[Kalmak ve Gitmek Arasında]

389 69 0
                                    

Merhabalarr! 
Bu bölümde Ronan ve Isadora'nın aşkını okuyacaksınız.
Keyifli okumalar...

Gözlerim aydınlığa kavuştuğunda boynumun tutulma acısı yüzünden inledim, geceki koltukta Ronan'ın kollarının arasında uyumuştum. Uyuma numarası yapmaya devam etmeyi düşündüm ama sonrasında onun da çoktan uyandığını düşündüm kendimi ilk günden rezil etmek istemiyordum. Kokusu üzerime sinmişti ve bu koku çok güzeldi, beni başka bir evrene götürüyordu, bende o evrende sonsuza kadar kalmak istiyordum. Onu uyandırmadan yanından kalkmaya çalışırken yavaşça gözlerini araladı ardından beni gördüğünde gülümsedi, "her sabaha böyle uyanma imkânımız var mı?" sorusuyla olduğum yerde taşa dönüştüm, onun gibi ağır bir adam bu kadar çocuksu nasıl olabiliyordu, nasıl çekinmeden istediğini söyleyebiliyordu anlam veremiyordum. "Maalesef yok" gülümseyerek yanından kalkıp kendime gelmek için lavaboya gittiğimde o hala aynı yerinde yatıyordu. Aynada kendimi izlerken hiç utanmadığımı, korkunun vücudumu terk ettiğini ve içimde mutluluk tohumlarının büyüdüğünü fark ettim. Bunların hepsi onun sayesindeydi, beni kalıbımdan çıkartmış olduğum dünyadan çok farklı bir dünyada yaşamaya götürmüştü. Onunla olmak yıldızlara dokunabileceğini, imkânsızlıkların yok olduğunu düşünmeye yetiyordu. Gizli duyguları vardı içinde, her an patlamaya hazır bir bomba gibi duruyordu karşımda ama patlayacak o bombanın bana olmadığını hissettiriyordu. Ben onun bana hissettirdiklerini seviyordum, onun yanında olmayı, değerli ve özel hissetmeyi ve gözlerinin içinde kendimi görmeyi...

Mutfakta kahvaltı masasını hazırlarken Davinle birlikte uzun bir süre böyle yaşadığımız aklıma geldiğinde kalbimin yeniden acıdığını hissetmeye başladım. Onu unutmaya çalışmak daha çok hatırlamama sebep oluyordu, yıllarımı yıllarına adadığım adamı annem yüzünden terk etmiştim ve her zaman korkmuştum, hayatıma giren her adamı böyle terk edeceğim, mutsuzluğa daha çok batıp o şekilde öleceğim için. Hayat bazen sürpriz yapıyordu ama ben o sürprizleri görmüyordum, şimdi görmek ve yaşamak istiyorum. Gözümün önünde beni sevdiğini dile getiren bu adamı terk etmeyeceğim, onun bana sunduğu hayatta çiçekler yetiştirip yaşayacağım. Belimdeki ellerini hissettiğimde ürpersem de bunu ona belli etmedim, eğilip boynumu öptüğünde mutluluk bedenimi sardı. Uzun zaman sonra sevgiyi doruklarda hissediyorum ve bu çok tuhaf. "Yardım edebilirim" büyük bir kahkaha attığımda şaşkınlıkla bana baktı "sen ve kahvaltı hazırlamak ha" gülmeye devam ettiğimde tezgâhın karşı tarafına geçip domates ve salatalıkları doğramaya başladı. Kocaman adamın şuan bana yardım etmesini aklım almıyordu, meyhanedeki Ronan'la şuan ki çok farklıydı. Masayı hazırladıktan sonra çaylarımızı alıp oturdum o çoktan başköşeye geçmişti. "Evini değiştirmemiz gerek" dediğinde anlayamamıştım "neden" diye sordum sadece "çünkü burası küçük" gülümsediğinde anlamıştım. O da benimle yaşamak istiyordu, birlikte olmak ama bunun için erkendi. "Bana yetiyor ama" gülümsemesi solduğunda dudaklarını birbirine bastırdı, çayından bir yudum aldı "bende gelir giderim diye düşünmüştüm" kırılmış mıydı, hiç sanmam. "Gelip gidersin zaten de ev değiştirmeye gerek yok" çünkü param buna zor yetiyordu ve onun kiramı ödemesine asla izin veremezdim bunu ona söylemeye gerek görmedim ama anlamıştı, başıyla onaylayıp omletten yediğinde beğendiğini belli eder gibi ses çıkarttığında güldüm. Bir gün böyle mutlu kahvaltı edeceğimi hiç düşünmezdim ama oldu. O imkânsızlıkları hiçe sayan ve her şeyi olduran bir adamdı ve bense tüm olumsuzlukları üzerinde taşıyan kadın.

Kahvelerimizi alıp balkona çıktığımızda manzarası bina olan yerlere baktı, "ne hayatlar var bu evlerde" diyerek iç çektiğinde anlamsız bir cümle olduğunu düşündüm "senin hayatın nasıldı Isadora" dediğinde benim yaşamımı merak ettiğini anlamıştım. Ona neyi anlatmalıydım ya da hangisinden başlamalıydım bilmiyordum, sessizliğimi koruduğumda bana döndü "yaşamlarımız utanç kaynağı değildir, hayatlarımızın başkahramanları utançtır" dediğinde cümle beynimde dönüp dolaştı ve bir yere yerleşti, cümlenin ağırlığıysa kalbimdeki yarayı deşti ve kanattı. "Benim anlatacak çok bir şeyim yok aslında" demekle yetindim ve boğazımda takılı kalan yumruyu bir yudum kahveyle yok etmeye çalıştım. Gözlerindeki acıma duygusunu gördüğümde benim hakkımda benden çok şey bildiğini anlamıştım ama bunu ona sormaya cesaret edemediğimi fark ederek sustum. "Peki, o zaman akşam baş başa güzel bir yemek yiyelim, konuşacak çok şeyimiz var" dediğinde ciddiydi ve ciddi bir konu konuşulacağının farkındaydım. Başımla onayladıktan sonra içeriye yöneldi, kahvesini tezgâha koyduktan sonra bana yakınlaştı ve alnımdan öptü "işe geçmem gerekiyor, akşam görüşürüz" sabahki neşesi kaybolmuştu, bende yanağından öptükten sonra kapıdan çıktı son kez dönüp baktı ardından binadan da ayrıldı.

Isadora'nın Kehaneti Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin