[İki Yabancı]

1K 83 4
                                    

Selamlar! Bu hikaye aslında başlangıç noktamız. Ama bu kısmı hikayenin ortasında sizlerle devam ettirmeyi istiyorum.

İyi okumalar ☀️

Sevgiyle kalın ❤️


1.BÖLÜM

Yaşadıklarım bedenimde şimşek etkisi yarattı, neredeyim, ne yapıyorum bilmiyorum bir bilinmezliğin içinde hayata tutunmak için çabalıyorum ama bir şeyler ters gidiyor. Hislerim her zaman beni köreltmiş ve yanlış yönlendirmişti buna rağmen hala hislerime güveniyor olmam çok saçma olsa da güveneceğim başka neyim vardı? Bir kadın ailesinden başka kimi yanında görmeyi arzular, ailesi dışında sonsuz güvenebileceği kim vardır? İşte benim hikâyemde aileme de güvenilmiyor, onlara sığınamıyorum, kızlar babalarına âşık olur dediler ama bilemediler ki babalar da bazen kızlarını arzular ve onlara âşık olur...

Gece hiç bu kadar karanlık olmamıştı, yağmur hiç bu kadar şiddetli yağmamıştı ve ben hiçbir zaman kendimi bu kadar acınası görmemiştim. Göremediğim bir şey daha vardı. Karşımda mı, daha uzak bir yerde mi bilmiyordum ama bir siluet vardı. Yerde dizleri üzerinde bir insan silueti görüyor gibiydim ama bunun korkularımdan dolayı olabileceğini de düşünmüyor değildim. Korkaktım, ürkektim ve tam şuan yağmur altında sırılsıklam olmuş bir sıçandım. Biraz daha o siluete yakınlaştım ve hıçkırıkları kulaklarımı tırmaladı, tiz ve bir o kadar da olgun erkek sesiydi hatta bir erkeğin haykırışıydı. Erkekler ağlamaz, küçük düşmez, güçsüzleşmez, kaybetmez ve içini açmaz gibi gelirdi çoğu zaman ama bu adam bir başkaydı, kimsesiz ve kırgındı, acı çekiyordu.

İçimde kalan cesaret kırıntılarını topladım ve yanına yaklaştım, ne kadar cesaretli gibi dursam da acıyla haykıran adama uzanan ellerim titriyordu, onun da bana acı çektireceğini düşünüyor ve bununla içimde savaşıyordum. Düşüncelere dalmışken onun tiz ama bir o kadar da naif sesiyle şimdiki zamana döndüm. Tek kelime "kimsin" dedi ve ardından gözleri gözlerimle buluştu, ona kim olduğumu, neden burada bulunduğumu anlatamayacak kadar yorgundum ve bunları anlatacak yüzüm yoktu. Gözlerinin içine bakarken "hiç kimse" diyebildim eğer aynı yolda, aynı haldeysek beni gözlerimden okuyabileceğini düşündüm sonra da bu düşüncenin çok saçma olduğuyla yüzleştim.

Ben kim miyim? Ben Arın, adım saf ve temizliği simgeler ama ben adımın simgelediğinden çok uzaktayım. Bir an bile düşünmeden uzatılan eller, yarın nasıl birine dönüşeceğimi umursamadan dokunan dudaklar, ardından çöpmüşüm gibi bir köşeye atılan, bir oyuncak figürü gibi oynanıp sıkıldıklarında kapıya attıkları kadınım. Arın bu hayata tertemiz ve güzel bir kız çocuğu olarak doğdu ama yaşadığı sürece, zaman geçtikçe dünyadaki pislikleri üzerine topladı ardından kapıya koyuldu. Bu hikâyenin sonundaysa tüm dünyayı temizleyip, pislikleri bedenine hapsettikten sonra ölecek.

Gözlerinin içine baktığımda karşımda dizleri üzerinde duran adam umut arıyordu, bir yerden bir şey çıkmalı ve onu kurtarmalıydı onun istediği buydu, yaşamak istiyordu ama yaşayacak bir nedeni yoktu. Ona acıyor muydum bilmiyorum ama şuan tek bildiğim bu adamın neler yapabileceğini kestiremememdi, gözlerindeki acı ve tükenmişlik duygularını okuyordum. Gözleri ay gibi parlıyordu karşımdaki adamın. Saçları alnının üzerine düşmüş, ıslak saçlarının üzerindeki su damlaları yere düşüyordu. Boyu benden en az iki kat uzundu, belki de 1.90 olabilirdi diye düşündüm aniden. Gözleri gece ışığında derin mavi bir parıltıyla parlıyordu. Gömleğinin düğmeleri açılmış, gömleği sırılsıklam olmuştu. Gömleği vücudunu sıkıca sarmış, göğsündeki ve karındaki kaslar belirgin şekilde ortaya çıkıyordu. O kadar göz alıcı, yakışıklı ve çekici bir adamın bu durumda olmasının sebebi ne olabilirdi ki, farklı bir zamanda karşıma çıksaydı, muhakkak ona hayran kalırdım.

Isadora'nın Kehaneti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin