Kaçmaya çalışıyordum, geçmişimden, hayatımdan, geleceğimden, ondan, herşeyden kaçmaya çalışıyordum. Kaçabiliyor muydun peki? Hayır.
Ben bir papatyaydım, en sevdiğim çiçektim. Bana gül dediler, orkide dediler ama ben papatyayı seçtim. Papatyanın yapraklarını koparmayı adet edinen bir insanlığa karşı papatya oldum. Benim ne yapraklarımı koparabileceklerdi ne de soldurabileceklerdi beni. Ben o papatyayı içimde büyütecektim. Kimse papatyamı görmeyecekti. Ben o papatyayı doğduğum gün ektim.
Annelere güneş denirdi, benim güneşimi benden esirgemişlerdi.
Babalara su denirdi, bir canlı onsuz yapamaz denirdi, beni susuz bırakmışlardı, o suyu yanı başımdan geçirdiler ama bana değdirmediler.
Bir aile insanlar için havayı temsil ederdi, ailesiz nefes alamazlardı,beni kendi ailem havasız bırakmıştı, beni kendi ailem boğmuştu. Kendi elleri ile beni boğmuşlardı.
Beni ne seven vardı, ne de beni gören.
Ben kimsesizdim, benim kimsem yoktu.
Hepsi babamın yüzünden olmuştu.
Ben katildim, ben kendi ruhundan mahrum bırakılmış bir katildim.
Bu yüzden bana hep ruhsuz denildi.
Ben kalpsizdim, yaşasın diye kalbimi anneme vermiştim ama benimki de onunla birlikte durmuştu.
Bu yüzden bana hep kalpsiz denmişti.Ben kim miyim? İşte bu sorunun cevabını ben dahi bilmiyorken size nasıl cevap vereyim. Hikayemi merak edebilirsiniz, çünkü bende yaşamı merak etmiştim meğersem yaşam merak edilecek bir şey değilmiş, meğer yaşam diye bir şey yokmuş. Hayat dediğiniz şey ne mi? Boktan çabalarla doldurmaya çalıştığınız ve kendinizi sonunda mutlu olacağınıza inandırdığınız ama asla sonu mutlu bitmeyen bir bok çukuru.
Ben yaşarken içimde bir ceset yattı, ben yaşayan bir ölüydüm ama içimde bir papatya filizleniyordu. Ben neydim? Ben kimdim? Ben psikolojisi bozulmuş biriyim. Deli denilmiş hastanelerde yatıp kalkmış, her yerine boru bağlanmış, tedavisini yarım bırakıp hastaneden kaçmış bir deli, ben insanların çocuklarına 'büyüdüğünde böyle olursun yoksa' diye kötü örnek olarak gösterdiği kişiydim.
Benim hikayem başlamıştı, benim hikayem bana sorulmadan başlatıldı ve ben bu hikayenin içinde oradan oraya koşturan bir piyon oldum. Bana kimse soru hakkı tanımadı. Ben Tanrı'nın öksüz bırakmak için Dünya'ya getirdiği, eğlenmek için yarattığı bir kuldum. Ben Tanrı'nın eğlence kaynağı olmak için yaratılmış bir piyondum. Tanrı ilk beni yarattı sonra eğlencesini başlattı. Annemi aldı, babamı aldı, beni öksüz bıraktı, saçlarımı okşamak yerine arkamdan bıçakladı, bana birini verdi onun oyununa yine kandım. Hâlbuki kanmayacağıma dair verdiğim onca söz uçup gitti. En son beni delirtti ama bu sefer onu dinlemedim. Kazanan ne o oldu, ne de ben.
Ben Kardelen Gündüz, bana daha çok solmuş papatya derler. Bembeyaz cildim, sarı saçlarım, yemyeşil gözlerim var. Dışarıdan baktığınızda gerçekten de papatyaya benzerdim. Ben papatyalar kadar saftım birde, elim kana bulanmamıştı ama elime kan koydular ve sen yaptın dediler.
Ben yalanlar ortasında kendi gerçekliğinden yaşamaya çalışan genç bir kızım. Yalanlar, sahtelikler arasında kendime bir Dünya oluşturmaya çalıştım. Başarabildim mi peki? Oraya siz karar verin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Papatya Soluşu
Teen Fiction"Bir tohum, ilk toprağa diktiler. Suyunu vermediler, güneşini esirgediler, havasız bıraktılar, boğdular onu. O tohum vazgeçmedi, filizlendi. İnsanlığa inat, ona zarar verenlere inat büyüdü. Dimdik duran bir papatya oldu, sonra biri geldi, güneşi, su...