jungkook'la yaşadığım ultra gerici olayın üzerinden bir hafta geçmişti. bu bir hafta boyunca proje ödevine odaklanmak dışında hiçbir şey yapmamış ve jeon'dan köşe bucak kaçmıştım. jimin her ne kadar bana hata yaptığımı söylese de kulak asmamıştım çünkü jeon bir şeyleri anlamaya çok yakındı.
yalnız şimdi ne yazık ki bir haftadır kaçtığım çocuğun sırasına doğru ilerliyordum çünkü bugün projeyi birleştireceğimiz gündü. önümüzdeki iki günde beraber çalışıp projeyi bitirmeliydik, bu yüzden iki günüm jungkookla geçecekti.
"hayrola taehyung? hangi dağda kurt öldü de yanıma geldin?"
jungkook'un imalı konuşmasıyla göz devirip yana kayması için elimle işaret verdim.
"projeyi bitirmek için geldim, kay da oturayım."
yüzüne saçma sapan bir gülüş takınıp ayağa kalktı. bu hareketine karşın gözlerimi üzerine dikerken eliyle ileriyi gösterdi.
"felix gelir şimdi, bahçede çalışalım."
başımı sallarken önden ilerledim. jungkook da arkamdan gelirken beraber bahçeye indik ve boş çardaklara bakınmaya başladık.
"bak şu ortadaki boş, rahat takılabiliriz orada."
jungkook'un işaret ettiği yere kaşlarımı çatıp bakarken başımı salladım.
"tamam geçelim."
...
koskoca öğle arası boyunca jungkookla projeyi konuşmuş, arada onun garip davranışları ve benim terslemelerimi saymazsak verimli bir saat geçirmiştik. proje neredeyse bitmişti. şimdi de jungkook anılarını anlatırken sınıfa ilerliyorduk.
"annem de kadına gıcık olmuş işte, kadının balkonunda ne kadar çiçek varsa hepsini soldurmuş. kadın da napsın çökmüş ağlamış biraz, sonra bizim evin elektriklerin kesti. böyle böyle yıllardır atışıyorlar bu kadınla annem. görsen o kadar komikler ki.."
"annen idolüm."
kıkırdayarak gülerken jungkook'un bir an duraksadığını, sonraysa dinlemeye devam ettiğini fark ettim. bu sırada sınıfa girdik. ben kendi sırama yöneleceğim sırada jungkook önüme geçti, bir elinin havada asılı kaldığını gördüğümde bana dokunmak üzere hareket yapacağı sırada kendini frenlediğini anladım.
"istersen tanıştırırım bir gün seni onlarla, çok seversin eminim."
bu teklifiyle dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım.
"bilmem, bakarız."
"siz ne ara bu kadar yakın oldunuz?"
bir anda arkamdan yoongi hyungun seslenmesiyle ona döndüm.
"ne yakını hyung ya?"
"hiç canım, neyse bana ne sizden? jimin nerede onu soracaktım ben."
jungkook arkamdan gülerken aldırış etmemeye çalışıp yoongi hyunga cevap verdim.
"bilmem görmedim öğle arasında, gelir herhalde birazdan."
"ben de sırama geçiyorum taehyung, görüşelim sonra."
başımı bu sefer jungkook'a çevirdim ve onaylar anlamda salladım.
"görüşürüz jungkook, görüşürüz."
_
yaktın bizi elementan tarihi
felix
cabuk bakın
CABUK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curse | tk
Fanfiction"kaçmanın çözüm olmadığını sen öğretmiştin oysa." - taekook fanfiction.