8. Bölüm: Gül Bahçesi

40 7 4
                                    

˚˖ the outsider - lyn lapid

*

Saraydan çıkmaya karar vermemin üzerinden tam bir hafta geçmişti. Bu süreç içerisinde çıkmak için herhangi bir çaba göstermemiştim çünkü kütüphanede vakit geçirmenin daha işime yarar olduğunu düşünmüştüm. Fakat bu düşüncemi doğrulayacak hiçbir bilgi edinemedim. Ne bu saraya ait herhangi bir bilgi okudum, ne de Yıldız Çiçeği adı geçen bir paragrafa denk geldim. Değişik türlerde okuma kitabına rastlamıştım, artı olarak birçok yerde erişilebilir tarih kitaplarına. Tüm bu bir hafta boyunca Evan'ı görmedim, kütüphane ve odam arasında mekik dokuduğum için kimseyle doğru dürüst iletişime girmemiştim. Kendi kabuğuma çekildiğim bu yedi gün, yalnızca Sarah ve Dane ile olan ilişkim ilerleme katetti.

Evan ile karşılaşmamak bir bakıma işime geliyordu, ben ülkem için koşuştururken gözünde şüpheye dair herhangi bir izlenim bırakmak istemiyordum. Son yaşanan olayda ona ne kadar kızdığımı ve ilk günkü kadar olmasa da üzerimde sinir kırıntılarının kaldığını hesaba katarsak benimle karşı karşıya gelmek istememesini anlardım. Her ne kadar ablası ile birlikte yaptıkları şeyin doğru olduğunu kabul etseler de üzerinden zaman geçmesine rağmen bunu hala saçma buluyordum. Cesaretimi ve uğraşımı görmeleri, hakkımda sonuca ulaşmalarını nasıl kolaylaştırırdı ki?

Irene de düğünden sonraki gece Ridnia'ya gitmişti fakat dün bazı sebeplerden ötürü saraya döndüğünü işitmiştim. O sebeplerin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Sarayda güvenilmemesi gereken, antlaşma için atılan imzadan fazlası olmayan basit bir kraliçeydim. Bu durum gözler önüne serildiğinde Jane'in burada olmaması ne iyi diye düşünüyordum. Ben ilginin üzerimde olmamasından, geri planda kalmaktan hoşlansam da o hayallerindeki kraliçeliği görmemekten hoşlanmazdı. Bunun ona yaşatacağı üzüntüyü tahmin bile etmek istemezdim. Ama zaten ne beklenirdi ki? Çıkar üzerine kurulu bir ilişkide hayallerini ne kadar yaşayabilirdin? Bundan ilerisini hayal etmek imkansızı dilemek değil miydi? Hal böyle olunca Jane'in bana kızma sebebinin daha da yersiz olduğunu düşünüyordum. Göreceği bu muamele tahmin edilebilirken başvurduğu ilk şey kin kusmak olmuştu.

Sarah kahvaltımı odama getirdi, görevi olduğunu öne sürerek duş almamda bana yardımcı olmak istediğini söyledi ama onu reddettim. Aramızdaki ilişki ilk haftaya göre daha samimi olsa da hala alışmaya çalışıyordu. Dane ona kıyasla daha iyi uyum sağlamıştı, yaşımızın yakın olmasından kaynaklı sanırım kısa sürede statü farkını görmezden gelmeyi başarabilmiştik. Sarah'dan bir daha sormaması için kaçıncı olduğunu saymayı unuttuğum bir söz alarak kendi ihtiyacımı kendim görmüştüm. Elbette küveti cildime iyi geleceğini düşündüğü çiçek kokularıyla ve adını bilmediğim başka ürünlerle hazırlamıştı. Fazla etki etmeyeceğini düşünmüştüm ama sahiden cildim inanılmaz parlak görünüyordu. Çıktıktan hemen sonra düşük omuz zümrüt yeşili bir elbiseyi yardımıyla üzerime geçirdim. Fazla kabarık olmamasına özen göstererek seçmiştim bu elbiseyi. Göğsüme uzanan dalgalı saçlarımı salık bırakarak kahvaltıyı yerleştirdiği masaya oturdum. Fincanıma çay doldurdu ve hemen yanımda ayakta dikildi.

"Afiyet olsun Majesteleri."

"Otur lütfen." Onun ayakta dikilip bana bakmasından hoşlanmıyordum. Tereddüt edip bakışlarında gergin bir ifade belirdi ancak ısrarcı olduğumu belli edip elimle karşımdaki sandalyeyi gösterdim.

Benim için hazırladığı ballı krepi dilimlerken karşımdaki yerini almıştı. "Bir sonraki kahvaltıda kendine yemek için tabak koymanı söylemiştim. Yalnız yemeyi sevmiyorum." Sarah'ın şaşkın bakışları gülümsememe sebep oldu. Ne zaman onunla sıradan bir şekilde sohbet etsem şaşırırdı.

LUNA : Yıldız ÇiçeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin