4- DAYAK

12.2K 1.8K 649
                                    

"Yiğit oğlum sen şimdi bunu bize ne kadara sayarsın? Nakit vereceğiz, biliyorsun bizde sakat iş olmaz."

Mahalleden orta yaşlı, pazarcılık yapan Haluk abi dün gece hanımının çamaşır makinesi bozuldu bu yaştan sonra elimde mi yıkayayım çamaşırlar birikti şiirine dayanamayarak gelmiş, ikinci el makine var mı diye sormuştu.

Elimde ikinci el makine olmadığı için geri dönecekken onu durdurup, ikinci el fiyatı alacağımı söylemiştim. Durumu fazla yoktu, her ay düzenli olarak mahallenin çocuklarına aldığım tatlıları bu ay almayıp bu amcayı zor durumundan kurtaracaktım. Çocuklar bir ay tatlı yemese de olurdu.

"Amcam elinde ne kadar varsa şimdi ver, anlaştığımız fiyatın geri kalanını da bir şekil hallederiz." dedim hafifçe gülümseyip.

Adamın mutluluğuna saniye saniye şahit oldum, üç beş kuruş bu mutluluktan önemli değildi.

"Çok yaşa be Yiğit oğlum." dedi cebinden cüzdanını çıkarırken.

"Sağol amca, yarın getirir kurarız."

"Tamam evladım, çok makbule geçer."

Elindeki parayı çıkarıp bana verdiğinde kendisine ayırdığı parayı görerek rahatça aldım, tam masaya yaklaşıp kasaya koyacağım sırada bir bağırtı duydum.

"Yiğit abi!" bir çocuk sesiydi, Haluk amca irkilerek önüne döndüğünde parayı masanın üzerine bırakıp merakla bakındım, saniyeler içinde dükkanın önünde mahalleden küçük bir çocuk belirdi.

"Yiğit abi, koş." dedi nefes nefese, bu savaş çağrısını biliyordum. Bu sefer ne olmuştu?

Anında bulunduğum yerden çıkıp dış kapıya ilerledim. "Haluk amca iki dakika bekleyiver."

Çocuk nefes nefese benimle beraber dükkandan çıktığında büyük adımlarla yürümeye başladım. İki adım atmıştım ki kıpkırmızı olmuş çocuğa sordum.

"Kim kavga ediyor?"

"Sezer ve Cihan abi."

Duraksadım, küçük çocuğa gözlerim değdi. Yalan söylüyor olamazdı.

Onun adı yeniden kavga ile anılıyordu.

Afallamam biter bitmez koşar adım mahalleye girdim, bu sefer sinirli değildim. Meraklı mıydım? Yoksa seviniyor muydum?

İkinci seçenek o kadar mantıksız geliyordu ki.

Kahvehanenin olduğu sokağa girdiğimde kahvenin olduğu yerin biraz ilerisinde kalabalığın olduğunu görünce hızla oraya koştum. Çoğu kişi okulunda işinde olduğu için az bir kalabalık vardı.

Bir kızın ağlama ve bağırma sesleri kulağıma ilişiyordu.

Kalabalığa büyük bir hırsla vardığımda Sezer'i üç kişinin tuttuğunu gördüm.

Cihan'ı ise kız kardeşi tutuyordu, bir de Kemal amca kolunu önüne siper eder gibi atmıştı.

Cihan kaşları çatık bir şekilde Sezer'e bakıyordu ama eskisinin aksine sinirle değil de korku ve sinir karışımı bir ifade vardı yüzünden.

"Lan," dedim sesimi yükseltip. Hızla ortaya daldım, arkamı Sezer'e dönüp Cihan'a yaklaştım. Ben araya girince kalabalığın paniği daha da arttı.

Eskiden olduğu gibi Cihan'ın üzerine atılmak için büyük bir hırsla tam dibine gittim.

Cihan yanına vardığımda gözlerini bana çevirdi, yumruğumu kaldırdığım an irkildi. Kardeşinin tutmadığı elini hafifçe kendisine siper etmek için yukarı kaldırdı.

İrkildim, yumruğum havada öylece kalırken sinirim tuzla buz oldu. Gözlerim gözlerinde rahatsızlık, korku olan adamın yüzüyle, siper etmek için kaldırdığı titreyen ellerinde gidip gelirken nefes alışverişlerim hızlandı.

Durduğum için herkes şoktayken, kız kardeşinin sesini duydum. Bakışlarımı ona çevirdim.

Bana ilk defa böyle bakıyordu, anlayışlı olmamı ister gibi. Şikayet eder gibi.

İsyan eder gibi.

"Abimi yürüyüşe çıkardım, o bulaştı."

Benden birkaç yaş küçük olan bu kız çocuğuyla belki de ilk normal iletişimimiz buydu. Daha öncelerinde bana sadece sinirle ve öfkeyle bakar, sadece karşı tarafta dururdu.

Burnumdan hızlı soluklar alıp verirken gözlerimi yeniden Cihan'a çevirdim, kız kardeşi elini sıkı sıkı tutuyordu. Çatık kaşlarıyla yere bakıyordu.

Havada vurmak için hazır bekleyen yumruğuma kilit vurulurken, ilk defa bir kavgada yumruğumu geri indirdim. Belki de ilk defa bu yumruk onun suratına inmemişti.

Elimi indirsem de yumruklarımı sıkmaya devam ediyordum, sinirle arkamı döndüm. Sezer büyük bir öfkeyle hâlâ ona bakıyordu.

"Dağılın." dedim sadece. Mahalleli afallamıştı ama dediğimi yapıp kalabalıktan çıkıp kenara geçerken onların önünü açmıştı.

"Abi, gel." dedi kız kardeşi ağlarken.

Cihan hiç itiraz etmeden kafası eğik vaziyette uzun boyu, eskisine göre daha zayıf olsa da yine de iri görünen bedeniyle onun çekiştirmesine itiraz etmeden peşinden gitti.

"Hay sikeyim!" dedi Sezer kendisini tutan insanların elinden kurtulup. Hırsla ilk bana baktı, daha sonra kafasını iki yana sallayıp onların tersi yönünde yürümeye başladı.

Mahallelinin bana olan bakışlarının farkında olarak sıkıntılı bir nefes alıp kimseyle göz teması kurmadan az önce geldiğim yolu büyük adımlarla geri yürüdüm. Mahalleliyi arkamda bırakırken, diğer sokağa girdim.

Kimsenin olmadığı sokakta yürürken kasılmış vücudum, titreyen çenemle hırsla yürüdüm. Kaşlarım çatık duruyordu ama boğazım düğümlenmişti.

Yanağımdan süzülen sıcak şeyi fark ettiğimde elimin tersiyle hızla silip burnumu çektim.

Allah'a dua ettim. 

Allah'ım ya ona yardımcı ol eski haline dönmesine vesile ol. Ya da yüreğimden düşmanıma karşı hissettiğim şu merhameti benden al.

***

Meşhur duamızda geldiğine göre bu kitap tamam

MECZUP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin