(Uyarı: Kitap +18 yaş içindir!)
Gökyüzü, umut dolu günlerin ardından siyah bir örtü gibi çöktü üzerimize. İhanetin soğuk eli, kalbimizi sarstı ve hayatımızı mahvetti. Umutlarımız, gözyaşlarıyla sulandı ve kurudu. Terk edilişlerin acı izleri, ruhumuz...
"Ne güzel şeydir, bir çift gözün içine bakarak, 'Sen rastlantıların en güzelisin,' diyebilmek..."
- Sabahattin Ali -
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
💚🌷
Keyifli okumalar dilerim...
- 20.04.2020/İZMİR -
Bir sabah, güneş yeni doğarken hayatın masalsı dokusunu hissettim tenimde, kalbimde, ruhumda. İlk bahar rüzgarın yumuşak dokunuşu, umutlarla dolu bir günü sesliyordu. Güneş yavaşça perdeleri aralayarak günün ilk ışıklarını odamın içine serpiyordu. Gözlerimi huzurla açtığımda hissettiğim o hafif melodi gerçekten de bu günün güzel olacağını müjdeliyordu. Yattığım yerden doğrulup battaniyemi üzerimden çekip kenara attım. Yatağın kenarından ayaklarımı sarkıttığım sırada güneş sayesinde odanın içine yayılan sıcaklık, içimi bir neşe dalgası ile dolduruyordu.
Yatağın kenarında oturup uyku sersemliği ile gözlerimi ovuşturdum tamamen uyana bilmek için. Bunun bana pek yardımcı olmadığını anladığımda ayaklanıp banyoya doğru gittim ellerim gözlerimde, pıtı pıtı adımlarla. Banyoya girip ilk önce uyana bilmek için yüzüme su çırpıp yüzümü yıkadım. Biraz daha uyandığımı hissettiğimde suyu kapatmadan elimi yana atıp diş fırçamı ve macunumu alıp macunu diş fırçasına sıktım. Dişlerimi güzelce fırçaladıktan sonra suyu kapatıp elimi yüzünü kurulayarak odama geçtim.
Uykudan tamamen arınan gözlerim açıldığında bakışlarımı pencereye doğru çevirdim. Pencerenin ardındaki ağaçların dallarındaki kuşların melodisi ile asıl gün şimdi başlamıştı. Bakışlarımı pencereden çekip yüzümde bir gülümseme ile dolabıma doğru ilerledim. Karşısına geçip kapağını açıp dünden beri kafamda kurduğum kombin için beyaz bir balon kol bir bluz, altına da siyah bol paça klassik bir pantolon aldım. Güzelce giyinip tekrar dolaba döndüm. İlkbaharın ilk aylarında olduğumuz için havalar hâlâ biraz soğuktu. O yüzden moda yarışmacılarının kombinlerini sollayacak kombinime uygun bir ceket alıp yatağın üzerine bıraktım. Dolabı kapayıp makyaj aynamın karşısına geçip oturdum. Çok değil ama makyaj yapmayı seviyorum. Gloss sürmeye bayılırım mesela. Resmen ben gloss kadınıyım.
Elime eyeliner alıp ilk önce büyük yeşil gözlerime yakışacak ince bir eyeliner, hafif pembiş bir allık, aynı oranda highlighter, uzun ama düz kirpiklerime rimel ve olmazsa olmazım pembe gloss'um. Ve makyajım bitmişti. Asla çok makyaj yapmamıştım. Aynadan kendime dikkatle baktığımda güzel günüme darbe indirecek bir şey gördüm.
Svilce.
Alnımda, kaşımın biraz üstünde bir svilce aynadan bana göz kırpıyordu. Kaşlarım çatılırken svilceye ters bir bakış attım. "Bu," dedim sinirle. "Olacak şey miydi şimdi?" Gözlerimi devirdim. "Günümü şimdiden sikip attınız sayın saygıdeğer svilce."
