Sunoo'nun gerçek ismi biliyorsunuz ki Seonwoo, zaten aynı şekilde okunuyorlar bu yüzden Sunoo'nun adı konuşmanın içinde geçerse "Seonwoo" yazacağım🥰
➴➵➶➴➵➶➴
Jaeyun gözlerini yavaşça araladı. Canı fazla acıdığı için istemsizce inledi ve etrafına bakındı. Uçak yine aynı yere düşmüştü. Tekrar etrafına baktı. İkili koltuğa yatırılmıştı. Yine son uyanan oydu herhalde.
Birkaç kez öksürdü ve kollarına baktı. Kolları fena şekilde kanıyordu. Bacakları ise halsizlikten hareket edemiyordu. "Ah..." dedi ve başını geriye attı.
"Uyandın mı?" sesi ile kafasını indirdi ve ona gülümseyen Sunoo'ya baktı. "Ben Seonwoo. Daha iyi hissediyor musun kendini?" dediğinde Jaeyun ayağa kalkmaya çalıştı ve Sunoo'ya sarıldı. Sunoo ne olduğunu anlamamıştı bile. "İyi misin?" dedi Sunoo, bu sırada eliyle Jaeyun'un sırtını pat patlıyordu.
"İyiyim, ve üzgünüm." dedi, gözü dolmuştu. Bu sırada biri uçağın kapısını açmış şekilde içeriye girdi. "Aish! Burada kaldık farkındaysanız! Sizin rahatlığınız şaka olmalı?!" diye bağırdı. "Jungwon çok agresif olmuş." diye düşündü Jaeyun. Derin bir nefes verdi Jungwon, ardından ise elindeki çikolatayı Jaeyun'a uzattı. Jungwon, "Susarsan eğer şuradaki küçük mutfaktan alabilirsin. 20 şişe şu var. Bizi yakında kurtaracaklardır." dedi ve göz devirip uçaktan çıktı. Sunoo'nun, "Papatya çayı olsaydı da ona verseydik, ne bu gergoluk ya?" demesiyle Jaeyun gülümsedi.
"Kaç kişiyiz burda?" dedi Jaeyun. Sunoo elleri ile saydı ve, "8 kişiyiz, sen biraz geç uyandın. Biz tanıştık az önce. Gel seni de tanıtalım." dedi el uzatıp. "Ben Sim Jake, ama Korece ismim Jaeyun." dedi. Sunoo kafasıyla onayladı ve, "Tamam Jake, gel." dedi ve elinden tutup onu dışarı çıkardı. Kolları cidden acıyordu, ayrıca ayakları da. Bu yüzden arada inliyordu. İlk uçak düştüğünde bu kadar acımamıştı canı. Daha doğrusu rüyadayken..
"Merhaba!" dedi Sunoo, kendi elini ve Jaeyun'un elini birbirine kenetleyip havaya kaldırmıştı. Herkes oradaydı.
Seonghwa, "JAKE!?" dedi ve ağlamaklı bir sesle Jaeyun'u kucağına aldı. "Niye ağlıyorsun Seonghwa?!" dedi Jaeyun. Seonghwa dudaklarını büzde ve, "Acaba neden?!" dedi. Ardından ise Jaeyun'u kucağından aşağıya indirdi.
"Off.." dedi Jaeyun isteksizce. Yine o canavarlarla mı karşılaşacaklardı? O zaman hazırlıklı olması gerekliydi.
"YENİ ÇOCUK! GEL DE ODUN TOPLA!" dedi ormanların içinden bir ses. Sunghoon'un sesiydi bu. Jaeyun derin bir nefes aldı ve yavaş yavaş Sunghoon'un yanına doğru gitti.
"Kolların iyi mi? Topallayarak yürüyorsun, iyi olduğuna emin misin?" dedi Sunghoon endişeyle. Jaeyun'un gözü dolmuştu, ama kendisi bunun farkında bile değildi. "Bacaklarımı hissetmiyorum ama sanki acısını hissediyorum. Kollarımı hareket edince bile acıyor. Ne yapacağım Sunghoon..?" dedi Jaeyun, sesi titriyordu. Resmî konuşmaması ve ismini bilmesi Sunghoon'a garip gelse de Jaeyun'un belinden tutup kendine çekti. Ardından ise sert davranmadan sarıldı. Belinden tutmasının sebebi ise kolunun acımasıydı, belki omzu da acıyacaktı.
"Üzülme Jake. Ben yanında olacağım.." dedi Sunghoon mırıldanarak. Jaeyun sesli bir şekilde ağladığı için Sunghoon'un mırıldanmalarını duymamıştı.
"Sunghoon, hiçbiriniz beni hatırlamıyorsunuz değil mi?" dedi Jaeyun. Sunghoon kaşlarını çattı, "Hayır, seni ilk defa görüyorum. Hatırlamam mı gerekirdi?" dedi. Jaeyun çığlık attı ve kendini istemsizce yere fırlattı. Sunghoon arkasını döndü ve yaratığa baktı. Kaşları iyice çatılmıştı, öfkeli olduğu belliydi. Yaratık korkmuşçasına uzaklaştığında yere eğildi ve Jaeyun'u kucağına aldı. Uçağa doğru yürürken, "Sen uçakta dinlen, şuan yiyeceklerimiz var ama ne zamana kadar burada kalacağımızı bilmiyoruz bu yüzden yiyecek bir şeyler bulacağım." dedi ve uçağa iyice yaklaştı.
"Adın neydi?" dedi Seonghwa taşta oturan çocuğa. Bu sırada kendi yerdeki çimenlerin üstüne oturmuştu. "Ben Heeseung, ya sen?" dedi. Seonghwa, "Ne bu artistlik..?" diye fısıldadı ve göz devirdi. Heeseung, "Adını sordum?" dedi ciddi bir ses tonuyla. Seonghwa derin bir nefes aldı ve, "Seonghwa, Park Seonghwa. Okey mi?" dedi ve ayağa kalkmaya çalıştı. Ancak Heeseung ayağa kalkıp Seonghwa'nın kolundan tuttu ve, "Otur oturduğun yerde. Bu ada yemekler biterse seni yememi istemiyorsan iyi anlaşalım." dedi. Dişleri arasından konuşuyordu âdeta. Seonghwa yutkundu ve kafasıyla onayladı.
"ANNEEEEEE!?" sesiyle Seonghwa kafasını sola çevirdi, Heeseung ise sağına çevirdi. Sunoo elleri havada koşarak onların üstüne doğru gidiyordu. Ardından ise kendini Seonghwa'nın üstüne attı. Seonghwa başta öksürdü ardından kucağındaki çocuğu sıkıca tuttu ama eli yanlışlıkla Sunoo'nun kalçasına tuttu. Bundan dolayı Heeseung önce Seonghwa'nın eline sonrada Seonghwa'nın yüzüne baktı.
"Ne oldu?" dedi Seonghwa ona sarılan çocuğa. "Nikimura Rishi diye abaza biriyle tanıştım. Birlikte böğürtlen arayacaktık, beni korkuttu!" dedi. Seonghwa'ya şikayet ediyordu Niki'yi.
Seonghwa gülümsedi ve Sunoo'yu kendinden uzaklaştırıp karşısındaki pembe saçlı çocuğun saçını düzeltti. Sunoo, "Neymiş yaratık varmış?! Hah götüm! Önce bi hırladı arkamdan, korktum bende. Napıyosun dedim, ben yapmadım lan dedi. Arkasına baktı sonra ağacın tepesine bakıp bağırdı beni de peşinden kovaladı." dedi trip atarcasına.
"KOŞ GELİYO SEONWOO KOŞŞŞŞ?!"
"Hassiktir..."
Bölüm sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
7 Erkek ve Bir Ada | Jakehoon
FanfikceBir uçağın düşmesi ile ıssız bir adada yanlız kalan 7 erkek ve daha sonradan keşfedeceği, ürkütücü yaratıklar. Sadece gerçeği öğrenmek istiyordu Sim Jake.