Wooyoung ne yapıp edip üst sınıflardan bizi çalıştıracak iki kişi bulmuştu. Ben de şimdi Wooyoung'un çalıştığı kafeye gidiyordum, orada buluşacaktık.
Kafeye geldiğimde hangi masada olduklarını görmek için etrafa bakınıyordum.
*Baş Belası'ndan bir yeni mesaj*
Yah her zaman oturduğumuz masayı nasıl unutursun?! Çabuk 8 numaralı masaya geç ben de geliyorum, marş marş.
8 numaralı masa... Bu kafe Wooyoung'la benim özel yerimiz gibi bir şeydi. Seul'e ilk geldiğimizde keşfettiğimiz bir yerdi. 8 numaralı masa biraz daha herkesten uzak olduğu için her zaman orada otururduk, buradaki çalışanlarda ezberlemişti ve bazen bizim için o masayı boş bırakırlardı sonrasında Wooyoung buraya eleman arandığını görünce hiç düşünmeden diğer işlerini bırakıp burada çalışmaya başlamıştı.
"Ah merhaba umarım çok bekletmemişimdir."
Bir dakika bunlar Hongjoong ve Seonghwa Hyung'du. Yanlış masaya geldiğimi düşünüp tam gidecekken Seonghwa Hyung elini uzatıp konuşmaya başladı.
"Biz de yeni geldik sayılır. Hoşgeldin, ben Seonghwa."
"Ben de Hongjoong."
"Tanıştığıma memnun oldum, Yeosang ben de."
Tanışma faslını geçtiğimizde Wooyoung gelince başlama kararı aldık ve hepimiz önümüze döndük. Rüya gördüğümü falan sanıyordum ama değildi, şu an ikiside önümde oturuyordu.
İkisini de nereden tanıdığımı ve neden böyle hayretler içerisinde kaldığımı merak ediyorsunuzdur.
Geçen sene önemli bir etkinlikte tüm sorumluluk bana verilmişti, her şey gayet iyi olmasına rağmen sorumluluk duygum yüzünden hiçbir şey gözüme iyiymiş gibi gelmiyordu ve sonrasında da etkinliğin başlamasına yarım saat kala tüm sergi alanını birbirine katmıştım. Hongjoong ve Seonghwa Hyung da yiyecek içeceklerden sorumlu oldukları için oradalarmış. Durumu fark ettiklerinde hemen bana yardıma gelmişlerdi ve sergi başlamadan önce her şeyi halletmiştik. O gün bana yardım eden kimse olmasaydı halim ne olurdu hiç bilmiyorum. İşte o günden beri onlara minnettar ve hayrandım.
Onlara yakalanmamaya çalışarak ikisini de incelemeye başladım.
Hongjoong ve Seonghwa Hyung arasındaki boy farkı o kadar fazlaydı ki bu, otururken bile bariz belli oluyordu ama tatlı duruyorlardı.
Seonghwa Hyung uzun siyah saçlarıyla çok havalı duruyordu. Sadece saçları değil baştan aşağı siyahtı. Normalde baştan aşağı aynı renk giymek boğucu gelirdi ama Hwa Hyung'da hiç de öyle durmuyordu işte bu onu daha da havalı kılıyordu.
Hongjoong Hyung ise Seonghwa Hyung'un tam tersi rengarenti, saçları bile. Saçları ortadan ayrılmış, bir tarafı sarı bir tarafı ise siyahtı. Üstünde mavi yazıları olan beyaz bir tişört altında ise yırtık kot şort vardı.
Takılara gelirseek; Seonghwa Hyung'da küpe ve bilezik dışında bir şey yoktu ama Hongjoong Hyung'un her yerinden bir takı fırlıyordu, gerçi pek sırıtmıyordu hepsi bir bütün gibi duruyordu.
Tam önüme dönüp telefonumla uğraşacakken bir şey fark edince kafamı geri kaldırdım.
Bileklikler... İkisinin de bilekliği aynıydı hem de rengine kadar, bunun tesadüf olduğunu sanmıyorum. Tabii ki de tek bir cevabı vardı. Demek sonunda Wooyoung'un ve benim büyük shipimiz gerçek olmuştu, belki dee çok önceden beri gerçekti hehet.
Aradan birkaç dakika geçtikten sonra elinde içeceklerle Wooyoung yanımıza gelmişti.
Ne zaman kendimizi ders çalıştırmaya kaptırsak Wooyoung ve çenesi en olmadık zamanlarda açılır ve saçma sapan konuşurdu. Bir ara Hongjoong Hyung'un Wooyoung'a bakışlarını yakaladım ve kahkaha atmamak için kendimi cimciklemem gerekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
STAJYER {Jongsang}
Novela JuvenilSosyal Hizmetler 2. Sınıf öğrencisi Kang Yeosang stajı için altı kişi ile rehabilitasyon görüşmeleri yapacaktır ama içlerinden Choi Jongho'ya karşı hisler beslemeye başlar ve işler karışır... "Altı kişi. Hayatını değiştireceğiniz ya da sizin hayatın...