermişti.

Zorlayıcı iknalarım sayesinde Buğra'dan izni koparmış, kutunun yarısını görmüştüm. O bile kafamın içinde volkan patlamalarına neden olmuştu.

Kafayı bulmanın peşi sıra geç saatlere kadar gülüp, eğlenip, oyunlar oynamıştık.

Sonuç olarak Emir ve Çınar dışarıda sızmış, kızlar da ikişerli gruplaşarak çadırlara yerleşmişlerdi.

Emir'in kendine geldiğinde Nesrin'den yiyeceği azarın şiddetini az çok tahmin edebiliyordum.

"Günaydın." Bunları düşünürken Buğra tüm sevecenliğiyle uyku mağruru gözlerini aralamıştı.

"Günaydın, hayatım." Uzanıp yanağından öpüp siyah saçlarını karıştırmıştım.

"Hadi kalk, uykucu."

"Başım çatlıyor, Mısra." Elleriyle şakaklarını ovarken yüzüm asılmıştı.

"Çok içmeyecektin. Akılsız başın çilesini yine akıl çekermiş." Kırk yıllık sözü değiştirdiğimde ufak acı dolu gülüş duymuştum.

"Güldürmesene."

"Biraz daha uyu istersen." Dinlenmesi üzerine çadırdan çıkacak iken alnına öpücük kondurmayı ihmal etmemiştim.

Gözlerim direkt gün ışığıyla buluşmuştu. Diğerleri çoktan kalkmış, Ilgın ve Canan kahvaltı atıştırması işine girişmişti.

"Günaydın." Diyerek yanlarına bağdaş kurup oturmuştum.

"Günaydın."

"Uykucu bey kalkmadılar mı acaba? Öğlen oldu." Elinde ince dalla geceden kalma ateşin külünü kurcalayan Burak konuşmuştu.

"Hadi, ya. O kadar oldu mu ki!" kolumdaki çakma siyah deri saate baktığımda yanılmadıklarını anlamıştım.

"Ee, Buğra?" Burak tekrar sorunu yöneltince başının ağrıdığını ve dinlenmesi gerektiğini söylemiştim.

"Herkes bir tane alsın." Ilgın ortaya konserveleri bırakınca iç çekmiştim.

"Kahvaltı niyetine kuru baklagil mi yiyeceğiz?"

"Midemizi bozacaksın, hain Ilgın." Sitemime fazla uzakta olmayan kayanın üzerinde oturan Çınar, eşlik etmişti.

"Salam, sucuk var işte, onlardan yapalım."

"Onları akşam ateşi yakıp mangal yaparız Mısracım." Tartışmaya girmeyecektim. İşin doğrusu düşüncesi cazip gelmişti. Mangalın hayalini kurarak konserveyi kaşıklamaya başlamıştım.

***

"Mısra, bizimle geliyor musun?"

"Nereye?"

"Keşfe çıkacağız." Canan'ın teklifini onayladıktan sonra Buğra'nın yanına uğramış, uyumaya devam ettiğini görünce sessizce suyunu başucuna bırakıp, çıkmıştım.

KAMP(Basılı Eser)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin