on iki

193 22 13
                                    


önceki gün


kendimi bildim bileli ip üstünde yaşıyordum. hafızamın yettiği kadarıyla hatırladığım hemen hemen her anıda kendime hâkim olmaya çalışıyor, lanetimle boğuşuyordum. on sekiz yıllık yaşantım boyunca rahatça nefes alabildiğim çok nadir anlar olmuştu ki hepsi de sevgili eğitmenim tarafından son bulmuştu. 

yine aynı şey oluyordu.

bizler, yani lanetliler, halk için ekstra bir tehlike olarak algılandığımızdan dolayı lanetimiz ortaya çıkar çıkmaz - ki bu yaklaşık altıncı yaşımıza denk geliyor - özel derslere ve bir sürü teste girerdik. bunda bir problem yoktu, hatta bu işimize gelirdi çünkü bu lanetle tek başına mücadele vermek imkânsız gibi bir şey. fakat benim takıntılı, ruh hastası bir eğitmenim olduğu ve bana potansiyel seri katil gözüyle baktığı için, bu testler ve dersler benim kaçınılmaz kâbuslarım olmuştu. hemen hemen her hafta onlarca sınava giriyordum, özel derslerin üstüne başka yetenek ve meditasyon dersleri alıyordum, bunun yanında okulum vardı ki en zorlandığım nokta da buydu. okulda kendimi olabildiğince görünmez kılmam gerekiyordu.

bunun sebebini eğitmenim çat pat açıklamış olsa da asla anlamamıştım. 

her neyse, işte nefret ettiğim testlerden birine tekrardan girmek için sabahın köründe bu eski püskü spor salonuna gelip çalışmaya başlamıştım. yaklaşık yedi saat olmuştu ve inanılmaz yorgundum ama sınavı sıfır hatayla bitirebilmek için vücudumu olabilecek en zor şartlara hazırlamam gerekiyordu. ayrıca eğitmenim salona gelir gelmez telefonuma el koyduğundan dolayı yapacak başka bir şeyim yoktu. 

"oyalanma taehyung."

"oyalanmıyorum."

aldığım sinir bozucu uyarı ile gözlerimi devirerek soluklanmak için yaslandığım duvardan ayrıldım ve çalışmaya geri döndüm. o sınavdan ne olursa olsun eksiksiz geçmeliydim.



_


beş saat sonra


"kim taehyung, asıl elementi elektrik. annesi gibi. babası ateş elementiymiş fakat o da lanetliymiş, masum birine saldırdığı esnada hayatını kaybetmiş."

karşımdaki görevli özgeçmişimi okumaya başladığında istemsizce yumruklarımı sıkarak bir adım gerilemiştim. babamın saldırdığı kişi annemdi.

"asıl elementi elektrik olmasına rağmen baskın elementi buz, etkisi en az gözüken elementse ateş. refleksleri ve hızı idealin üstü, element kontrolü başarılı. herhangi eksik bir şey yok, yalnızca biraz daha odak çalışması lazım, dikkati kolay dağılıyor."

gelen görevliler test sonuçlarımı değerlendirmeyi bitirip salondan çıktıklarında kendimi daha fazla tutamayarak yere bıraktım ve öylece uzandım. nefeslenip dinlenmeye çalışıyordum, eğitmenimse bu esnada başımda bır bır konuşuyordu.

"bak demiştim sana dikkatsizsin diye! odaklanman lazım, kendini vermiyorsun. en büyük sorunun bu sen-"

"TAEHYUNG!"

gözlerimi kapatmış, eğitmenim sussun diye içimden dualar ederken bir anda ismimi seslenen tanıdık sesle şaşırarak gözlerimi açtım ve başımı hafifçe kaldırarak kapı tarafına baktım. jimin ve yoongi hyung'un burada ne işi vardı amına koyayım?

"jimin, ne yapıyorsun sen, neden geldin buraya?"

sözlerimi hiç dikkate almayarak içeriye koşar adımlarla girdi ve yanıma çöktü, bunu yaparken eğitmenime ters bir bakış atmayı da ihmal etmemişti. jimin'in ardından yoongi hyung da içeriye girerken bir şeylerin ters gittiğini hissediyordum. karnımda inanılmaz bir sancı baş göstermişti.

curse | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin