7|DALYA

2.5K 388 535
                                    

Önceki bölümde bu kadar süre sonunda tekrar gelip fice devam eden okuyucularımı görünce dedim ki... İşte bunlar cidden Seft'in okuyucuları. Sizi seviyorum lan düdükler.

***

1 gün sonra.

11. Gün: Herkesten uzak bir yerde, bu karanlıkta bir ışık yakalım. Hem bizi, hem bu şehri aydınlatalım.

Bu gece fazlaca hava soğuktu ve Victor gözümün önünde birkaç battaniye daha çıkarırken gönlüm bir yandan da onun koltukta yatmasına el vermiyordu artık. Aslında ben istiyordum, gel, gerek yok yanımda yat diyordum ama o istemiyordu. Biz iyiydik, anlaşıyor, konuşuyor ve bazen atışıyorduk. Garip bir adamdı ve dikkatimi çekmişti ama eski sevgilimden beri benimle temasa geçmiyordu. Dolayısı ile aynı yatakta da yatmıyorduk.

"Hadi Victor, inat etme. Hastasın zaten."

"İyileştim bile ufaklık."

"Olsun, hadi. Seninle uyumak istiyorum bu gece."

Onu anlamıştım şu dört gün içerisinde. Sanırım benimle bir ilişki içerisine girmek istiyordu bir kez görüşsek de ilk zamanlar. Fazla iddialı, ama öyle bir adam ki; bence nasıl gözüktüğünün o da farkında dışarıdan. Bu yüzden bana adımlar attı. Ben o zaman böyle ciddi olacağını düşünmüyordum elbet. Lakin sonra araya eski sevgilim girince olaylar birbirine karışmıştı. Onu seviyordum ve gururum asla Mingyu ile olmama izin vermiyordu, onu unutmak istiyordu.

O halde bir bakıma Victor bu isteğimi gerçekleştirmek için beni buraya getirmiş olabilir mi? Ve o zamana kadar bana dokunmak istemiyordur. Abartı bir düşünce olabilir, doğru da olabilir. Ama daha yeni tanıştığı biri için bu kadar zahmet göstermesini başka yöne bağlayamıyordum ki.

Vay canına, doğru ise kim kimin için bu kadar uğraşır ki? İki günlük biri için...

"Jungkook, ateşle barut yan yana duramaz. Sana öyle diyeyim."

"Nasıl yani?"

"Senin gibi azgın biri yanımda sakin kalabilir mi ki?"

"Haa?! Ne yapacağım sanki taciz mi edeceğim seni ya?! Sen pis düşüncelisin!"

Gülümsedi ve ağzındaki kibriti çıkarıp komidine koydu. "Bana ver, bana ver."

O daha hareket edemeden kibriti kapıverdim ve dişlerim arasına sıkıştırıp sırıttım. Soğuk ıslaklığı dilime çarptı. "Demek bu sigara içmene engel oluyor. Böyle temiz kalmaya çalışman hoş."

"Ondan değil."

"Neden?"

"Boş ver. Çok uykum geldi yavrum. Ben yatayım artık. Şu keçinede bir bak iki saattir bağırıyor." Aklına bir şey gelir gibi oldu sanki, hafiften dudağı seyrelmişti.

Onun morali bozuk değildi değil mi? Ya da gerçekten uykusu var diye mi böyleydi? İstemsizce emdiğim kibriti çıkarıp eski yerine koydum. Bir iç çektim, keçinin sesini duyunca da ofladım.

"Ama ben Seokjin'i daha yeni uyutmuştum."

"Baba olmak böyle bir şey işte Jungkook. Bebeğin uyandıysa kalkıp bakacaksın." ardından arkasını dönüp adımlamaya başladı. Bir laf söyleyip çekip gitmeye ne meraklıydı bu da! Hemen hayıflandım.

"Ben de kaç gecedir uyanıyorum gelip bakmıyorsun bana."

Tam kapıdan çıkacakken durdu ve kıkırdadığını işittim. Bana döndü, adım attı. Kalbim çarptı bir o an. E hadi ama... Gel işte yat benimle.

WHITE MUSTANGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin