2.BÖLÜM

4 0 0
                                    

Hellüüüü.

Nasılsınız?

Bu bölümde birazcık gerginlik kaos olacak sebebi ise artık bir şekilde İlkin ve Alev'in yan yana gelmesi lazım.

Ve aklıma gelmişken bölüme şarkılar koymuyorum çünkü hangisi uygun olur açıkçası hep kararsız kalıyorum. Koymama kararı aldım bunu da sizinle paylaşayım ama bazı bölümler gelecek ki işte o zaman paylaşacağım. Üstelik onların şarkıları da hazır herneyse sevgiyle ve mutlulukla kalın❤️
İyi okumalar <3

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

........

Saat sekiz buçuğa geliyordu. Kahvaltımın son demlerindeydim. Amerika gerçekten sabah kahvaltısı yapmıyordu. Şuan yemek alanında az kişi vardı, onlarda iş adamlarıydı. Takım ceketlerinden ve deri el çantalarından belliydi. Ki onlarda günün en önemli öğünü kahvaltı olduğunu bildiği için oturmuş yiyorlardı. Son yudum çayımı da içtikten sonra garsondan hesabı istedim.

Hesabı ödeyip çıktıktan sonra asansörün koridorundan geçerken önde Aras, arkada ise Güliz bu tarafa doğru geliyorlardı. Aras ile göz göze geldik. Gözleri onu ele verip öfkelendiğini anladım. Sırıtarak başımı öne eğip bir baş selamı verdim ve yanından geçip asansöre bindim. A yazan butona tıklayıp giriş katını beklerken asansör durdu ve kapılar açıldı. İçeri bir kişi girdi hemen ardından diğer ortak Göktuğ Palas girdi. Onu ilk defa kanlı canlı görüyordum. Yakışıklı bir adamın tabii ki de yakışıklı arkadaşı olacaktı. Gerçekten yakışıklı biriydi. Buna da aşık ol, istersen. Kaşlarımı çattım, ne alakaydı birine güzel - yakışıklı demek ona aşık olunduğu anlamına gelmezdi.

Ben ayrıca Alev'e aşık değildim, yani bence değildim. Küçük bir hoşlantıydı hepsi o. Hem insan aşık olacağını bilemezdi, gün gelir yüzüne pat diye söylenirdi. Benimkini de zaman gösterecekti. Giriş katına geldiğimde dışarı çıkıp telefonu elime aldım. Yarışmanın düzenlendiği yer hemen yan taraftı, oraya doğru yol alırken Alpay'a mesaj çekip içeri gireceğimi ben aramadığım müddetçe aramamasını yazıp, telefonu kapattım.

İçeri girdiğimde kapıda beni bir güvenlik karşıladı. Telefonuma gelen kodu istedi, kodu söylediğimde "Hoşgeldiniz İlkin Hanım." diyerek beni içeri aldı. İçeri girdiğimde cafe olacağını düşünmüştüm ama öyle değildi. Sıra sıra masalar her masa camlı bölme ile ayrılmış en başta ise siyah büyük bir masa ve iki koltuk vardı. Beni içeri davet eden kişiye dönüp "Oturmam gereken yer var mı yoksa istediğim yere oturabilir miyim?" dedim. İlkokul ya burası birde parmak kaldırsaysın?   İç sesim beni şok ederken yanımdaki adam "Ah evet, söylemeyi unuttum otuzuncu masa sizin, masaların üzerinde numara yazmaktadır." dedi. İç sesime karşılık keyiflice sırıtıp yerimi bulmak için ilerledim.

En son kısma kadar ilerledim. Benim masam siyah masanın tam dibiydi. Kader miydi bu? Olmasındı. Gelemiyordum böyle şeylere hemen inanıp kendimi kaptırıyordum. Bu sefer kendimi kaptırırsam gidiş o gidiş olacaktı. Yerime geçip etrafı inceledim. O kadar uzun inceledim ki sandalyede benimle birlikte dönüp duruyordu. Bunun farkına varıp dikkat çekmemek adına önüme döndüm.

Bir kaç dakika da önümdeki bilgisayarın sağını ve solunu kurcaladıktan sonra sesler yükseldi. Dönüp baktığımda patronların geldiğini gördüm. Arkalarından da Aras ve Güliz geldi. Hepsi masaya doğru geçerken Alev tam ortada durup bekledi.

Bir süre sonra bilgisayarlar açıldı ve önümüzde bir yazılım belirdi. Duyduğum sesle gözlerimi ekrandan çektim. "Hepiniz bana bakın. Önünüzde bulunan bilgisayarda çok güçlü bir virüs var bu virüsü bizzat biz kendimiz yerleştirdik, sizden istediğimiz ise bu virüsü on beş dakikada yok edip bir koruma kalkanı hazırlama, evet sadece on beş dakika. On beş dakikanız başlamıştır."
Şunu dile getirmek istiyorum ki birincisi aksanı çok çok iyi. İkincisi ve sonuncusu bu adam uzun konuşmaları sevmiyor kestirip atıyordu. Ama şimdi seni geri plana atıyorum Alev çünkü aklımdaki plan için seni düşünmemem lazımdı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 02 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VUKUAT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin