III

612 51 47
                                    

yine klasik ve sıkıcı bir tatil gününün sonlarındayken, yatağıma bedenimi ölü biri gibi yaymış ve oflaya puflaya telefonun ekranındaki videoları kaydırıyordum ki üstten gelen mesaj bildirimiyle yarım saat sonra derse girmem gerektiğini öğrendim.

telefonu sinirle yatağın bir köşesine fırlattıktan sonra derin bir nefes verip gözlerimi kapattım ve aklıma birkaç önceki gece gelince hissettiğim karıncalanmayla bacaklarımı hafifçe aralayıp düşümdekilerle istemsizce sırıtıp dudağımı ıslattım.

profesör dzeko'yu düşünerek arsızca kendime dokunmuştum, utanıyor muydum, pişman mıydım? kesinlikle hayır. adamın yüzünü düşüme getirmek bile bacaklarımı titretirken bana sadece hayal gücümdeyken de fazlasıyla zevk yaşattırmıştı.

bunları düşünürken tekrar erekte olmamı umursamadan hayallere dalmıştım, belki böyle yaparsam beni altına alamasa da en azından kirli ve ıslak rüyalarımın başrolü olurdu.

yana dönüp telefonun ekranını açtığımda vaktin geldiğini farkedip doğruldum ve bilgisayarın başına geçerek hızlıca derse giriş yaptım. profesör hepimizden mikrofonlarımızı açmamızı isteyince hemen emrini yerine getirdim. ona bu kadar küçük bir olayda bile itaat etmek delirtiyordu beni, onun için fazla yaramaz ve arsızdım.

...

uzun bir süre sıkılsam da kendisi ilgimi çektiği için profesörü dinlerken bir anda parmaklarım benim kontrolümden çıkarak kumaşta yavaşça gezinip penisime doğru inmişti. vücudumdaki kanın çoğunluğunun oraya gitmesiyle oluşan hassaslıkla parmaklarımın şortumun üzerinden sadece değmesi bile titrememe neden olmuştu. başımı geriye yaslayıp gözlerimi kapattım ve dudaklarımı ıslatıp parmaklarımı hem şortumdan hem de iç çamaşırımdan içeri soktum.

profesörün tam olarak karşısında olmasam da bu durum beni utandırıp yanaklarımın ısınmasını sağlıyor ama bir o kadar da heyecanlandırıyordu. ne kadar heyecanlı olursa dudaklarımın arasından çıkan küçük ve cılız iniltilere o kadar izin veriyordum.

tam kendimi profesörün tahrik edici sesine ve parmaklarımın büyülü dokunuşlarına bırakmışken gelen bildirim sesiyle gözlerimi açıp içimden küfür ederek elimi masadaki telefona uzattım. profesörden mesaj geldiğini görünce anlamlandıramayıp ekrana baktım ve kafasını yukarı kaldırıp birkaç dakika ara verdiği dersi anlatmaya devam ettiğini gördüm. kaşlarımı çatıp mesajın içeriğini görmek için telefonun kilidini açtım.

profesör dzeko

"arkadaşlarına daha fazla rezil olmak istemiyorsan o güzel sesini kessen iyi olur, uyarayım dedim. bu arada beni ismimi sayıklayacak kadar sevdiğini bilmiyordum dusan tadic."


hear me, tadicdzeko +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin