~
Smut
~
Hırsız
"Ah siktir ama ya!"
Yine yine ve yine... Şu birkaç ayda kaçıncı kez kaçırmıştı beni elinden, eminim o bile sayamamıştır. Arkamdan sinirle küfür edip yanda duran çöp konteynerına tekme attığını duyduğumda koşarken gülmeye başladım.
Polis memuru Shinso Hitoshi...
Zavallı, aylardır beni yakalamak için uğraşıyor gibi yapıyordu. "Gibi" diyorum çünkü eline defalarca alenen fırsatlar geçmesine rağmen, sanki beni elinden kaçırmış gibi davranıp gitmeme izin veriyordu. Tıpkı az önce de olduğu gibi. Anlamadık sanki.
Hoş, normal şartlarda olsak ondan asla kaçmazdım. Hatta arada sırada beni tutuklasa ne güzel olurdu diyorum. Tabi özel olarak. Anlarsınız ya.
Tabi ona sorsak -amirleri eminim soruyordur- beni yakalamak için çok uğraştığını, fakat benim kaçmakta artık bir usta olduğumu bu yüzden yakalayamadığını falan söyler.
Yalan. Gözlerinden okuyabiliyorum.
Shinso'dan
Yine kaçmıştı. İstifa etmeme ya da kovulmama sebep olacaktı yakında. Onun yüzünden ne zaman devriyede olsam gözlerim etrafta dolanıyor, onu arıyordu. Sonuçta görevim buydu, değil mi?
"Shinso, en iyisi mi senin bölgeni değiştirip buraya başka birini vermeliyim. Böyle giderse bu civarda daha çok dükkan ve ev soyulacak gibi. Semtin teşkilata olan güveni sarsıldı."
Başkomiserim iç çeke çeke konuştuğunda, benim için işlerin iyi gitmediğini daha iyi fark ettim. Kabul etmekten başka çarem yoktu çünkü diğer türlü işimden olabilirdim.
"Nasıl uygun görürseniz efendim."
Kaderimi kabullenip odadan çıkmıştım. En azından böyle kafam rahat ederdi. Tüm haftamı bir kızın peşinden koşmaya harcamaktansa...
Y/n'den, üç hafta sonra;
Son bir iş günü. Sonrasında tamamen temiz bir hayat. Yani umarım...
Planlarıma göre buradan "kazanacağım" para ile artık buna devam etmeme gerek kalmayacak.
Gerçekten yorucu yani kilit aç, yakalanma, polisten kaç, yakışıklı polisle o arada flört etmeye çalış falan hepsi çok yorucuydu. Onu da en azından son bir kez daha görmüş olurdum.
Gece saatlerini bekledikten sonra hedefime doğru yol almıştım. Vardığımda ise dükkanın alarmını çaldırmadan kapısını açmayı başarmıştım. Arka kapıya alarm takmamak için enayi falan olmalılardı.
Biraz gezindikten sonra ofis ve kasayı da bulmuştum nihayet. Şu bir buçuk senede edindiğim üstün kasa açma yeteneklerimi tam konuşturmuş ve paraları topluyordum ki destelerden birini kaldırmamla alarm çalmaya başlamıştı. Vay iyi sistem.
Koşarak aceleyle çantamı sırtlamış ve kapıya koşmuştum. İki sokak öteye geldiğimde polis sirenlerini duymam ve mavi ışıkları görmem bir oldu. Gelmişti işte yakışıklım.