Bölüm-5

716 38 35
                                    

--

Sabah uyandığımda saat 8'i gösteriyordu. Hızla yataktan kalkıp giyinme odama girdim. Gömleklerin olduğu tarafa geçip ne giyeceğimi seçmeye çalıştım.

Gömleklerden, beyaz olanı alıp, pantolonların olduğu tarafa geçip siyah palazzo pantolonumu aldım. Giyinme odam oldukça büyüktü. Tüm kıyafetlerim renk, model vs. olarak kategorize edilmişti.

Ayakkabı dolabının önüne geçip uzun uzun baktım. Oldukça fazla seçeneğim vardı. Giyinme odasının sadece bir duvarı boydan boya ayakkabılarım için ayrılmıştı.

Stilettolarımın olduğu tarafa geçip, siyah olanı aldım. Üzerimdekileri çıkarıp kıyafetlerimi giyindim. Mücevherlerimin olduğu tarafa geçip pırlanta küpelerimi taktım.

Saçlarımı açık bırakıp, dalgalandırdım. Makyaj masamın karşısına geçip makyajımı yapmaya başladım. Kısa bir eyeliner çekip, maskaramı sürdüm. Kırmızı rujumu elime aldım ve dikkatlice dolgun dudaklarıma sürdüm. Kırmızı severdim. Sık tercih ettiğim bir renkti.

Parfümümü sıkıp odamdan çıktım. Yusuf bu saatlerde evde olurdu. Beraber kahvaltı yapardık. Merdivenlerden yavaşça inip dün Başak'ın aklıma soktuğu konuyu düşündüm.

Ben ihtimal vermiyordum fakat test yapıp garantiye almak daha iyi olurdu.

Merdivenleri bitirdiğimde salona geçtim. Yusuf ortalık da görünmüyordu. Topuklularımın çıkardığı ses tüm evde yankılanıyordu.

Salona girmeyip mutfağa yöneldim. Bakalım Eda hanım dün yaptığı gibi bugün de mutfağa el atmış mıydı.

Mutfağa girmem ile evin aşçısı Selen hanım, aynı zamanda Özge'nin de annesi, beni fark edip elindeki işi bırakıp ellerini önünde kavuşturdu "Günaydın efendim. Bir şey mi istemiştiniz?" dedi.

Ona gülümseyip "Günaydın. Yusuf nerede?" diye sordum.

Özge hemen bana cevap verdi. "Yeni geldi efendim. Bahçede olması lazım." demesi ile kaşlarımı çattım. "Nereden yeni geldi?" diye sordum.

Özge "Sizin haberiniz yok mu? Sabah erkenden gitti Yusuf bey. Sanırım saat 4.30 veya 5'di. Az önce geldi hatta." demesi ile şaşırdım. O saatte nereye gitmişti ki.

Onlara cevap vermeyip mutfaktan çıktım. Salona geçip koltukta oturan Yusuf'a baktım. Her zamanki oturduğu tekli koltukta oturmuş telefonda konuşuyordu.

Yusuf geldiğimi duyup bana baktı. Bakışları kan kırmızı olan dudaklarıma ardından gömleğimin açıkta bıraktığı göğüslerime kaydı. Telefonda ki kişiye "Akşam 9, 2 kişilik unutma." dedi ve telefonu kapattı. Akşama bir planı vardı demek.

Olduğum yerde dikilmeyip Yusuf'un karşısında ki koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım. Ona ters ters baktım. O da bana bakıp "Söyle hadi. Ne oldu?" dedi.

"Neredeydin sen?" diye bir anda sordum. Yusuf sırıtıp "Ne o, merak mı ettin beni?" dedi. Kaşlarımı çatmayı bırakıp umursamaz bir halde "Seni merak edip ne yapacağım ben. Sadece nereye gittiğini sordum. Bu seni merak ettiğim anlamına gelmez." diye konuştum.

Yusuf dediklerime sesli bir şekilde güldü. İnci gibi dişleri ortaya çıkmış, gamzeleri kendini göstermişti. Gülünce kısılan gözlerde eklenince güzel bir manzara çıkmıştı ortaya.

Yusuf gülerken ona ters bir şekilde bakıp "Komik mi?" diye sordum. Komik bir şey yoktu ortada, Sırf gıcıklık olsun diye gülüyordu.

Yusuf gülmesini durdurup "Madem merak etmiyorsun, cevap vermeme gerek yok o zaman." deyip benden bir cevap bekledi.

KAPTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin