8- CİHAN'IN YAŞADIKLARI

20.7K 2.2K 1.2K
                                    

"Bir çay daha alır mısın abi?"

Utangaç bir şekilde sorulan soruya gülümseyerek karşılık verdim, boş bardağı alan kız çocuğu önümde dikiliyordu. 

"Yok kardeşim, sağol."

Kardeşim dediğim anda morali bozulmuştu, yaşı daha küçük olduğu için mahalledeki diğer kızların da olduğu gibi onun ilk aşkıydım. Liseye geçene kadar böyle devam ediyordu sonradan tamamen abi gözüyle bakıyorlardı.

Kız kafasını sallayıp odadan çıkarken bakışlarımı yeniden kendisini beş liraya aldığı yelpazesi ile yelleyen Aynur ablaya çevirdim. Menopoza girdiği belliydi, içerinin havası normal olmasına rağmen ateş basmıştı.

"Sigara çıkar da içelim Yiğido." dedi kendisini yellemeye devam ederken. Yaşı benden büyük olduğu için yanında içmeye utanırdım ama son iki yıldır sigara sohbetleri daha iyi olduğu için ikimiz de birbirimizi kandırmaktan vazgeçmiştik. O sigara içmeme izin vermişti, ben de utana sıkıla da olsa içmeye başlamıştım.

Cevap vermeden cebimden yarıya inmiş sigara paketini çıkardım. İlk başta ona uzattım, of deyip içindeki yangına isyanda bulunup sigaraya uzandı. Paketi kendime çekip ben de bir dalı dudaklarımın arasına sıkıştırdım.

Çakmağımı çıkarıp sigaranın ucuna bakarak yaktım, içime derin bir soluk çekip kafamı kaldırdığımda Aynur ablanın ağladığını gördüm. Üç saniye içinde ne olmuş olabilirdi ki?

Eliyle çakmağı uzat gibisinden bir hareket yaptı, burnunu çekti. Çakmağı uzatıp sigarayı iki parmağımın arasına aldım.

Sebebini sormadım, birazdan kendisi anlatacaktı zaten.

Sigarayı yakıp içine derin bir soluk çekti, gözlerinden yaşlar akmaya devam ediyordu.

"Cihan..." dedi, zaten beni evine çağırma sebebi de oydu. "Çok kötü durumda."

Geriye yaslandım, sesimi çıkarmadım yine.

"Buraya gelirken sadece psikolojisinin bozulduğunu düşünmüştüm, yani evden çıkmak istemiyor dediklerinde depresyona girdiğini düşündüm. Ama orada öyle şeyler yaşamış ki, delirmiş çocuk..."

Hâlâ neler yaşadığını bilmiyordum.

"Ne yaşadığını kimse anlatmıyor."

"Bana anlattılar," dedi, ardından kapıya kısa bir bakış attı. Yeniden bana döndü, demek ki bana anlatacaktı. "İkimizin arasında kalsın."

"Abla senin verdiğin sırları saklayacağımı biliyorsun ama düşmanım hakkında-"

"Yiğit," dedi sözümü kesip, kafasını yana eğip, kırmızı gözlerine zıt bir şekilde hafifçe gülümsedi. "Artık ona düşman olmadığını sen de biliyorsun, ben de."

Dümdüz suratına baktım, bunu herkes anlamıştı elbette ama hâlâ inkar ediyordum.

"Biliyorum, ona üzülüyorsun." dedi ardından, sigaramdan bir nefes çektim içime.

"Hak etmiyor ama evet, istemsizce acıyorum bu haline."

Acımak daha iyi hissettiriyordu.

"Mayanda kötülük yok, bilirim ben seni..." dedi ve o da sigarasından içip devam etti. "Cihan'ın babası çocuğunu daha kötü edecek."

Babasını duyduğum an geçen gece Cihan'ın belin vurması aklıma doluştu, gergince bacaklarımı titretmeye başladım.

"Oğlunun askerden gelip bu hale düşmesinden dolayı utanıyor, sinirleniyor. Oraya gittiğimde bana keşke şehit olsaydı da bu halde gelmeseydi dedi."

Orospu çocuğu.

"Doktora götürmeyi reddediyor, evde hapis ediyor bir nevi. Cihan dışarıda nasıl duruyor gördüm ama evin içinde öyle değil, ne zaman kötü hissetse kendini dışarı atıyor. En ufak yükselen seste deliriyor, insanlardan korkuyor."

O anlattıkça bacaklarımı titretmeye devam ettim.

"Orada..." dedi ve sesini hafifçe kıstı. Sıkıntılı bir nefes aldı. "Hatırlıyor musun iki hafta boyunca annesi, babası, kardeşi dışarı çıkmamıştı. Gerginlerdi, eve askerler gelip gidiyordu. Hatta askerlerin geldiği ilk gece şehit düştü sanmıştık."

O geceyi hatırlıyorum, içip eve dönerken Sezer ile kapının önünde asker aracı gördüğümüzde ne yapacağımızı şaşırmıştık. Sezer'in de gözünde üzüntüyü çok net görmüştüm, askerlere kıyamıyordu. Şehit düşseydi eminim ki herkesten çok üzülecekti. Keşke aynı şeyi askerden bu halde döndüğünde de yapsaydı.

"İşte o zamanlar Cihan'ı ve beş askeri rehin almış bu PKK'lılar..." dediğinde irkildim, aklıma doluşan anılardan sıyrılıp gözlerimi hızla çevirdim yüzüne. "Yiğit... öyle büyük işkenceler yapmışlar ki bu çocuklara..."

Yeniden ağlamaya başladı, yumruklarımı sıktım.

"Komutanlar ve devlet sadece oğullarının rehin haberini vermiş ailelere, gerisinden bahsetmemiş. Bunun hiçbir yerde yayılmaması konusunda her aileyi uyarmış. Annesinin anlattığı şeyler Cihan'ın rüyada sayıklamalarından ve komutanların ufaktan bahsetmelerinden ibaret. Onlar bile bilmiyor tam olarak ne yaşadığını."

Gözyaşlarını sildi, içini çekti yeniden. Aklına ne geldiyse yüzünü buruşturdu acıyla.

"Sadece kesin olan bir şey var," dedi gözlerini çevirip bana bakarken. "Teröristler bunun eline silahı verip, arkadaşının kafasına sıkmasını ya da diz çökmesini istemesi."

Gözlerim irileşti.

"Bir Türk askerinin, o soysuzların önünde diz çökmesi... çok kötü bir şey. Dediklerine göre diz çökmemiş."

Anlatmaya devam etti.

"Günlerce işkence etmişler,  Cihan'ı bulduklarında ölmek üzereymiş."

Aynur abla anlatmaya devam ederken boğazımdaki yumru beni sıkıştırdı, aniden ayağa kalktım. Aynur abla tepki bile vermedi, kafam karışmış şekilde elimdeki sigarayla beraber kapıdan çıktım. Dış kapıya giderken yüzümü kimse görmesin diye çabalıyordum.

Dışarı çıkar çıkmaz elimdeki sigarayı fırlattım, adımlarımı durdurmadan nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 13 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MECZUP Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin