berbat hissediyordum.
bugün projenin son teslim günüydü ve bu yüzden sabah jungkook'un yanına gitmem gerekmişti, çünkü kahretsin ki o benim yanıma milim bile yaklaşmazdı. yanına gittiğimdeyse bana bir kere bile bakmayıp yalnızca kafa sallamakla yetindi ve bu, gerçekten iğrenç bir his.
tamam, kırdığımın ve onu sinirlendirdiğimin farkındaydım zaten ama onun için yapıyordum işte!
şimdiyse hazırladığımız projeyi sunmak için tahtaya çıkmıştık, öğretmenin defteri doldurmayı bitirmesini bekliyordum. tahtanın öğretmen tarafında jungkook, diğer tarafında da ben vardım.
"tamamdır, başlayabilirsiniz gençler."
aldığımız onayla jungkook slaytı açtı ve kendi konusuna giriş yaptı.
"benim konum lanetliler. lanetliler, elementan'da bulunan ve diğer elementanlılar'ın aksine bütün elementleri içlerinde bulunduranlara deniliyor."
istemsizce gerilirken jungkook'un bütün gün bana değmeyen gözlerini üzerimde hissettim. tanrım, şu sunum bir an önce bitse iyi olacaktı.
"lanetliler kulağa ne kadar havalı gelse de öyle değil, bu yaratıklar bütün elementlere sahip olmalarının yanında kontrolsüz güçleriyle bilinirler ve bu kontrolsüz güç, egoyu beraberinde getirir. ayrıca lanetliler, ruh eşlerini öldürme potansiyeline de sahiptirler. lanet kalıtsal değildir."
yaratıklar. ruh eşlerini öldürme potansiyeline de sahiptirler.
"bütün elementanı yakıp yıkma arzusuyla dolu olan lanetliler, eğitilmedikleri takdirde bizler için çok büyük tehlike demektirler. bu sebepten ötürü lanetleri öğrenildiğinden itibaren belirli testlere ve derslere tâbi tutulurlar."
derin bir nefes alırken gözlerimi sıkıca kapatıp açtım. tahmin ettiğimden daha zordu.
"böyle korkunç bir şeymiş gibi anlatsam da, lanetliler gerekli dersleri aldıkları zaman zararsız olurlar. güçleri kat kat fazla olsa dahi, lanetiyle başa çıkmayı öğrenmiş kesim elementan'ın kurtarıcısı olabilir. üstün zekaya ve sağlam sezgilere sahip lanetliler, aynı zamanda elementan'ın yöneticileridirler. laneti başarıyla kontrol alabilenlerden kutsal taç'ın seçtiği kişi, elementan'ın kralı veya kraliçesi olur."
nihayet jungkook kendi sunumunu bitirince sıra bana gelmişti, slayt sayfasını değiştirip sunumuma başlamak için hareketlendim.
"başındaki şapkayı çıkart taehyung, gözlerini görelim."
hay sikeyim.
öğretmene kısa bir bakış atıp başımla onayladım ve şapkamı çıkartıp saçlarımı düzeltmek için başımı salladım. gözümün önüne gelen saçlarımı da ellerimle arkaya tararken üzerimdeki bakışları hissediyordum.
tamam, normalde de okulda uyurken şapkamı çıkartırdım ama herkesin içinde, böyle aleni bir şekilde yapmazdım bunu.
asıl elementimden ötürü sarı olan saçlarımın arasında lanetimi belli eden beyazlıklar bulunuyordu fakat yakından bakılmadığı müddetçe belli olmazdı. bu yüzden önemsemeden elimdeki şapkayı öğretmenin masasına bırakıp geri yerime geçtim, bu sırada gözlerim jungkook'a ilişmişti. tanrım, fazla detaylı inceliyordu beni ve bu karnımda bir yumruk yemişim hissine sebep olmuştu.
projeye odaklan.
yerime geçtikten sonra derin bir nefes alıp ben de konuma başladım.
"pekâlâ, benim konum da çift elementliler yani metanixliler. bildiğimiz üzere yüzyıllar önce metanix ve elementan gezegenleri bir arada yaşardı. iki gezegeni birbirine bağlayan devasa bir köprü vardı ve iki gezegen, tek yönetim ile yönetiliyordu. yani aslında iki gezegende de hem tek hem çift elementliler bulunuyordu. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
curse | tk
Fanfiction"kaçmanın çözüm olmadığını sen öğretmiştin oysa." - taekook fanfiction.