"beyler ders boş, yatın zıbarın hadi."
minho'nun verdiği haberle sınıfta herkes boş ders kutlaması yaparken derin bir nefes aldım ve yanımda oturan jimine dönüp ne yaptığına baktım. gece salak gibi sabaha kadar oyun oynadığı için vurmuş kafayı yatıyordu. ona gülüp geri önüme döndüm ve suyumu içmek için maskemi çıkaracakken yan tarafımdan gelen hareketlilikle bu kararımdan vazgeçip başımı o yöne çevirdim.
"taehyung, proje ödevini konuşalım hazır ders boşken."
jungkook'un sırama gelip kurduğu cümleyle başımı onaylar anlamda salladım ve masadaki suyumla telefonumu alıp ayağa kalktım. garip bir şekilde herhangi olumsuz bir duygu hissetmediğim için şaşırırken bozuntuya vermeden konuştum.
"boş bir sırada yapalım, jimin uyuyor uyanırsa cır cır öter çekemem onu."
jungkook bu dediğime gülerken ben de maske altından gülümseyip önden ilerlemeye başladım. gülüşü çok güzeldi.
"felix kalkmış sıradan zaten, gel bizim sırada yapalım."
başımı sallarken jungkook'un sırasına geçtim ve elimdeki su şişesiyle telefonumu masaya koyarak oturup yanıma onun da oturmasını bekledim. o da oturduğunda ellerini masanın üzerinde birleştirip bana doğru döndü.
"konuyu biliyor musun sen?"
o gün o derse giremediğim için ödevden bihaberdim. anladığım kadarıyla herkes kuradan bir konu seçmişti ve ikili gruplar kurup çıkan konuları birleştirerek bir sunum yapmamızı istemişti hoca. benim yerime jimin seçmişti kurayı.
"katılmamıştım o derse ama kendi konumu biliyorum. çift elementliler benimki."
jungkook, konumu duyduğu zaman kaşlarını kaldırıp başını salladı.
"düşman gezegendekiler yani, güzel. benimkisi de lanetliler."
kulağıma ilişen kelimeyle gözlerimi büyütürken istemsizce ellerimin titremeye başladığını fark ettim. belli etmemek adına ellerimi birbirine kavuşturup tutarken derin bir nefes aldım ve aynı jungkook gibi başımı salladım.
"pekâlâ, ikisini birleştirmek zor değil. sonuç olarak biri canavar diye nitelendirilen sınıf, diğeri de elementanı terk ede-"
"kovulan."
jungkook'un sert bir sesle sözümü kesmesiyle anlamaz bir ifadeyle yüzüne baktım.
"efendim?"
"terk eden değil, elementan'dan kovulan sınıf."
göz devirip gözümün önünü kapatan şapkamı düzelttim.
"her neyse işte, ortak noktalarını bulup birbirimize atarız. onun dışında herkes kendi konusunu araştırsın, en son beraber sunumu hazırlarız zaten."
jungkook dediğimi onayladıktan sonra sınıfın hengamesine bir göz atmış ardından da yavaşça bana doğru biraz daha yaklaşmıştı. bu hareketine anlam veremezken ne olduğunu sormama fırsat vermeden kulağıma doğru eğildi ve sıcak nefesini üflemekten hiç geri durmayarak fısıltıyla konuştu.
"hakkında bilmem gereken bir şey mi var, kim taehyung?"
ismimi, başını bana doğru çevirip gözlerimin içine bakarak söylediğinde yutkunup gözlerimi kırpıştırdım. tamam, mantık olarak şu anda geri çekilme refleksi göstermem ya da reddetmem falan gerekiyordu fakat hiçbir şey yapamıyordum. jungkook, eğlendiğini belli eden surat ifadesiyle yüzüne imalı bir gülüş yerleştirmiş ve yerinden hiç kıpırdamadan bir elini diğer kulağıma uzatıp maskenin ucunu tutmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curse | tk
Fanfiction"kaçmanın çözüm olmadığını sen öğretmiştin oysa." - taekook fanfiction.