Gözlarimi hafifçe araladığımda beyaz tavanla karşılaşmıştım. Her yerim ağrıyordu ve odanın kokusundan da anladığım kadarıyla hastanedeydim. Ama bu sefer annem için değil kendim için buradaydım.
Sol elimin üstünde bir ağırlık vardı, kafamı çevirip baktığımda Wooyoung olduğunu fark ettim.
Uyanması için elimi hareket ettirip duruyordum ama beyefendide tık yoktu.
"Wooyoung elim acıyor çek artık şu koca kafanı."
"Of Ye-, YEOSANG! Uyanmışsınnn, bekle hemşireyi, doktoru falan çağırıp geliyorum."
Wooyoung uçarak odadan çıkmıştı. Birkaç dakika içinde de uzun boylu bir doktor ve yanında da kısa boylu bir hemşireyle geri dönmüştü.
Doktor gerekli kontrolleri yaptıktan sonra bu akşam taburcu olabileceğimi söylemişti.
"Canın acımıyor mu gerçekten, yoksa doktora artistlik mi yapıyorsun?"
"Ya oğlum doktora niye artistlik yapayım? Hastaneleri sevmediğimi biliyorsun, buradan ne kadar çabuk çıkarsam o kadar çabuk toparlanırım."
"Doğru. Neyseki benim gibi bir arkadaşa sahipsin, ah ah benim gibi arkadaşlar kırk yılda bir gelir."
"Ya yaa."
"Gitmeden anneni görecek misin?"
"Bu halimle gitmek istemiyorum, daha iyi olduğum bir zaman görürüm."
"Pekâla nasıl istersen, buraya gelmişken eskiden sürekli gittiğimiz şu bit pazarına bi' uğrayayım diyorum. Belki sana güzel kıyafetler de bulurum eheh."
"Ya Woo, oradaki kıyafetlerin bize göre olmadığını biliyorsun değil mi?"
"Yioo bence tam senlik şeyler var, özellikle çiçekli donlar."'
Wooyoung beni nasıl sinir edeceğini çok iyi biliyordu ve her seferinde de bilerek yaptığını bilmeme rağmen sinirlenmeden edemiyordum.
Yatağımın yanındaki sandalyenin üstünden küçük yastığı alıp Wooyoung'a doğru fırlattım ama tabii ki de atışım başarısızdı. Wooyoung yerdeki yastığı alıp bana geri fırlattıktan sonra dil çıkarıp hızla odadan çıktı.
Wooyoung gittikten sonra bende odada tek başıma kalmıştım. İlk defa tek kalmak bu kadar sıkıcı hissettiyordu. Gerçi kim hastane odasında tek başına sıkılmadan edemezdi ki? Yapacak bir şey olmadığından Wooyoung gelene kadar azıcık kestirmenin bir sorunu yoktu.
Bir süre sonra kapının açıldığını duymuştum Wooyoung olduğunu düşünerekten istifimi bozmadım.
"Yeosang?"
Duyduğum sesle gözlerimi irice açmıştım. Bu, bu Jongho'ydu. Cidden burada mıydı, ama nasıl?
Jongho'nun yardımıyla oturur pozisyona gelmiştim.
"Sen buraya nasıl geldin?"
"Boş ver nasıl geldiğimi, sen nasılsın canın çok acıyor mu?"
"Hayır hiç acımıyor, hatta bu akşam taburcu bile oluyorum."
"Neden bu kadar erken? Bir iki gün daha kalamaz mısın?"
"Jongho iyiyim ben, endişelenecek bir şey yok."
Başını onaylar anlamda sallamıştı ama içinin rahat olmadığı da belliydi. Endişelenmemesi için ne yapabilirdim hiç bilmiyordum.
Saçma bir konudan sohbet açmıştım ve sohbet ilerledikçe Jongho'nun gülümsemesi de artıyordu. O güzel gülümsemesini bir daha göremem sanıyordum ama yanılmışım, şu an mutluluktan ağlayabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER {Jongsang}
Novela JuvenilSosyal Hizmetler 2. Sınıf öğrencisi Kang Yeosang stajı için altı kişi ile rehabilitasyon görüşmeleri yapacaktır ama içlerinden Choi Jongho'ya karşı hisler beslemeye başlar ve işler karışır... "Altı kişi. Hayatını değiştireceğiniz ya da sizin hayatın...