16. Bölüm: Devamı

22 3 0
                                    

Silah sesinden sonra hepimiz kalkarken içeri biri daldı. Böyle garip bir maskesi vardı.
"Kasayı aç la!"
Cafe'nin kasasına doğru yürümeye başladı. Adam korkuyla açmaya çalışırken bir şapşallım yaptım. Boş cam tabağı adamın kafasına fırlattım. Çok zekiyim di mi? Adam bir anda bize döndü, sonra tam silahı bana doğrulttuğunda anında yere yapışdı. Kıl payı kurtuldum. Herkes bana şaşkınca bakıyordu bense kendimden gurur duyuyordum. Cidden bu arada adam hala yerde yatıyor la.
"Ece naptın?!"
"Oha Ece!"
"Tamam en iyisi buradan gidelim."
Ege'nin bizi dışarı çıkarması ile polislerin gelmesi bir oldu. Adamı alıp götürürlerken biz de Ege'nin evine gidiyorduk.
"Ege, annenler evde değil mi? Niye senin evine gidiyoruz?"
"Evde değiller. Yurt dışındalar Ece."
Evi aşşşşşırıııı güzel ve büyüktü.
İçeri girdiğimizde ellerimizi yıkayıp salona geçtik. Ege ayakta karşımızda durdu. Bize bakıyordu.
"Sizce de çok garip değil?"
"Ney?"
"Ülke'ye döndüğümüz gibi bir hırsız bizim olduğumuz kafeyi soyuyo."
Hemen ayağı kalktım.
" Asıl ilginç olanı ben o revirde kalınca hocanın umursamaması."
"Ya hocaların zaten haberi varsa?"
Güneş'in bu sorusuyla herkes sustu.
"Yürüyün okula gidiyoruz."
"Ne? Delirdin mi Poyraz? Okula almazlar bizi!"
"Alırlar merak etme Ece."
"Nasıl gideceğiz?"
"Benim arabam var."
Ege'nin arabasına binip yola çıktık. İçimde nedense bir tedirginlik vardı. Sonra elimin üstünde bir el hissettim. Poyraz elimi tutmuşş.
"Ece biraz sakin olsana."
"Ha,ne?"
"Sakin ol diyorum. Çok tedirginsin."
Kafamı sallayıp dışarıyı izlemeye devam ettim. Herkes çok sessizdi. Bu ölüm sessizliğini bozan ise Ege'nin radyoyu açması oldu. Okula vardığımızda kapılar falan hep açıktı. Ne ilginç🤨. Yalan söylemeyeceğim. Şu an çok fazla korkuyorum. Korkuyla Poyraz'ın elini tuttum. Revire girdiğimizde o odayı bulmaya çalıştık. Ama bulamadık.
"Bakın şimdi. Ece sen orayı hani kaybolup bulmuştun ya, yine kaybolman lazım."
"Hayır Güneş yaaa. Korkuyorum."
"Küçücük çocuk bile burada korkmadan ilerleyebilir."
"Hayır."
"Tamam biz seni yalnız bırakıyoruz, sen tek başına kal."
"Ne! Poyraz??"
"Ece üzgünüm ama Güneş haklı."
"Sonra sizi nasıl bulacağım?"
Sesimin titrediği çok belli oluyordu.
"Al fener, pil. Zaten telefonun yanında. Hadi bakalım. "
"Ama-"
Daha cümlemi tamamlamadan beni yalnız bıraktılar. Dizlerim titreye titreye ilerlemeye başladım. Sonra bir odaya girdim arkamdan da kutu düşünce çığlığıma engel olamadım. Sonra koşarak oradan çıkıp başka bir odaya girdim. Ve işte aradığımız odayı buldum. Işığı yaktım, tam arkamı döndüm, masanın üstünde ölü tavşanlar, kediler vardı! O zamanda küçük bir çığlık attım. Önüme döndüğümde de ölü insanlar yerde yatıyordu.... Sonra omuzumda bir el hissettim. Sonra Gece'nin sesini duydum.
"Ece nerdesin bilmiyorum ama burada biri var! Ve bizi öldürmeye çalıltı ve kaçtık! Ama sen neredesin?! ECE!"
Sesimi çıkaramadan omuzumdaki el tam kalbime vurdu. Artık neyle vurdu bilmiyorum ama bayılmışım...

•••••••••••••••••••••••••••••
Poyraz'ın anlatımıyla;
"Aferin size! Eğer sizin yüzünüzden ölürse sizi bu adamla buraya kapatırım!"
"Poyraz sakin ol ölmez o!"
"Nerden biliyorsun?!"
Sonra bir kaç kutunun düştüğünü duyduk. Bir adam kahretsin diyordu. Hemen o tarafa doğru koştuk. Oraya vardığımızda Ece yerde baygın bir şekilde yatıyordu.
"Abi bak ölmemiş işte!"
"Kes sesini Emre!"
Onu kaldırıp arabaya bindirdik. Yol boyunca uyanmadı. En sonunda Güneş nabzını kontrol etti.
"Yaşıyor ölmemiş.."
"Ohhh."
İçim rahatladı. Eve vardığımızda onu bir odaya yatırdık. Yarım saat oldu hala uyanmadı. Artık onun için endişelenmeye başladım.
"Poyraz bütün gece başında bekledin, hadi gel kahvaltı yap."
"Hayır, istemiyorum."
Zaten kızgınım onlara. Ne kahvaltısıymış ya! Sonra Ece öğlene doğru biraz kıpırdanmaya başladı. Hafiften de olsa uyanmıştı.
"Ece iyi misin?! Öldün zannettim!"
Ona sımsıkı sarıldım. Sonra diğerleri de geldi.
"Ece! Ohh çok şükür."
Güneş ona sarılmaya kalktığında Ece geri çekildi.
"Sizin yüzünüzden ölüyordum! Hepinize sinirliyim!"
"Özür dileriz ama böyle olması lazımdı."
"Keşke beni bulmasaydınız."
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Ece'nin bölümü;

Yataktan kalktığım gibi montumu üstüme geçirdim. Çantamı aldım ve evden çıktım. Eve geldiğimde kendimi direkt yatağıma fırlattım. Şaka maka öyle bir zıpladım ki şey diyebiliriz;
'Kuş oldum uçtum gök yüzüne.'
Djjdjddjdj. Şaka bir yana gerçekten onlara sinirliyim. Ölebilirdim. Sonra telefonum çalmaya başladı. Bizim grup arıyordu. Telefonlarının hiç birini açmadım. Sonra mesaj yazmaya başladılar.
'Ece iyi misin?'
'Ece keşke beni bulmasaydınız demek ne?!'
'Ece lütfen gelir misin?'
'Ece küsme yaaaa.'
Umursamadım ama sonra alt katta mutfaktan kavanoz düşme sesleri gelmeye başladı. Korkuyla grubu aradım.
"Ece hele şükür."
"Çocuklar evde biri var."
"Emin misin?"
"Evet."
"Nerdesin?"
"Gardrobumun içinde."
"Tamam hemen geliyorum."
"Üs kata çıkıyor."
"Tamam Ece sakin ol."
"Ece ağlama, sakin ol Poyraz'la geliyoruz."
"Ece belki de annendir?"
"Annem yıllar önce öldü..."
"Baban?"
"Japonya da üvey annemle."
"Geldik."
"Ece... kapın sonuna kadar açık."
"Çocuklar odamda..."
Bunu dememle hepsi sustu. Bende bunu o kadar koşuk bir sesle söylemiştim ki....
Gardrobuma yaklaştığında ağlamam daha da fazla arttı. Hıçkırmamaya çalışıyordum. Sonra bir anda gardrobumun kapağını tuttu....

Gizli SaklıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin