Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyordu. Mesailerinden çıkanlar dizi izlemek ya da evde uzanıp biraz uyumak için heyecanla yollarda yürüyorlar bir yandan da omuzlarını diğerlerine çarpmamak için sağa sola çapraz omuz hareketleriyle birbirini solluyorlar. Evli olanlar bekârlara göre daha hızlı yürüyor ve dükkân vitrinlerini daha az seyrediyorlardı. Akşam caddeler çeşitli korna sesleri ve güçlü motosikletlerin uğultulu güç gösteren sesleri ile rahatsız edici kalabalıkla kaynaşırdı. Tepede ötüşen karga sesleri çok dikkatli olmayan bir yurttaş için hiç duyulmazdı. Ama onlar da caddelerdeki sevimsiz melodinin bir parçasıydı.
İhtiyar Frank, antikacı dükkânını bekliyordu ve akşamları asla kapalı olmazdı.
Şehirde ihtiyar olup da açlık ile mücadele etmeyen nadir kişilerdendi. Aç olmamasının sebebi çok ticaret yapması değil, neredeyse hiç para harcamamasıydı. Bu onun hayatında övünerek anlattığı bir detaydı. Akşamları birkaç dilenciye çay söyler ve boş insanların yanında hayat dersi vererek kendini bilge görmeye çalışırdı. Onu sık sık gece 11 de boş gözlerle çay içen iki ihtiyar dilenciye Ahkam keserken görürdünüz.
"Şu telefonları bize satan şirketin sahibi hangi marka telefon kullanıyor biliyor musunuz? Kullanmıyor. Evet kullanmıyor. Çünkü telefonları aptallar için ürettiğini söylüyormuş" Sen ne dersin bu konuya Jerry senin telefonun hangi model?
Dilenci Jerry boş gözlerle baktıktan sonra bilmiyorum der gibi omuzlarını kaldırdı. Jerry de telefon kullanmazdı.
Colton veSawyer barlar sokağına yaklaşırken önlerindeki kırmızı araç aniden yolu kapatırgibi döndü ve fren yaptı. Sawyer kırmızı araca çarpmamak için sert bir frenyapmak zorunda kaldı. Colton "Amacı nedir bu itin" cümlesini bitirmeden Öndekiarabadan öfkeli gözlerle dışarı çıkan adamı fark etti. Doğrudan Sawyer'e bakarak yürüyordu. Esmer tenli zayıf kısa boylu bakımsız bir tipti. Küçük cüssesine rağmen oldukça cesur görünüyordu ve Sawyer'e nefret kusar gibi bakıyordu. Colton, belindeki silahın yerinde olduğundan emin olmak için eliyle yokladı. Adam Sawyer'e sakin bir ses tonuyla ama heyecanla seslendi.
-Beni mi takip ediyorsun sen.
-Ne takibi, sen kimsin?
-Beni nerden tanıyorsun?
-Git bin arabana ne takibi, sen kimsin?
-Beni nerden tanıyosun?
Colton Sawyere doğru eğilip araç camından dışarıdaki adama seslendi.
- Seni tanımıyoruz bara gidiyoruz da buralarda yeniyiz.
Bara doğru gitmezsen seni takip etmediğimizi hemen fark edeceksin. Eğer bara doğru gidersen bir süre daha aynı yolu paylaşmak zorunda kalacağız.
Esmer adam uzun cümleleri duyunca kafası karıştı ve daha fazla uzatmanın karizmasına zarar vereceğini düşünerek küçük kırmızı eski otomobiline doğru yavaşça yöneldi. Korkmuş gibi görünmemek için giderken Sawyer'e bakarak parmağını salladı. Otomobiline binerek yolu açtı.Önden gitmemek için kamyonetin kendisini geçmesini bekledi.
Sawyer Barlar Sokağına yakın bir caddede kamyoneti durdurdu. Colton ile birlikte araçtan indiler ve silahlarındaki şarjörleri kontrol edip yeterince fişek olduğundan emin oldular.
Barlar sokağı hemen 20 metre ileride görünüyordu.
Karmaşıkbir ışık cümbüşü arasından sokakta sel gibi akan insanlar. Yan sokaklar o kadarkaranlık ve sakindi ki Bu rengârenk cadde sanki çöldeki bir serap gibi sahte birgösteri hissi veriyor. Caddeden birkaç metre ayrıldığında yan sokaklardakiürkütücü boşluk sessizlik ve yalnızlık etrafını sarıveriyordu. Kulakları tırmalayan rahatsız ritmik müzikler sanki kilometrelerce ileriden geliyor gibi aniden sessizleşiveriyordu. Işıltılı caddeden bu karanlıklara sızan tek şey mide bulandırıcı alkol kokularıydı. Colton ve Sawyer hedeflerindeki bara doğru yürümeye başladılar.
Karanlıklar içinden insan selinin arasına karışmak sadece birkaç adım gerektirdi. Barların arasında ilerliyorlar ve sanki birisi bellerindeki silahları kapacakmış gibi bir içgüdüyle sağ kollarını fazla sallamıyorlardı.
Karanlık sokağın içinden görünen parıltılı gösterişli cümbüş içine girildiğinde yerini iğrenç bir bataklığa bıraktı. Bölgedeki kimi zengin iş adamı etrafına birkaç kadın toplamış lüks viskilerini içiyorlar. Güzel yüzlerinden başka değerleri olmayan iki süslü kadın etraftaki erkek gözlerini sayarak gençliklerinde kırılmış egolarını onarmaya çalışıyorlar. Birçok çelimsiz işçi genç erkek, kadın bulmak umuduyla beş parasız geziyor ve Etraftaki kadınları birbirine göstererek, şakalaşıyor.
-Sana baktı, sana
-Şu da tam sana göre, hahaha
- O da sana bakıyor ha ha
Kadınlar her yöne baksa da burunları para kokusu arayarak geziyorlardı. Çulsuzlar elenirdi ve yeterince parası olanlar için kadınlar sayı olarak sınırsızdı.
Sawyer " Bazen eğlenmeye de gelelim buralara" dedi. "Hayatı kaçırıyoruz"
Colton: Tam bir insan pazarı. İnsanlar burada eğlenemez, satılırlar.
-İnsanlar mı kadınlar mı?
-İkisi de. İkisi de birbirini becermeye çalışıyor. Birisi kaç sürtüğü becerdiğini sayar, diğeri kaç enayi yolduğunu. Ama ikisi de aynı masada gülüşerek içerler. Buralar bana eğlenceli gelmiyor.
- Abartma Colton, İnsanlar eğleniyor işte...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köpeklerin Rüyası
General FictionYıllarca süren açlık savaş ve karanlık günlerin ardından Balancia ülkesi, artık tümüyle halkın istediği şekilde yönetiliyordu. Ama tüm halkın değil tabi ki. Bilirsiniz insanların istekleri birbiriyle çelişir, ve böyle durumlarda basit bir çözüm yolu...