Wooyoung'la birlikte derse gidiyorduk, bana bir şeyler anlatıyordu ama hiçbirini anlamıyordum. Aklım hâlâ geçen gün olanlardaydı.
"Değil mi Yeos?"
"Evet."
"Ayıptır sorması neye evet dedin? İki dakikadır bir şey anlatmıyorum ama sen bilirsin. OF YEOS ne var anlat artık. Kaç gündür çok büyük bir suç işlemişsin de onun vicdan azabını duyuyormuşsun gibi davranıyorsun."
"Öyle çünkü."
"Nasıl yani?"
O gün olanları Wooyoung'a söylemeye cesaret edememiştim. Wooyoung da farkındaydı o yüzden sormamaya çalışıyordu ama artık dayanacak gücünün de olmadığı belliydi.
"2 hafta önceki cuma günü neler oldu? Jongho mu sıkıntı çıkarttı? Sorun ne?!"
"Jongho'yla öpüştük."
"Ee başk- BİR DAKİKA NEEE?!!! Ö-öpüştünüz mü? Bayılacağım şimdi tut beni."
"Off Woo boş yapma ya."
"E oğlum sorun ne o zaman? Hisleriniz karşılıklıymış işte."
"Sorun da bu zaten. Hislerimiz karşılıklı olsa ne olur sence bu yasal mı? Hem ben Jongho'dan hoşlandığımı da düşünmüyorum."
Wooyoung olduğu yerde durmuş ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Her şeye çok abartı tepki veriyordu.
"Bak Yeosang bu çocuk ömrünün sonuna kadar hapiste kalmayacak illaki bir gün oradan kurtulacak ve zaten seviyorsan onu beklemez misin? Ve madem ondan hoşlandığını düşünmüyorsun neden öpüştünüz?"
"Refleksti o durum."
"Demek refleksti? Pekâla öyle olsun."
"Wooyoung beni asla anlamıyorsun. Hislerin canı cehenneme tamam mı? Daha suçunun ne olduğunu bile bilmiyoruz. Belki birden fazla kişinin ölümüne sebep olan biri, belki tacizci? Daha sınıfımızdaki insanlara güvenmezken kalkıp hapishanede olan, doğru düzgün tanımadığımız bir insan için neden hep bir olumlama peşindesin? Evet bir zamanlar onunla aynı sınıfta olmuş olabiliriz ya da siz birlikte futbol oynamış olabilirsiniz ama bu neyi değiştirecek? Zamanla insanlar değişir Wooyoung..."
Bulunduğum durumun saçmalığından oturup ağlamak istiyordum. Nasıl bir belanın içine düşmüştüm? Daha birkaç ay önce staj yaptığım yerdeki insanlardan korkarken ne ara içlerinden birinden hoşlanmaya başlamıştım?
Wooyoung iki elimi de tutmuş gözlerimin içine bakıyordu.
"Seninle arkadaş olduğumuzdan beri ilk defa birine karşı hislerinden bahsettiğin için anlık heyecanla ne yapacağımı bilemedim bunun için özür dilerim. Eğer bundan sonra orada staj yapamayacağını düşünüyorsan yer değiştirebiliriz. Senin mutluluğun için her şeyi yaparım."
Yine bana kızacağını sanıyordum ama asla tahmin ettiğim gibi olmadı. Bu içimi rahatlamıştı. Birinin sizin yanınızda olduğunu, sizi anladığını hissetmek gerçekten çok güzel bir şeydi.
Yaşlı gözlerimle gülümseyerek Wooyoung'a baktım. Ne diyeceğimi bilemiyordum zaten bir şey de söylemek istemiyordum onun yerine sımsıkı sarılmayı tercih ettim. Wooyoung'da sırtımı pat patlıyordu.
Nedense aklıma Jongho gelmişti. Sırf ben Dan Tae (Azrail) ile karşılaşmayayım diye başka bir yol gösterirken elini yüzüne bulaştırışı, benim onun omzunda ağlayaşım... Bu lanet duygularla ne yapacağımı, nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum.
"Bu halde derse girsen bile bir şey anlamazsın gibi, en iyisi eve git de dinlen, yarın yine oraya gitmen gerekiyor hem kendine de düşünmek için zaman verirsin. Yarın oraya gitmek istemezsen ben senin için giderim. Ve en önemlisi derste senin için minik bir ücret karşılığı not tutarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER {Jongsang}
Teen FictionSosyal Hizmetler 2. Sınıf öğrencisi Kang Yeosang stajı için altı kişi ile rehabilitasyon görüşmeleri yapacaktır ama içlerinden Choi Jongho'ya karşı hisler beslemeye başlar ve işler karışır... "Altı kişi. Hayatını değiştireceğiniz ya da sizin hayatın...